Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/6466 E. 2017/4532 K. 17.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/6466
KARAR NO : 2017/4532
KARAR TARİHİ : 17.05.2017

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında Hani ilçesi Süslü köyü Maharan mevkii 101 ada 1 parsel sayılı 666283,59 m2 yüzölçümlü taşınmaz orman niteliğiyle Hazine adına tespit edilmiştir.
Davacılar Hani Kadastro Mahkemesinde açtıkları ayrı ayrı davalar ile tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tespitin iptali ile taşınmazın adlarına tescilini istemişlerdir. Mahkemece davalar 2007/18 Esas sayılı dava ile birleştirilmiş, Hani Kadastro Mahkemesinin kapatılması üzerine dosya Lice Kadastro Mahkemesine devredilmiştir.
Mahkemece davaların kabulüne, dava konusu taşınmazın 28/11/2014 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (C) harfi ile gösterilen 29268,10 m2, (A) harfi ile gösterilen 21.039,71 m2, (B) harfi ile gösterilen 25791,78 m2, (D) harfi ile gösterilen 16273,77 m2, (E) harfi ile gösterilen 22615,05 m2, (F) harfi ile gösterilen 7114,66 m2, (G) harfi ile gösterilen 19839,48 m2, (H) harfi ile gösterilen 15424,31 m2, (I) harfi ile gösterilen 97388,57 m2, (İ) harfi ile gösterilen 29261,02 m2, (J) harfi ile gösterilen 98029,36 m2, (K) harfi ile gösterilen 26502,89 m2, (L) harfi ile gösterilen 20938,22 m2, (M) harfi ile gösterilen 12456,05 m2 yüzölçümündeki bölümlerinin iptali ile davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı … Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesine göre yapılmıştır.
Mahkemece, yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; orman incelemesi yönünden en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde inceleme yapılmadığı gibi, 1984 tarihli memleket haritası ve 1986 tarihli hava fotoğrafları üzerindeki inceleme yöntemine uygun değildir; orman bilirkişi, raporunda memleket haritası ve hava fotoğraflarında ormanlık alanda kaldığını belirttiği taşınmazlar hakkında sonuç kısmında “orman sayılmayan yer” diyerek kendi içinde çelişki oluşturmuştur; Ziraat bilirkişisi, raporunda taşınmazlar üzerindeki zilyetliğin başlangıcını açıklamamış, taşınmaz üzerinde yürütüldüğü belirtilen tarımsal faaliyeti yeterince açıklamamış, bu haliyle rapor denetime elverişli görülmemiştir. Aynı zamanda davacılardan …’un dayandığı 04.12.1973 tarih ve 2 sıra numaları tapu kaydı Hani Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.01.1969 tarih 968/10 E. – 969/1 Karar sayılı ilamı; … ve …’ın dayandığı 31.08.1981 tarih 35 sıra numaralı tapu kaydının Hani Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.09.1962 tarih 1962/6 Esas- 1962/28 Karar sayılı ilamı ile oluştukları tapu

kaydından anlaşıldığı halde tescil ilamları ve ilamın dayanağı krokiler dosyaya getirtilmemiş ve uygulanmamıştır. Keza, davacıların dayandığı tapu kayıtlarının ilk oluşumundan itibaren denetime elverişli, birbirini takip eden tüm gittileri getirtilmediği gibi, dayanılan tapu kayıtları, yapılan keşifte mahalli bilirkişilerince sınırları gösterilmeden “sınırları itibariyle taşınmaza uyar” şeklinde beyan alınmakla yetinilmiştir. Davacılar …, …,…. ve …’ın dayandığı tapuların Lice Tapu Komisyonunun 1949 tarihli kararıyla oluştuğu yazılı ise de, söz konusu tapulamanın, kadastro sonucu olup olmadığı denetlenememektedir. Ayrıca davacı … bir örneği dosyada bulunan satış senedine dayandığı halde mahalline uygulanıp kapsamı belirlenmemiştir. Bunun yanında davacılar …, …, …, ile … kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayandıkları halde, zilyetliklerinin başlama tarihi, yer ve olgulara dayalı olarak belirlenmemiş, hem bu davacılar açısından hem de tapu kayıtlarına dayanan davacıların tapu miktar fazlasına ilişkin talepleri bulunduğu halde 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca 40/100 dönüm norm kısıtı ilkesi uyarınca kadastro çalışma alanı içinde davacıların ve zilyetlikten belgesizden sulu tarım arasizinde 40 dönüm kuru tarım arazisinde 100 dönümden fazla yer(taksim tespiti olmayan durumlarda muris veya mirasçılar dahil) verilip verilmediği araştırılmamıştır. Ayrıca fen bilirkişi düzenlediği rapor ekindeki krokide dava konusu yeri bütün halinde göstermediğinden dava konusu yerler hükme esas alınan kroki üzerinde denetlenememektedir. Tapu kayıtlarına, kapsam belirlenirken sınırlara veya yüzölçümüne değer verildiği denetlenemediği gibi yüzölçümü itibariyle kapsamı dışında kalan yerlerde sürdürülen zilyetlik araştırmasınında yeterli olmadığı görülmüştür. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
O halde, doğru sonuca varılabilmesi için; öncelikle davaya konu parseli kenardan çevreleyen tüm taşınmazların tutanak ve dayanağını oluşturan belgeler, en eski tarihli hava fotoğrafı, bu fotoğraftan üretilen memleket haritası, 1986 hava fotoğrafından üretilen memleket hartiası ve varsa amenajman planı, davacıların dayandığı tapu kayıtlarının ilk oluşumundan itibaren denetlemeye elverişli, birbirini takip eden ve bilgisayarda yazılı ve iktisap sebeplerini belirtir şekilde tüm gittileri, varsa krokisi ve kadastro sırasında revizyon görmüş ise revizyon gördüğü parsellerin tutanak örnekleri ile dava konusu taşınmazı birlikte gösterir kadastro paftasının ilgili tapu müdürlüğü ve ilçe kadastro müdürlüğünden getirtilmesi, kök tapu kaydının ilçe tapu müdürlüğünde bulunamaması halinde, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Daire Başkanlığından getirtilerek, halen … Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek iki orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı ile yerel ve tesbit bilirkişileri huzuruyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 tarihli ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3/3/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; hava fotoğrafları ve orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafları ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek, ve hava fotoğraflarının üç boyutlu stereoskopik

incelemesi yapılmak suretiyle, çekişmeli taşınmazların niteliği, üzerlerindeki bitki örtüsü, varsa ağaçların cinsi, yaşı, kapalılık durumlarını, kullanım durumunu, tasarruf edilen yerlerden olup olmadıklarını ve konumlarını çevre parsellerle birlikte haritalar ve hava fotoğrafları üzerinde gösterecekleri, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, hukûken ve bilimsel olarak ve HGK’nın 15.11.2000 tarihli ve 2000/20-1663/1694 sayılı kararında açıklandığı gibi eğimi % 12’nin üzerinde olan toprak ve orman muhafaza karakteri taşıyan funda veya makiliklerle örtülü yerlerin orman niteliğinde ve 6831 sayılı Kanunun 1/J bendi kapsamı dışında olduğu gözetilmeli, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kaydı varsa tedavülleriyle birlikte yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, bilirkişi ve tanıklardan kayıttaki her sınır hakkında ayrıntılı ve inandırıcı bilgi alınmalı, uygulamada tapu kaydının revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle gözönünde tutulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde, bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tesbit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazın dayanılan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, tesbit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tesbit tutanağı bilirkişileri de taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki duraksamasız giderilmeli, dayanılan tapu kaydının dayanağı harita varsa, kapsamının haritasına göre belirleneceği düşünülmeli; uygulamada geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçeği ile tapu kaydının dayanağı haritanın ölçekleri eşitlenerek haritalar çakıştırılarak yerine uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktaları ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden varsa değişmez nitelikte sınır yeri sayılabilecek kişi taşınmazlarından da yararlanılmalı, tapu kaydı ifraz görmüş ise, ifraz haritaya dayandığı takdirde, yukarıda açıklanan yöntemle haritalar yerine uygulanmalı; ifraz görmemiş ise, ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerinden yararlanılmalı, uygulamada ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarının kapsamının kök tapu kaydının kapsamı içinde aranmasının zorunlu olduğu düşünülmeli, ayrıca, taşınmazın tapu kaydında tarif edilen türü de deliller değerlendirilirken gözönünde tutulmalı, uzman bilirkişilerden keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan verecek ve yargı denetimine açık olacak şekilde ölçekli ve ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, tapu kaydının mahalline uyduğu saptandığı takdirde, çekişmeli taşınmazın orman bilirkişi raporu ve rapora ekli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumu dikkate alınarak tapu kaydının 4785 ve 5658 sayılı kanunlar kapsamında hukukî değerini yitirip yitirmediği değerlendirilmeli, dayanak tapu kaydı şayet değişebilir sınırları içeriyorsa, tapu kaydının miktarı ile geçerli sayılması gerektiği düşünülmeli, tescil hükmü ile oluşan ve zeminde dava konusu taşınmaza uyduğu saptanan ilam var ise kesin hüküm teşkil edip etmediği değerlendirilmeli, taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlendiği takdirde yukarıda anlatıldığı şekliyle tapu kayıtları ve tescil ilamı ile oluşan tapuların dayanağı ilamlar ve krokileri uygulandıktan sonra, kapsam dışı kalan yerlerde ve keza kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanan davacılar açısından zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı gerek keşifte, gerek hava fotoğrafları ve memleket haritaları üzerinde araştırılmalı, ziraat bilirkişiden taşınmazların kullanım durumu, tasarruf sınırları, zilyetliğin başlangıcı, süresi, türünü gösterecek rapor aldırılmalı, özetle, yöntemine uygun orman araştırması yapılmalı, orman sayılmayan yerlerden olduğu saptanırsa zilyetlik araştırması yapılmalı, davacılar ile dayandıkları tapu kayıt malikleri arasındaki veraset ilişkisi tespit edilmeli, zilyetliğe dayanan davacılar ve tapu kapsamı dışında kalan yerler için zilyetliğe dayanan davacılar yönünden 40/100 dönüm norm kısıtı araştırılıp değerlendirilmeli,

mahkemece tüm deliller toplanıp değerlendirildikten sonra ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı … Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 17/05/2017 günü oy birliği ile karar verildi.