Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/5859 E. 2017/3359 K. 18.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/5859
KARAR NO : 2017/3359
KARAR TARİHİ : 18.04.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … ve davalı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı … …, 21.10.2010 tarihli dilekçesiyle … … köyü 938 ve 942 sayılı parselleri tapuya güvenerek satın aldığını, tapuda hiç kısıtlama bulunmadığı halde, … Yönetimi tarafından bu yerin … sayılan yerlerden olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ve … niteliğiyle … adına tapuya tescil istemiyle açılan davanın kabulüyle, parsellerin tapu kaydının iptaline ve … niteliğiyle … adına tesciline ilişkin kararın kesinleştiği, bu şekilde oluşan zararının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00.- TL’nin yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak kendisine verilmesini istemiş, 24.05.2010 tarihli dilekçeyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava değerini 306.709,50.- TL’ye yükseltmiştir.
Mahkemece … Yönetimi aleyhine açılan davanın husumetten reddine, … aleyhine açılan davanın kabulüne, 306.709,50.- TL’nin (50.000,00.-TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faziyle 256.709,50.-TL’nin) de ıslah tarihi olan 24.05.2010 tarihinden sonra işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, davacı … ve davalı … tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 10/04/2012 tarih ve 2012/4393- 5513 sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “1) Dava, Medeni Kanunun 1007. maddesi hükmüne göre tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zararın tazminine ilişkin olup, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu olup, davanın davalı sıfatıyla … aleyhine açılması gereklidir. … Yönetiminin davalı sıfatı bulunmayıp, aleyhine açılan davanın husumetten reddi doğru olduğundan, davacı gerçek kişinin bu yöne temas eden temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2) Mülkiyet hakkı, Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan yasalarla korunduğu gibi, 5170 sayılı Kanunla değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınmıştır.
Davanın niteliğine göre, tazminat miktarı belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup; arazi niteliğindeki taşınmaz, başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için de emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.
Ne var ki; taşınmazın imar planı ya da mücavir alan sınırları içinde kalıp kalmadığı sorulup yöntemince araştırılmamış, taşınmazın değeri emsal araştırması ya da gelir usulüne göre belirlenmemiş, arz ve muhdesatların değeri konusunda soyut bilirkişi raporları ile yetinilmiştir. Bakanlar Kurulunun Yargıtayca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.4.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar, Belediye Başkanlığından ve su ve elektirik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Yapılan araştırma sonunda tapusu iptal edilen taşınmazın arazi olduğu saptanacak olursa değeri, taşınmazın mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde, ekilecek ürünlerin ve bu ürünlerin elde edilmesi için yapılacak harcamalar gözönünde tutularak, net gelirin hesaplanması ve bilimsel yolla değerinin bulunması, bedel tespitinde etkisi olan diğer tüm unsurlar dikkate alınarak her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirtilip dayanakları gösterilmek suretiyle değerlendirilerek saptanması için; şayet tapusu iptal edilen taşınmazın arsa niteliğinde olduğu belirlendiği takdirde de değerinin, tapu iptal kararının kesinleştiği gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla; emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi, zemin üzerindeki binaların resmî birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek, taşınmaz üzerindeki ağaç ve diğer muhdesatların değeri yöntemince belirlenmek suretiyle davacının gerçek zararının belirlenmesi gereklidir.
Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re’sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yetersiz bilirkişi raporuyla hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.” denilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu; 306.709,50.-TL’nin davalı Hazineden tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
2) Karar altına alınan bu miktarın 50.000.-TL’lik kısmına dava tarihi olan 16/05/2008 tarihinden, kalan 256.709,50.-TL’lik kısmına ise ıslah tarihi olan 24/05/2010 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,
3) Davalı … Yönetimine karşı açılan davanın husumetten reddine karar verilmiş, hüküm davacı … ve davalı … tarafından esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, Medeni Kanunun 1007. maddesi gereğince tazminat isteminden kaynaklanmaktadır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak yeterli
ve inandırıcı bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince … harç alınmasına yer olmadığına 18/04/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.