Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/5434 E. 2016/2082 K. 22.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/5434
KARAR NO : 2016/2082
KARAR TARİHİ : 22.02.2016

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılardan … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Yörede 1978 yılında yapılan tapulama sırasında … köyü, 1532 parsel sayılı 3000,00 m² yüzölçümündeki taşınmaz 19 Şubat 1976 tarih 227 sıra numaralı tapu kaydına dayanılarak “Bağ yeri” vasfıyla davacı gerçek kişilerin murisi … adına tespit ve itirazsız kesinleşerek tapuya tescil edilmiştir.
Davacılar … ve … 03.12.2009 havale tarihli dilekçeleriyle, dava konusu 1532 sayılı parselin yaklaşık yarısının yörede yapılan orman tahdidi ile orman sınırları içine alınma işleminin yanlış olduğunu, bu yere ait sınırlamanın iptali istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, dava konusu 1532 sayılı parselin bilirkişi raporlarına ekli krokide (A) harfi ile gösterilen bölümünün orman kadastrosunca yapılan tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında on yıllık hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle, bu bölüme ilişkin davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, aynı krokide (B ve C) harfleriyle gösterilen taşınmazlar kesinleşmiş orman kadastro sınırları dışında ise de, tespitin kesinleşme tarihinden itibaren dava tarihine göre 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresinin dolmadığından dolayısıyla zilyetlik şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hüküm davacılardan … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, on yıllık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden sonra 6831 sayılı Kanuna göre yapılıp 16.07.1999 tarihinde ilân edilerek 17.01.2000 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
1) 1532 sayılı parselin krokide (B ve C) harfleriyle gösterilen bölümlerine yönelik temyiz itirazları bakımından;
Mahkemece 1532 sayılı parselin krokide (B ve C) harfleriyle gösterilen bölümlerinin kesinleşmiş orman kadastro sınırları dışında ise de, tespitin kesinleşme tarihinden itibaren dava tarihine göre 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresinin dolmadığından, dolayısıyla zilyetlik şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine denilmiş ise de; verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, 1532 sayılı parsel 1978 yılında yapılan tapulama ile davacıların murisi adına tespit ve itirazsız kesinleşerek tapuya tescil edilmiştir. Davacılar 1532 sayılı parselin kısmen orman tahdidi içine alınması işleminin yanlış olduğu iddiasıyla dava açmışlardır. Yani somut davanın konusu 1532 sayılı parselin tahdit içinde kalan bölümüdür, oysa krokide (B ve C) harfleriyle gösterilen bölümler, uzman orman bilirkişi tarafından
kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada tahdit dışında olduğu belirlenmiştir. Mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Ancak mahkemece davacılar tarafından zilyetliğe dayalı tescil davası açılmış gibi zilyetlik koşulları bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine denilmiştir. Oysa taşınmaz tapuda zaten davacıların murisi adına kayıtlıdır ve tapu malikinin mirasçıları taşınmazın tahdit içinde bırakılan bölümüne dava açmışlardır. Bu itibarla mahkemece 1532 parsel sayılı taşınmazın eldeki davanın konusu olmayan krokide (B ve C) harfleri ile gösterilen bölümleri hakkında yazılı şekilde davanın reddine denilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
2) 1532 sayılı parselin krokide (A) harfleriyle gösterilen bölümüne yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece, orman kadastrosunca yapılan tespitin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında on yıllık hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle, bu bölüme ilişkin davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, öncelikle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman tahdidi 16/07/1999 tarihinde ilân edilmiş ve tahdit 17/01/2000 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava ise 03.12.2009 tarihinde yani 10 yıllık hak düşürücü süre dolmadan açılmıştır.
Bundan başka, uzman orman bilirkişi tarafından en eski 1952 tarihli hava fotoğrafı ve 1956 tarihli memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda krokide (A) harfi ile gösterilen taşınmazın orman sayılmayan yer olduğu belirlenmiştir. Her ne kadar davaya konu taşınmazın bu bölümü hali hazırda eylemli orman ise de, taşınmazın 1978 yılında yapılan tapulama öncesinde de tapulu yer olduğu ve bu durumda yani taşınmazın üzerindeki eylemli orman ağaçlarının yaşları ve eski tarihli resmi belgeler dikkate alındığında taşınmazın tapulu yer iken üzerinde orman örtüsünün oluştuğu sonucu çıkmaktadır. Nitekim orman bilirkişi tarafından taşınmazın bu bölümü üzerindeki orman bitki örtüsünün 1963 – 1980 yıllarında … tarafından yapılan ağaçlandırma çalışması ile oluştuğu ifade edilmiştir.
6831 sayılı Kanunun 1/F maddesine göre, orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halinde ki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler; orman sayılmaz. Madde de sahipli araziden bahsetmekte olup, sahipli araziden kasıt tapulu arazidir. Çekişmeli taşınmaz 1978 yılında yapılan tapulama sırasında tapu kaydına dayanılarak tespit görmüş olup, çekişmeli taşınmazın tahdit içine alınan krokide (A) harfi ile gösterilen bölümü öncesi itibariyle orman sayılan ve devletleştirilen orman alanlarından değildir. Ayrıca çevresinde büyük bir orman alanı da bulunmamaktadır. Bundan başka kişiler adına tapuda kayıtlı taşınmazların ağaçlandırılması, ağaçlandırmaya konu taşınmaza hukuken Devlet ormanı vasfı kazandırmaz.
Bu itibarla, 1532 parsel sayılı taşınmazın tahdit içine alınan krokide (A) harfi ile gösterilen 1288,84 m² yüzölçümündeki bölümü hukuken Devlet ormanı sayılmayan yerlerden olduğundan, davanın kabulü ile 1532 sayılı parselin bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 1288,84 m² yüzölçümlü bölümünün orman kadastro sınırları dışına çıkartılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hatalı gerekçe ile davanın reddi yolunda hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda bir ve iki numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı … …’ın temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 22/02/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.