Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/3720 E. 2015/8441 K. 06.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3720
KARAR NO : 2015/8441
KARAR TARİHİ : 06.10.2015

MAHKEMESİ : Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasında görülen davada … Asliye Hukuk, … Asliye Ticaret ve … Tüketici Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı 25.09.2013 tarihli dilekçeyle; davalı ile bankacılık hizmet sözleşmesi yapıldığını, anılan sözleşme uyarınca davalıya ihtiyaç kredisi kullandırıldığını, davalının borcunu zamanında ödemediğinden bankacılık hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe davalı tarafından itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır.
… Asliye Hukuk Mahkemesi; “…uyuşmazlığın bankacılık işlemlerinden kaynaklı olduğu, TTK’nın 4/f maddesi uyarınca bankacılık işlemlerinin ticari dava niteliğinde olduğundan davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğu…” gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
… Asliye Ticaret Mahkemesi ise; “…uyuşmazlığın hukukî ilişkiden kaynaklandığı, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Kanununun 3/1-ı ve 73/1. maddeleri uyarınca davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait olduğu…” gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
… Tüketici Mahkemesi tarafından ise; “…taraflar arasında yapılan 10.08.2011 tarihli genel kredi sözleşmesinin davacı banka ile davalıya ait şirket adına yapıldığı, sözleşmede şirket kaşesinin bulunduğu, kullanılan kredinin ticari nitelikte kredi olduğu, ortada tüketici işleminin bulunmadığı, davanın 6502 sayılı Kanun kapsamında olmadığı, bu sebeple davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğu…” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
4822 sayılı Kanun ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.” şeklinde açıklandıktan sonra, 2. maddesinde “ Bu Kanunun 1. maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine aynı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 4822 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinin (e) bendinde tüketicinin, “bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi”; (h) bendinde tüketici işleminin, “mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı – sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukukî işlemi”, (f) bendinde satıcının, “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri”; (c) bendinde ise malın, “Alış – verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları” ifade edeceği belirtilmiştir. 23. maddesinde de, bu kanunun uygulaması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı, düzenlemesine yer verilmiştir.
Bir hukukî işlemin 4077 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
Dosya kapsamından; davacı banka ile … adına … arasında 10.08.2011 tarihli genel kredi sözleşmesi yapıldığı, banka tarafından davalı aleyhine icra takibi yapıldığı, davalının süresinde itirazı üzerine takibin durduğu, davacının 25.09.2013 tarihinde itirazın iptali davası açtığı anlaşılmaktadır.
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun, asıl borçludan tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda, her iki tarafta tacir olup davalı, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda tanımı yapılan tüketici kapsamında kalmadığı gibi dava, 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun yürürlük tarihinden önce açılmıştır.
Bu durumda uyuşmazlığın tacirler arasındaki genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı ve bankalara ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları TTK’nın 4. maddesi gereğince ticari iş niteliğinde olduğundan davanın asliye ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince; … Asliye Ticaret Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 06/10/2015 gününde oy birliği ile karar verildi.