Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/17075 E. 2017/4041 K. 04.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/17075
KARAR NO : 2017/4041
KARAR TARİHİ : 04.05.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 10/04/2012 tarihli dava dilekçesi ile; müvekkilli adına kayıtlı olan …. …. mevkiinde bulunan 333 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/4 E. sayılı kararı ile iptal edilerek taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline dair kararın kesinleştiğini, tapunun hiç bir bedel ödenmeksizin iptalinin hukuka insan hakları sözleşmesine aykırı olduğunu, taşınmazın arsa vasfında olduğunu, bu nedenlerle davalı tarafından tapusu iptal ettirilen müvekkile hak ve adalete uygun olarak ve fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 80.000.- TL tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı 08.04.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettiği tazminat miktarını toplamda 170541,00.-TL’ye artırmış ve ıslah harcını da yatırmıştır.
Mahkemece davacının davasının kabulüne ilişkin verilen hükmün davalı idare tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 24/03/2014 tarih, 2013/23834 E – 2014/8086 K. sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “.. Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; davacının selefi olan ….’nün 1958 yılında Hazineden satın almak suretiyl,e ham toprak vasıflı, orman olduğuna dair üzerinde herhangi bir şerh bulunmayan taşınmazı iktisap ettiği, davacının pay satışları sonucu 1995 yılında taşınmaza tamamen malik olduğu, 9.3.1986 de kesinleşen orman kadastrosu sonucu dava konusu taşınmazın orman sınırıları içinde kaldığından bahisle …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2004/4-2005/17sayılı kararı ile davacı üzerindeki tapunun iptali ile 2006 yılında orman niteliği ile Hazine adına tescil edilmesi sonucu zararın tazminine ilişkin bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı TMK’nun sorumluluk başlığını taşıyan 1007. maddesi “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.” hükmünü içermektedir.
Dava konusu edilen olayda da; geçerli bir tapu kaydının oluşmasından sonra mahkeme kararı ile orman olarak Hazine adına tescil edildiği ve sonuç itibariyle davacının, Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararının oluştuğu ve bu zararın tazmininin Devletten istenebileceği gözetilerek, Hazine aleyhinde dava açılması doğrudur. Ancak;
1)Dava konusu taşınmazın değerinin tespiti amacıyla yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi kurulu raporu, değer biçme yöntemi bakımından hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki;
Tapusu iptal edilen dava konusu taşınmaz arsa vasfında olduğundan, değerlendirme tarihi olan dava tarihinden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının, fiyat artış endeksleri uygulanmak suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle belirlenmesi gerekir.

Bu durumda; taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, gerektiğinde resen emsal celbi yoluna gidilerek, bu emsallere göre taşınmazlara değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak, denetime imkan veren bilimsel verileri içeren rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması,
2) Öte yandan; HMK’nın 176. maddesi gereği; aynı davada, taraflar ıslah yoluna ancak bir kez başvurabileceğinden, fazlaya dair hakların ek dava açılmak suretiyle istenmesi gerekir.
Bu itibarla 08/04/2013 havale tarihli ıslah dilekçesindeki miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, ikinci ıslah talebi nazara alınarak fazlaya hükmedilmesi,
3) Dava tarihi 10.04.2012 olduğu halde, karar başlığında 13/06/2013 tarihinin dava tarihi olarak gösterilmesi, doğru görülmemiştir…” gereğine değinilmiştir
Yargılamının devamı sırasında davacı vekili tarafından 11/09/2014 tarihinde açılan ek dava ile 333 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptalinden kaynaklı TMK’nın 1007. maddesine dayalı 39849,00.- TL tazminatın davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş her iki dava arasında hukuki ve fiili irtibat nedeni ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu asıl dava yönünden davacının davasının kısmen kabulüne 170541,00.- TL’nin dava tarihi olan 10.04.2012 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleştirilen dava yönünden davacının davasının kısmen kabulü ile 35014,00.-TL’nin dava tarihi olan 11.09.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına
04/05/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.