Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/16829 E. 2017/2934 K. 06.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16829
KARAR NO : 2017/2934
KARAR TARİHİ : 06.04.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı 01/09/2010 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; … ilçesi, …. köyünde kain 590 sayılı parselin maliki olduğunu, …’ın kendisinin de dahil olduğu bir kısım davalılar aleyhine açmış olduğu tapu iptali ve tescil davası sonucu, tapu kaydının …’ın kadastroca uygulanmayan daha eski ve sahih esaslı tapusu kapsamında kaldığından bahisle tapu kaydının iptal edildiğini, iptal kararının … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/122 E. – 2006/10 K. sayılı kararı ile verildiğini ve kararın tashihi karar aşamasından sonra onaylanmak sureti ile kesinleştiğini, …’ın kıymet verilen tapu kaydının kadastroca uygulanmadığını, esasen çok kesin sınırlar ihtiva etmeyen ve bir sınırı da açık, hatta mera vasıflı olmasına rağmen her nasılsa bu kayda itibar edildiğini ve kanaatince yanlış da olsa bu konuda kesinleşmiş bir mahkeme kararı oluştuğunu, iptal edilen tapu kaydının kadastroca işlem gördüğünü, evveliyatının Mart 1958 tarihli ve 12 sayılı tapu kaydıyla 390 sayılı vergi kaydı esas alınarak oluşturulmuş bir kayıt olduğunu, taşınmazın kendisine miras bırakanı … oğlu ….’tan intikal ettiğini, murisinin taşınmazı mahkemece düzenlenen müzeyedede 1001.-TL bedel mukabilinde satın aldığını, … Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimliğinin 29/09/1955 tarihli ve 269/51 sayılı yazıları esas alınarak taşınmazın babası adına tescil olduğunu, bu durumun edinme sebebinde açıkça görüleceğini, kadastroca uygulanan tapu kaydı sonucu adına oluşturulan 590 sayılı parselin üzerinde bulunan vakıf şerhinin kaldırılması için bugünün tutarı ile 3.251,00.-TL’nin 2004 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğüne ödendiğini, iptal edilen tapu kaydı için ödediği bu bedelinde tarafına ödenmesi gerektiğini, aynı yere iki tapu veren devlet hizmetinin kusurlu olduğunu, oysaki Devletin tapu sicilinin tutulmasından dolayı oluşan zarardan kusursuz olarak sorumlu olduğunu, murisi olan babasının devletin kurumlarına güvenerek taşınmazı satın aldığını, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 65.000,00.-TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 04/03/2013 tarihli 2012/26963-2013/3523 sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; dava konusu edilen 590 parsel sayılı taşınmazın, …. köyünde 1983 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında 04.03.1958 tarihli ve 12 sıra numarasında kayıtlı 8273 m² yüzölçümlü eski tapu kaydı ile 15.000 m² yüzölçümlü 390 tahrir sayılı vergi kaydına istinaden, 13175 m² olarak …. adına tespit ve tescil edildiği, davacının ise söz konusu taşınmaza 20.02.2004 tarihinde intikal ve taksim yolu ile malik olduğu, ancak, …isimli şahıs tarafından … Asliye Hukuk Mahkemesine dava açılıp, 2001/122 Esas sayılı dosya üzerinden görülen davada, taşınmazın Şubat 1983 tarihli ve 10 numarada …’e satılan ve yörede 1984 yılında yapılan kadastro çalışmalarında hiçbir parsele revizyon görmeyen 1936 tarihli tapu kaydı kapsamında kaldığı belirlenerek davacı adına olan tapu kaydının iptali ile taşınmazın …adına tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından onanarak 2007 yılında kesinleşmesi üzerine, davacının tazminat istemli iş bu davayı açtığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesinde “Tapu Sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder” hükmü yer almakta olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulması nedeniyle kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır. Tapu Sicilin tutulması görevini üstlenen Devlet, bu sicile tanınan güvenden ötürü hak durumuna aykırı kayıtlardan doğan tehlikeyi de üstlenmiş olmaktadır.
Bu durumda; dava konusu edilen 590 parsel sayılı taşınmazın, 1983 yılında yapılan kadastro çalışmalarında ….adına tespit edilmesinin dayanağını oluşturan 8273 m²’lik tapu kaydının, … Sulh Hukuk Mahkemesinde 1954 yılında açılan taksim davası nedeniyle, satışa ilişkin 269/51 sayılı mahkeme kararına istinaden yapılan müzayede sonucu, taşınmazın davacının murisine satılması ile oluştuğu, ancak oluşan bu kaydın daha eski tarihli olan ve ….’e ait 1936 tarihli tapu kaydı kapsamında yer aldığı gözetilerek, oluşan çifte (mükerrer) kayıt nedeniyle …tarafından açılan dava ile tapu kaydının iptal edilmesi sonucu davacının zararı 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesinin “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur” ilkesi gereği Hazineden tahsil edilmelidir.
Açıklanan nedenlerle; davacı adına olan tapusu iptal edilen 590 parsel sayılı taşınmazın 04.03.1956 tarihli tapu kaydı kapsamında kalan 8273 m²’lik bölümü yönünden açılan davada işin esasına girilerek davacının oluşan zararının tespiti ve bu miktar için davanın kabulü yerine yazılı şekilde hüküm kurulması, doğru görülmemiştir” denilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 29643,75.-TL’nin dava tarihi olan 01/09/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, davalı Hazinece temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 26/01/2015 tarihli, 2014/24668-2015/7663 sayılı karar ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ise de; bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki;
1) Dairenin 04.03.2013 tarihli bozma kararında da açıkça vurgulandığı üzere, dava konusu edilen 13175 m2 yüzölçümlü 590 parsel sayılı taşınmazın, 1983 yılında yapılan kadastro çalışmalarında … adına tespit edilmesinin dayanağını, 8273m2 yüzölçümlü 04.03.1958 tarihli tapu kaydının oluşturduğu ve bu taşınmazın tapu kaydının …’e ait 1936 tarihli tapu kaydı kapsamında kalmasından doğan mükerrerlik üzerine iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini için açılan iş bu davada 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca Hazinenin sorumluluğunun ancak ve ancak tapu kaydına dayanan 8273 m2’lik bölüm ile sınırlı olduğu gözetilerek, bu miktar yönünden davanın kabulü yerine 13175 m2 yüzölçümlü taşınmazın tamamının bedeline hükmedilmesi,
2) Davalı … harçtan muaf olduğu halde ilam harcı alınması yönünde hüküm kurulması, doğru görülmemiştir” denilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davacının davasının kısmen kabulü ile 18614,25.-TL’nin dava tarihi olan 01/09/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 06/04/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.