Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/16638 E. 2017/4429 K. 16.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16638
KARAR NO : 2017/4429
KARAR TARİHİ : 16.05.2017

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında … mevkii 2113 parsel, 1450,10 m2 yüzölçümü ile zeytinlik vasfıyla 2013 yılında tespit görmüştür.
Davacı 20.01.2006 tarihli dilekçesinde hudutlarını bildirdiği taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanununun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, 09/05/2008 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (B) harfi ile gösterilen 1083,01 m²’lik taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Atakent Belediye Başkanlığı tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26.09.2013 tarih 2013/7617-8462 sayılı kararı bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilamında; ”…Dosya kapsamından, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesi gereği kadastro çalışmaları yapıldığı ve dava konusu taşınmaz için 2113 parsel olarak kadastro tutanağı düzenlendiği ve kadastro tutanağının sehven kesinleştirildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı taşınmaz hakkında devam eden bir dava var iken, taşınmaz için düzenlenen kadastro tutanağı kesinleştirilmişse de bu kesinleştirme işlemi geçersiz olup, 3402 sayılı Kanunun 27. maddesi gereğince somut davada artık kadastro mahkemesi görevlidir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup; taraflarca ileri sürülebileceği gibi, mahkemece de her aşamada re’sen gözönünde bulundurulabilir. Bu durumda; mahkemece, davanın görev yönünden reddine ve dosyanın kadastro mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmiş olması isabetsizdir…” gereğine değinilmiştir.
Bozma kararı sonrası dosya sulh hukuk mahkemesinin verdiği görevsizlik kararı ile Silifke Kadastro Mahkemesine devredilmiş, mahkemece davanın reddine dava konusu taşınmazın Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Medenî Kanununun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1976 yılında orman kadastrosu ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması yapılmış ve kesinleşmiştir. Daha sonra 1985 yılında 2896 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre orman kadastrosunu tamamlama ve 2/B madde uygulaması yapılıp, 17.04.1986 günü ilân edilerek kesinleşmiştir. 1987 yılında 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulaması yapılmış, bu çalışmada

25.01.1989 günü ilân edilerek kesinleşmiştir. Genel arazi kadastrosu 1966 yılında yapılmış, çekişmeli taşınmaz tesbit dışı bırakılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 50. maddesinde medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51. maddesinde dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115. madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir.
Nitekim, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince;
1) …. illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.
2) …. büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarıdır.
3) Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.
Aynı Kanunun Geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrasında; “1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm, Kanunun “Yürürlük” başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Somut olaya gelince taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilip karar verilmesi isabetsiz olup, davalı belde belediyesinin 6360 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükümleri gereğince tüzel kişiliği karar tarihinden önce kaldırılarak mahalle olarak ilçe belediyesine katılması nedeniyle görülmekte olan davada taraf sıfatı kalmadığından 6360 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince işlem yapılması için belde belediyesinin bağlı bulunduğu ilçe belediye başkanlığı yanında ayrıca Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığının davaya dahil edilerek, taraf teşkili sağlanmalı, bundan sonra bildireceği deliller de toplanıp oluşacak sonuç kapsamında işin esası hakkında hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 16/05/2017 tarihinde oy birliği ile karar verildi.