Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/16551 E. 2017/4502 K. 17.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16551
KARAR NO : 2017/4502
KARAR TARİHİ : 17.05.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … ve davacı Hazine vekili istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne, karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı idare vekili …ilçesi 3306 ada 8 parsel sayılı 913 m2 yüzölçümlü tapuda davalılar adına kayıtlı taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığını, tapulu olması nedeniyle davalılar adına tescil edilmişse de orman tahdidi içinde kalan taşınmazlarda tapu kaydının değerini yitirdiğini beyanla tapu kaydının iptalini talep etmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı Hazine tarafından temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesince bozulmuştur.
Hükmüne uyulan 2010/16836 E. – 2011/3142 K. sayılı bozma ilamında özetle; “…memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğrafının celbi ile keşif yapılarak taşınmazın niteliğinin belirlenmesi, orman sayılan yer olduğunun anlaşılması haline kazanılamayacağı, komşu 6, 7, 9 ve 10 sayılı parsellerin dayanaklarıyla ilk oluşumundan itibaren getirtilerek, tapu kaydının taşınmaza uyup uymadığın denetlenmesi, uyuyorsa değişebilir sınırlar içerdiğinden miktarı ile geçerli olacak şekilde kapsamının belirlenmesi gerektiği, tapunu revizyon gördüğü 9 sayılı parselin tespiti kesinleşmişse tapu miktar fazlasının doğuda bulunan ormandan kazanıldığı kabul edilerek, evveliyatı orman olan taşınmazın tapu kaydına değer verilemeyeceği gözönüne alınarak sonucuna göre karar verilmesi…” gerektiği belirtilmiştir.
Mahkemece bozma sonrası bilirkişi raporuna itibar edilerek (A) harfi ile gösterilen kısmın orman olduğu kanaatine varılmak suretiyle davacının davasının kısmen kabulü ile Bursa, Osmangazi, Esentepe mahallesi, 8 parsel sayılı taşınmazın kaydının iptali ile dosyada bulunan 04/12/2013 havale tarihli bilirkişi raporunda yeşil taralı olarak (A) harfi ile gösterilen 307,26 m2’lik kısmın orman vasfıyla Hazine adına tesciline, geri kalan kısmın tapu kaydının davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmiş, hüküm davalı … ve davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1965 yılında kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1977 yılında 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması, 1986 yılında 2896, 1992 yılında 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu 1983 yılında yapılmıştır.
Mahkemece; dava konusu taşınmazın halihazırda orman vasfını kaybetmiş olsa da öncesinin orman olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ne var ki; Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin bozma ilamından sonra temyiz incelemesine konu karar tarihinden önce 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun” 26/04/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir.

6292 sayılı Kanunla 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun ile 16/2/1995 tarihli ve 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış, 6831 sayılı Kanunun bazı maddelerinde de değişiklikler yapılmış, bu cümleden olarak, diğer bir çok hükmün yanı sıra, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan alanlara ilişkin tapu kaydına konulan şerhlerin silinmesi, bu alanlar için Hazine tarafından dava açılmaması, açılan davalardan vazgeçilmesi ya da davaların durdurulması, tapusunun iptaline karar verilen taşınmazların tekrar tapu sahibine iadesi gibi konular düzenlenmiştir.
Bu durum karşısında uyuşmazlığın çözümü bakımından karar tarihinden önce yürürlüğe girmiş bulunan ve halen devam eden davalarda da uygulanması gereken hükümler içeren 6292 sayılı Kanununun somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının irdelenip değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda anılan kanun incelendiğinde, 6292 sayılı Kanunun “2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, “Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir…” hükmüne yer verildiği görülmektedir.
6292 sayılı Kanunun 7/1-a maddesinde yer alan bu düzenlemenin re’sen gözetilmesi gerekmektedir. Zira, sözü edilen maddede, tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan ve 6831 sayılı Kanunun 2/A veya 2/B madde kapsamında kalan taşınmazlar yönünden, “…bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir…” şeklinde âmir hüküm getirilmiştir. Yani söz konusu düzenleme ile tapuda gerçek kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlara yönelik 2/A veya 2/B madde iddiasıyla dava açılıp açılmaması veya bu iddiayla açılmış davalardan vazgeçilip vazgeçilmeyeceği konusunda Hazineye herhangi bir takdir hakkı tanınmamış, bu tür bir davanın açılamayacağı veya açılmış ise vazgeçileceği yönünde emredici hüküm ihdas edilmiştir.
6292 sayılı Kanunun 7/1-a maddesinde düzenlenen bu vazgeçme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 307. ve devamı maddelerinde düzenlenen; “davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi” olarak tanımlanan “davadan feragat” niteliğindeki vazgeçmeyle karıştırılmamalıdır. Burada kanundan kaynaklanan ve davalının rıza ve muvafakatının da aranmadığı, kendine özgü (davanın geri alınması niteliğinde) bir vazgeçme söz konusudur.
Ayrıca, 6292 sayılı Kanun hükümleri uyarınca sonuçlandırılacak davada yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılması ve taraflar leh ve aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerekmektedir.
O halde, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, mahkemece karar tarihinden önce yürürlüğe giren 6292 sayılı Kanunun somut davaya etkisi değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı gerçek kişi ve davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 17/05/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.