Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/16469 E. 2017/4322 K. 11.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16469
KARAR NO : 2017/4322
KARAR TARİHİ : 11.05.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar vekili dava dilekçesiyle …. köyü 458 parsel sayılı 9.160 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapuda davacılar adına kayıtlı olduğunu, taşımazı Aralık 2013 tarihinde üçüncü kişiye satmak istediklerinde tapu kaydının beyanlar hanesinde orman ile ilgisi olduğuna ilişkin şerhi gördüklerini, taşınmazın orman ile ilgisinin olmadığını, bu şerhin mülkiyet hakkını kısıtladığı, çekişmeli parselin orman tahdidi içinde kalmakla tapu kaydının hukuken değerini yitirdiğini, tapu kaydının ayrıca iptaline gerek kalmadığını, şerh nedeniyle zarara uğradıklarını belirterek öncelikle taşınmazın tapu kaydında bulunan şerhin terkinini olmadığı takdirde ise çekişmeli parselin orman sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın şimdilik 10.000,00.-TL’sinin davalılardan alınarak davacılara verilmesini istemiş, davayı 03/02/2015 tarihinde ıslah ederek miktarı 294.860,40.-TL’ye yükseltmiş, 19/02/2015 tarihli celsede ise davanın sadece TMK’nın 1007. maddesi kapsamında tazminat istemine ilişkin olduğunu beyan etmiştir.
Mahkemece davada 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; her ne kadar Devlet ormanlarının özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de, 1975 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında taşınmazlar hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün davacılar murisi Mecit Demirci adına oluşturulduğu, Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucu çekişmeli 458 parsel sayılı taşınmazın orman olduğu gerekçesiyle tapu kaydının iptaline ve orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın 15/04/1997 tarihinde kesinleştiği, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK’nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararının tazmininin gerektiği kuşkusuzdur.
Ancak 4721 sayılı TMK’nın “sorumluluk” kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde “Tapu sicilinin tutulmasından doğan tüm zararlardan Devlet sorumludur.” Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder” hükmü yer almakta olup, anılan yasal düzenleme nedeniyle Orman Genel Müdürlüğü aleyhine tazminat davası açılmaz. Somut olayda ise Hazine yanında Orman Genel Müdürlüğüne de husumet yöneltilmiş olup, yukarda açıklanan gerekçeye istinaden Orman Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davanın pasif taraf sıfatı yokluğu nedeniyle usûlden reddine karar verilmesi gerekirken davanın esası hakkında hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

Ayrıca, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca açılan tazminat davaları, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 146. maddesi (Borçlar Kanununun 60. maddesi) uyarınca taşınmaz mülkiyetinin yitirildiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tâbi olup, somut olayda taşınmaz mülkiyetinin yitirildiği 15/04/1997 tarihi ile davanın açıldığı 24/04/2014 tarihi dikkate alındığında dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği anlaşılıyor ise de, zamanaşımı itirazında bulunmak davanın taraflarına, dolayısıyla Hazineye ait iken, eldeki davada taraf sıfatı bulunmayan Orman Genel Müdürlüğünce cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı itirazında bulunulmuş olup, bu durumdan zamanaşımı itirazında bulunmayan Hazine’nin yararlanması mümkün değildir. Başka bir deyişle, pasif taraf ehliyeti bulunan Hazine tarafından usulüne uygun olarak yapılmış bir zamanaşımı itirazı olmadığından, taraf sıfatı bulunmayan Orman Yönetiminin yapmış olduğu zamanaşımı itirazı geçerli olmayıp, mahkemece davanın esasına girilerek toplanacak deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/05/2017 günü oy birliği ile karar verildi.