Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/16410 E. 2017/4321 K. 11.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16410
KARAR NO : 2017/4321
KARAR TARİHİ : 11.05.2017

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 25/02/2010 havale tarihli dava dilekçesi ile özetle; tapuda tarla niteliğiyle müvekkili adına kayıtlı bulunan 214 ada 1 parsel sayılı taşınmazın bitişiğinde yer alan ancak orman vasfıyla Hazine adına kayıtlı bulunan taşınmaz içerisinde yer alan taşınmaz üzerinde davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunu ve taşınmazın 214 ada 1 sayılı parselle bütünlük arz ettiğini belirterek tapu kaydının iptali ve davacı adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda çekişmeli alanın kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile orman sayılan yerlerden olduğu anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın …. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/306 E. sayılı dosyasına konu yerle aynı yer olduğu ve kesinleşmiş ceza mahkemesi kararına istinaden orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiş ise de mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki; mahkemece, ceza mahkemesi dosyasına konu yer ile eldeki dava dosyasına konu yerin aynı yer olup olmadığının tespiti bakımından mahallinde keşif yapılmaksızın karar verilmiştir. Ayrıca dosya içeriğinden, yörede orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı; yapılmışsa, orman kadastrosunun kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamamaktadır. Sulh ceza mahkemesinin 2009/306 sayılı dosyasında bulunan raporlara göre karar verilmiş ise de yukarıdaki hususlar bilinmediğinden rapor denetlenememektedir.
O halde; mahkemece öncelikle mahallinde yeniden yapılacak keşif sırasında davacı hakkında sulh ceza mahkemesince verilen mahkumiyet kararına konu krokili raporlar zemine uygulanarak, başka bir deyişle sulh ceza mahkemesince hükme esas alınan kroki ile kadastro paftasının çakıştırılarak dava konusu taşınmazla aynı yer olup olmadığı mahalli bilirkişi ve fen bilirkişi yardımıyla duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmeli, çizilecek krokide mahkûmiyet kararına konu kroki kapsamları farklı renkli kalemlerle çizilmek sureti ile gösterilmelidir.
Kural olarak, orman kadastrosunun kesinleştiği yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş orman kadastrosu, harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir ise de o yerde köy ya da belde sınırlarının tümünü kapsayan ve 4785 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak orman kadastrosunun yapılması halinde sağlıklı çözüme ulaştırır. Çünkü, 3116 sayılı Kanun sadece Devlet ormanlarının kadastrosunun yapılması öngörülmüştür. Bu nedenle; 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.7.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu kesinleşen tahdit harita ve tutanaklara göre, orman sınırı dışında kalan taşınmazların orman niteliği ve hukuki durumu saptanamayacağından, çekişmeli taşınmazın orman olup

olmadığının 4785, 5658 sayılı kanunlar ile 05.11.2003 tarih ve 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 7. maddesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın Devletleştirilmiştir. Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tabi tutulmuş ve iade koşulları kanunda gösterilmiştir.
Bu nedenle; mahkemece öncelikle, yörede orman kadastrosunun yapılıp yapılmadığı araştırılarak, yapılmışsa; orman kadastro çalışmalarına ait orijinal renkli orman kadastro haritası ve işe başlama, işi bitirme, çalışma ve askı ilan tutanakları getirtilmeli, orman kadastrosu kesinleşmişse, taşınmazların tümünü birarada geniş çevresiyle gösteren pafta fotokopi örneği ve çekişmeli taşınmazın tüm komşularına, özellikle çekişmeli taşınmazın içerisinde yer aldığı iddia edilen 101 ada 3 sayılı parsel ile davacı adına kayıtlı bulunan komşu 214 ada 1 sayılı parsele ait kadastro tespit tutanakları, dayanağı kayıt ve belgeler getirtilmeli, ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita – kadastro mühendisi ve bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla, kesinleşen orman kadastro haritaları ve kadastro paftası ölçekleri denkleştirilerek, sağlıklı biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıkta en az 5 ya da 6 orman sınır noktası gösterilecek biçimde, çekişmeli taşınmazların orman tahdit hattına göre konumu belirlenmeli, orman kadastrosu hiç yapılmamış ya da henüz kesinleşmemişse, yöreye ait en eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritaları ve kadastro tesbit tarihinden 15-20 yıl önce çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp, taşınmazın konumu memleket haritaları ile hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, niteliği mevcut bitki örtüsü, ağaçlar ve cinsi, yaşı, sayısı, dağılımı ile kapalılık oranının ve kullanım durumu ve tasarruf sınırlarının bulunup bulunmadığı belirlenmeli, ziraat mühendisinden, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı, üzerindeki bitki ve toprak yapısı, eğim durumu yönünde rapor alınmalı; zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; dava tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, murisler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüklerinden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri dikkate alınarak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı, komşu 214 ada 1 sayılı parselin tapu kaydına dayanılarak kadastro tespiti yapılmış ise tapu kaydının dayanakları getirtilerek keşifte zemine uygulanmalı çekişmeli taşınmaz yönünü ne okuduğu ve miktar fazlalığı olup olmadığı tespit edilerek, miktar fazlalığının davacı tarafından zilyetlik yoluyla kazanılıp kazanılamayacağı araştırılarak, toplanacak tüm deliller çerçevesinde karar verilmesi gerekmektedir.
Hal böyle olunca; yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/05/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.