Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/15648 E. 2017/4431 K. 16.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/15648
KARAR NO : 2017/4431
KARAR TARİHİ : 16.05.2017

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … Yönetimi vekili ile davalı … ve birleşen dosya davalısı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında …. köyü 101 ada 56 parsel sayılı 9.942,72 m² yüzölçümündeki taşınmaz, zeytin bahçesi vasfı ile belgesizden, emlak kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı … adına; aynı yer 101 ada 55 parsel sayılı 7.150,80 m² yüzölçümündeki taşınmaz, zeytin bahçesi vasfı ile belgesizden, emlak kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı … adına tesbit edilmiştir.
Davacı … Yönetimi, çekişmeli 101 ada 56 parsel sayılı taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Davacı … Yönetiminin aynı iddia ile dava açtığı 101 ada 55 parsel sayılı taşınmaza ilişkin davada da bu dosya ile birleştirme kararı verilmiştir. Mahkemece, asıl ve birleşen dosya yönünden davanın reddine, 101 ada 56 ve 101 ada 55 parsel sayılı taşınmazların tesbit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı … Yönetimi vekili tarafından, kararın çelişkili olduğu ve dava konusu parsellerin orman olduğu gerekçesi ile temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 09.04.3013 tarih 2013/2599 E. – 4095 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilamında; ”…Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; dava, 31/07/2007 tarihinde açılmış olup, dava devam ederken dava konusu yerde 13/08/2007 tarihinde 2/B uygulamasına başlanmış 05/05/2009 tarihinde ilân edilmiştir. Buna göre; dava, kadastro tespitine itirazla birlikte 2/B çalışmalarına itiraza da dönüşmüştür. Mahkemece, taşınmazların belirlenen orman sınırları içinde, orman sayılan yerlerden olup olmadığı yeterince araştırılmadığı gibi 2/B çalışmalarında ne şekilde işlem yapıldığı belirlenmemiş, taşınmazların 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini doğal yollarla tam olarak kaybedip kaybetmediği araştırılmamıştır. Eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu nedenlerle; komşu parsel tutanak ve dayanakları, davalı iseler dava dosyaları, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir harita mühendisi veya bir tapu fen elemanı ve bir ziraat mühendisinden oluşacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlara ve çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar

karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı; öncesi orman olan bir yer üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığı belirlenmelidir.
6831 sayılı Kanunun değişik 2/B maddesi ile (bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerin orman rejimi dışına çıkartılacağı) hükmünün bulunduğu, bundan doğal ve gerçek anlamda nitelik kaybının anlaşılması gerektiği, her isteyenin ormanlarda doğal olarak bulunan deliceleri aşılaması, bina ya da eklentilerini inşa etmesi, erozyona sebep olacak biçimde araziyi teraslaması ya da orman bitkilerini kökleyip tarım yapmaya teşebbüs etmesi veya 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince hiçbir zaman kişiler adına tapuya tescil edilemeyecek ve özel mülk olamayacak orman içi açıklığı niteliğinde olan yerlerin kanun maddesinde anlatılan bilim ve fen bakımından nitelik kaybı olmayıp, zorla ve ormanın tahribi sonucu niteliğinin kaybettirilmesidir. Bu yöntem, toprak erozyonu, ormanların ortadan kalkması, doğanın ve çevrenin bozulup yok olması sonuçlarını doğurur.
Kanunda tanımlanan (…bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetme…) kavramında bu tür olaylar amaçlanmamıştır. 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesinin başka türlü yorumu, ormanların bilinçli şekilde niteliğinin kaybettirilmesine, tahribine ve yok edilmesine izin verdiği sonucuna ulaştırır ki, bu durum Anayasanın 169 ve 170. maddelerine aykırı olur. Suç teşkil edecek eylemlerle ve zorlama yolu ile ormanların niteliğinin kaybettirilmesi kanunlarla korunamaz.
O halde; uzman orman bilirkişisinin, 6831 sayılı Kanununun 2/4. maddesinde sayılan yerlerde 2/B madde uygulamasının yapılamayacağını gözönünde bulundurarak, yukarıda anlatılan eylemler sonucu ormanların yok edilmesinin ve baştan beri 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde anılan orman içi açıklık niteliğinde olan veya sonradan bu hale gelen yerlerin bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetme olarak kabul edilemeyeceğini gözönünde bulundurularak, dava konusu taşınmazların orman bütünlüğünü bozmama, su ve toprak rejimine ve çevresindeki ekosistemlerinin tüm öğeleriyle kendisini yenileyebilme gücüne zarar vermeme, ormancılık çalışmalarının etkenlik, verimlilik ve karlılık düzeylerini düşürmeme, taşınmazlar üzerinde insan elinin çekilmesi ve olduğu gibi bırakılması halinde, yeniden orman haline dönüşüp dönüşemeyeceği gibi koşulları birlikte değerlendirip, dava konusu taşınmazların hangi doğal olaylar ve eylemler sonucu bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybettiğini ya da etmediğini inceleyerek bu olguları tartışması ve taşınmazların hangi maddî ve bilimsel olgular sonucu nitelik kaybettiği sonucuna ulaştığını raporunda açıklaması gerekir…” şeklinde gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin iptali ile fen bilirkişinin 20.04.2015 tarihli ek raporunda 101 ada 56 parselin (C) harfi ile gösterilen 6.885,57 m2 yüzölçümündeki kısmının; 101 ada 55 parselin (B) harfi ile gösterilen 5.896,54 m2 yüzölçümündeki kısmın orman vasfıyla Hazine adına, geri kalan kısımlarının tespit gibi tescillerine karar verilmiş hüküm, davacı … Yönetimi vekili ile davalı … ve birleşen dosya davalısı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.

Yörede 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan ve 07/02/2007 – 08/03/2007 tarihleri arasında ilân edilen orman kadastrosu, 02/07/2007 – 31/07/2007 tarihleri arasında ilân edilen arazi kadastrosu ve 05/05/2009 tarihinde ilân edilen 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi kurulu tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada 20.04.2015 tarihli fen bilirkişi ek raporunda 101 ada 55 parselin (B) bölümün orman sayılan (A) bölümünün orman sayılmayan yerlerden olduğu, 101 ada 56 parselin (C) bölümün orman sayılan (D) bölümünün orman sayılmayan yerlerden olduğu, anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacı … Yönetimine yükletilmesine, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince davalılardan onama harcı alınmasına yer olmadığına ve alınan temyiz harcının istek halinde iadesine
16/05/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.