Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/14564 E. 2017/4181 K. 09.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/14564
KARAR NO : 2017/4181
KARAR TARİHİ : 09.05.2017

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği …..mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanununun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Müdahale talebinde bulunan müdahil davacılar vekili Av. … ise dava konusu yerin davacıya ait olmayıp, çevresinde daha geniş araziyi kapsayacak şekildeki taşınmazları bir bütün halinde kök muris Hürü’den kaldığını, mirasçıları arasında taksimin yapılmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın Hürü mirasçıları adına hisseleri oranında tapuya tescilini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, krokide (A)=3812.05 m² ve (B)=2040.55 m²’lik taşınmazların davacı adına tapuya tesciline, müdahil davacıların davasının reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve müdahil davacılar Ayşe Nurol ve ark vekilinin temyizi üzerine 20. Hukuk Dairesinin 14.03.2011 gün ve 2010/17019 E. – 2011/2570 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “…Mahkemece, yapılan yargılama sonunda Medenî Kanunun 713. maddesinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme koşullarının davacı yararına gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm için yeterli bulunmamaktadır
Mahkemece hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda taşınmazların eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları incelenerek öncesi gereği gibi belirlenmemiş, doğal eğimi saptanmamış, memleket haritası ile orjinal kadastro paftası getirtilip çakıştırılmamış, 1980’li yıllara ait hava fotoğrafları incelettirilmemiş, ayrıca keşifte taşınmazların konumu, toprak yapısı, üzerindeki bitki örtüsü ve çevre taşınmazlara göre arz ettiği özellikleri belirtir hakimin gözlemi zabta yazılmamış, uzman ziraat mühendisi bilirkişiden; taşınmazın niteliği hususundaki, komşu parsellerin toprak yapısı da mukayese edilmek suretiyle, taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmamış, fotogrametrik kadastro paftası getirtilerek kullanım sınırları araştırılmamış ve bu pafta memleket haritası ile çakıştırılarak taşınmazın yeri tam ve kesin olarak tespit edilmemiştir.
Dosya içeriğinden, taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosunun, 1977 yılında 1744 sayılı Kanuna göre herhangi bir köy yada belde sınırı esas alınmadan, seri bazda yapıldığı anlaşılmaktadır. Kural olarak, orman kadastrosunun kesinleştiği yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş orman kadastrosu, harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir ise de; o yerde köy ya da belde sınırlarının tümünü kapsayan ve 4785 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak orman kadastrosunun yapılması halinde sağlıklı çözüme ulaştırır. Çünkü, 3116

sayılı Kanun sadece Devlet ormanlarının kadastrosunun yapılması öngörülmüştür. Bu nedenle; seri bazda, herhangi bir belde ya da ilçe sınırı esas alınmadan yapılan orman kadastrosu bulunduğundan, çekişmeli taşınmazın orman olup olmadığının 4785, 5658 sayılı kanunlarla 05.11.2003 gün ve 4999 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 7. maddesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir…” hususlarına değinilmiştir.
Bozma ilamından sonra yörede yapılan ek kadastro çalışmaları sırasında dava konusu taşınmaza ilişkin kadastro tutanağı düzenlendiğinden asliye hukuk mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosya kadastro mahkmesine aktarılmıştır.
Kadastro Müdürlüğünce Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/240 E. sayılı dosyasında davalı oldduğu anlaşılan 1609, 1614 ve 1659 parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanak asılları kadastro mahkemesine gönderilmiş, kadastro mahkmesince yapılan yargılama sonucu asıl davacı ve müdahil davacıların davalarının reddi ile 1609, 1614 ve 1659 parsel sayılı taşınmazların orman vasıfları ile Hazine adına tapuya kayıt ve tescillerine, malik hanelerinin bu şekilde doldurulmalarına karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanununun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tescili istemiye açılmış, kadastro tespitine itiraza dönüşmüştür.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 01.03.1977 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen seri bazda orman kadastrosu bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 16.08.1966 tarihinde yapılmış ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
06.12.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi ile büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır. Aynı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrasında 1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesinin taraf olacağı belirtilmektedir.
Somut olaya gelince; davalı taşınmazın bulunduğu Atakent Belde Belediyesinin tüzel kişiliğinin son bulduğu, başka bir deyişle davada aktif husumet ehliyetinin kalmadığı anlaşılmaktadır. İncelenen dosya kapsamından ise sadece ilçe belediyesi olan Silifke Belediyesinin davaya katılımının sağlandığı, ancak bağlı olduğu Büyükşehir Belediyesinin davadan haberdar edilmediği, dava dilekçesi ve duruşma günlerinin tarafına tebliğ edilmeksizin davalı tarafın savunma hakkının kısıtlanarak bu şekilde karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince ilgili Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığının davaya katılımı sağlanarak taraf teşkili sağlanmalı, ondan sonra, davanın esası hakkında bir karar verilmelidir.
Ayrıca davacıların 1069 parsel yönünden açılmış bir davaları bulunmadığına göre; bu parselle ilgili tutanak aslının olağan yollardan kesinleştirilmek üzere Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesi gerekirken, taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tesciline şeklinde hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 09/05/2017 günü oy birliği ile karar verildi.