Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/13852 E. 2015/11121 K. 12.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/13852
KARAR NO : 2015/11121
KARAR TARİHİ : 12.11.2015

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kahramanmaraş 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/03/2014
NUMARASI : 2013/297-2014/112
DAVACI : M.. H..
DAVALILAR : Hazine – Orman Yönetimi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı M.. H.. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekilinin mahkemeye sunduğu 03.09.2013 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davacının nüfus kaydında babası olarak görünen Mevlüt isimli şahsın annesinin ikinci eşi olduğunu ve nüfusta yanlışlıkla babası olarak yazıldığını, aslında davacının biyolojik babasının H.. O.. olduğunu, H.. O..’ın 1974 yılında C.. T.. mevkiinden 20.000 m2 bağ vaskındaki gayrimenkulü satın aldığını, o tarihte tapu kaydı olmadığı için alım satım işleminin dava dilekçesine ekli muhtar senedine bağlandığını, muhtar senedinde davaya konu arazinin sınırlarının açıkça tespit edildiğini, H.. O..’ın vefatından sonra geriye davacı ile iki kardeşi F.. ve H..’nin kaldığını, F..’in 15 yaşında iken bekar olarak vefat ettiğini, H..’nin ise 1994 tarihli zilliyetlik devir senedi ile tüm haklarını davacıya devrettiğini, davacının 1998 yılından bu yana gayrimenkulün emlak vergisini ödediğini, müvekkilinin 18 yıldır yurt dışında yaşadığından tapulama işlemlerinden haberdar olmadığını, dava konusu taşınmazın 2001 yılında Hazine adına kaydedildiğini, taşınmazının 3.812,11 m2’sinin M.. Ü.. mahallesi 4860 ada 52 parsel sayılı taşınmazın içinde kaldığını, ancak parselin bulunduğu yörede tapulama çalışmalarının 17.04.2001 tarihinde kesinleştiğinden taşınmazın bu bölümüne dava açamadıklarını, 16.159,00 m2’sinin ise, davacıya ait olması gereken 4859 ada 174 parsel sayılı taşınmazın içinde kaldığını, davalı parsele ait kadastro tutanağının taşınmaza yönelik açılan başkaca bir dava nedeniyle 11.02.2004 tarihinde kesinleştiğini, tüm bu nedenlerle, 4859 ada 174 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi vekilince temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1994 yılında yapılıp, sonuçları 22/05/1997 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamaları vardır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; birinci dava ile ikinci davanın müddeabihlerinin (konusunun), dava sebeplerinin (vakıaların) ve taraflarının aynı olması maddi anlamda kesin hüküm oluşturur (HUMK m. 237, HMK m. 303). Kesin hüküm, hem bireyler için hem de devlet için hukukî durumda bir kararlılık ortaya koymakta olup, davanın tarafı olmayanları dava konusu için güçlü bir delil oluştursa da bağlamaz.
Mahkemece her ne kadar kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olsa da yukarıda açıklanan nedenlerle davacı açısından kesin hükmün varlığından söz edilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Somut olgu da; davanın 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü sürenin davacı tarafından kaçırılmış olması nedeniyle, mahkemece davanın bu gerekçelerle reddine karar vermek gerekirken, yanlış gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru değil ise de karar, sonucu itibariyle doğru bulunduğundan onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişi vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 12/11/2015 tarihinde oy birliği ile karar verildi.