Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/13837 E. 2015/11645 K. 23.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/13837
KARAR NO : 2015/11645
KARAR TARİHİ : 23.11.2015

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Akkuş Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/11/2012
NUMARASI : 2012/201-2012/239
DAVACI : N.. C..
DAVALILAR : Hazine – Orman Yönetimi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı N.. C.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Yörede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi gereğince yapılan ve kesinleşen orman kadastrosu sırasında, E.. köyü 101 ada 1 parsel sayılı taşınmaz orman niteliği ile Hazine adına tespit ve tapuya tescil edilmiş, davacı taşınmazda bir bölüm yerin kendi zilyetliğinde tarım alanı olduğunu ileri sürerek tapunun iptali ile adına tescilini istemiş; mahkemece davanın kabulü ile bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 11696.018 m2 bölümün tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesince bozulmuştur.
Hükmüne uyulan 20/02/2012 gün ve 2011/15547-2012/2303 sayılı bozma kararında özetle; “Orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra ancak tapulu taşınmazlarda ve tapu sahiplerince 10 yıllık hak düşürücü süre içinde bu tür bir dava açma hakkının bulunduğu, somut olayda zilyetliğe dayanılarak açılmış olan davanın dinlenme olanağının bulunmadığı açıklandıktan sonra davanın reddine karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava 6831 sayılı Kanunun 11. maddesine göre açılan tapu iptali ve tescile ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi gereğince orman kadastrosu yapılmıştır.
Mahkemece yazılı şekilde bozmaya uygun karar verilmiş ise de; verilen karar yürürlükte olan mevzuatın kapsamına uygun düşmemekte ve orman araştırması yönünden yapılan araştırma ve inceleme de hükme yeterli bulunmamaktadır. Öncelikle; Anayasa Mahkemesi tarafından 22.05.2013 tarih ve 2012/108 – 2013/64 sayılı ilâm ile 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun, 5/11/2003 tarihli ve 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki 3. ve 4. cümlelerinin Anayasa’nın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı olduğundan iptallerine karar verilmiş, karar 12.07.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış, yayımdan itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiş olup, 13.01.2014 günü itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve mahkemenin red karından sonra 26/2/2014 tarihli ve 6527 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 01.03.2014 tarih ve 28928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve 6527 sayılı Kanunla, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinin somut davayı ilgilendiren birinci fıkrası, “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle 30 gün süre ile ilân edilir. Bu ilân ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren 30 gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
Getirilen bu yeni düzenlemeye göre, orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık süre içerisinde tapuya dayalı olsun veya olmasın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açılabilecektir. Eldeki dava 3402 sayılı Kadastro Kanununun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi uyarınca yapılan kadastro sonucu orman olarak tescil edilen taşınmaza karşı 10 yıllık süre içerisinde açılmış olup, kanundaki değişikliğin derdest davalarda da uygulanması gerektiğinden tapu kaydı koşulu aranmaksızın işin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekecektir.
Mahkemece hükme esas alınan orman bilirkişi raporuna göre; 1959 yılı memleket haritasında taşınmazın (A) işaretli bölümünün % 40 eğimli, üzerinde 1 yaşlarında kayısı fidanları bulunan orman sayılmayan alanda kaldığı açıklanmış ise de; dairenin 26/06/2014 günlü geri çevirme kararı üzerine hazırlanan ek raporda; incelenen memleket haritasının yapımına esas alınan hava fotoğraflarında aynı bölümün koyu renkle işaretlendiği ve bu konuda açıklayıcı bilgi verilmediği görülmüştür.
O halde mahkemece, daha önceki keşiflerde görev almamış bir orman bilirkişi, bir ziraat uzmanı, bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak keşifte, yöreye ait 1957 yılı memleket haritasının yapımına esas alınan hava fotoğrafları incelenerek taşınmazın öncesi itibarıyla orman sayılan yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, orman sayılan yerlerden değil ise dava tarihinden 20 yıl öncesine ait memleket haritası ve hava fotoğrafları kadastro paftası üzerine aplike edilerek taşınmazın niteliği, kullanım ve tasarruf sınırlarının olup olmadığı araştırılmalı, komşu 189 ada 3 parselin davalı olduğu anlaşıldığından dava sonucu sorulmalı, kesinleşmişse tapu kaydı getirtilmeli, taşınmazın eğimi, bitki örtüsü, ağaç yaşı, dağılımı, kapalılık oranı konusunda ziraat uzmanından krokili rapor alınmalı, orman sayılmayan bölümler yönünden tapu gerekmeksizin zilyedliğe dayalı olarak da dava açılabileceği düşünülerek, taşınmazın ne zamandan beri, kim tarafından ne şekilde zilyed edildiği, kimden kime kaldığı, ekonomik amaca uygun kullanım bulunup bulunmadığı yerel bilirkişi ve tanıklardan somut olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak sorulup saptanmalı, bundan sonra elde edilecek delillere göre karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 23/11/2015 günü oy birliğiyle karar verildi.