YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/13563
KARAR NO : 2017/2640
KARAR TARİHİ : 30.03.2017
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 02/05/2011 havale tarihli dava dilekçesinde,… Köyündeki, …köyü yolunun üst tarafında,… boşluk,… yol, Batısında boşluk, Doğusunda … ile çevrili 8-9 dönüm miktarındaki, sabit sınırlı tarlayı 30-35 yılı aşkın bir süredir nizasız fasılasız ekip biçerek müvekkilinin kullandığını, Hazine, … veya başkası ile ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek, taşınmazın müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddini savunmuş; davalı köy davaya karşı bir savunma getirmemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 28/01/2013 tarih ve 2012/7523 E. – 2013/911 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye elverişli bulunmamaktadır.
Şöyle ki, tensip ara kararı ile istenen bilgi ve belgeler gelmeden 10.06.2011 tarihli celsede keşif günü verildiği, tanıklar ve bilirkişilerin keşif yerine nasıl çağrılacağını göstermediğinden bu ara kararının usule aykırı olduğu, taraflara tanık ve delil bildirmeleri için süre ve imkân tanınmadığı, yerel bilirkişi listesi getirtilmediği, keşif sırasında bir yerel bilirkişi ve bir tanığın dinlenmesiyle yetinildiği (3402 SK. md. 14/1) görülmüştür. Ayrıca, hava fotoğrafları ile fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalar getirtilerek yararlanılmamıştır.
Öte yandan, 766 sayılı Tapulama Kanununun 2. maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın … sahası olduğu belirtilerek tapulama dışı bırakıldığı bildirilmiş; … bilirkişi raporunda taşınmazın iki tarafının … olduğu tespit edilmiştir.
Tüm açıklamalar kapsamında, bir taşınmazın kullanım süresi, niteliği ve zilyetlik süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Ne var ki, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde hava fotoğraflarından da faydalanılmamıştır.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; öncelikle davanın … Yönetimine yöneltilmesi sağlandıktan sonra zilyetliğin maddi olaylardan olduğu gözetilerek taraflara tanık ve delillerini bildirmeleri için süre ve imkân tanınması, yerel bilirkişi listesinin temin edilmesi, taraf tanıkları ile Yerel Bilirkişilerin HUMK’nın 243 ve 244. maddeleri gereğince yeniden yapılacak keşif yerine davetiye ile çağrılmaları, gelmedikleri takdirde zabıta yoluyla keşif yerinde hazır bulundurulmaları (HMK’nın 245. maddesi) uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin olması sebebiyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde ayrı ayrı dinlenmeleri, beyanlar arasındaki çelişkinin HUMK’nın 261. maddesi gereğince giderilmesi, orijinal kadastro paftasının onaylı örneğinin komşu parselleri gösterir biçimde kadastro Müdürlüğünden istenmesi, 6831 sayılı
… Kanunu uyarınca … kadastrosu yapılıp yapılmadığının sorulması, dava tarihinden geriye doğru en az 20 yıl (1980-1990 tarihleri arası) öncesine ait iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığı’ndan, Fotoplan, Fotometrik, Fotogrametrik paftaların ise İl Kadastro Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, Jeodezi ve Fotogrametri Uzmanı Mühendis, … Mühendisi ile Teknik Yerel Bilirkişi ve tanıkları aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte uygulanması ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan delillere göre hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı gerekçelerle hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararının uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile; 06/03/2014 tarihli fen bilirkişi ek rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 2.454,52 m² ve (C) harfi ile gösterilen 932,30 m²’lik dava konusu taşınmazların davacı adına tarla vasfıyla ayrı ayrı tapuya kayıt ve tesciline, (B) harfiyle gösterilen 1.360,30 m² ve (D) harfiyle gösterilen 4.148,76 m²’lik taşınmazlar bakımından davacının tescil talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından esasa ilişkin olarak temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik hukukî sebebine dayalı olarak TMK’nın 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Bölgede, 1975 yılında 776 sayılı Kanuna göre tapulama çalışması yapılmış, dava konusu yer … sahasında kaldığından tapulama harici bırakılmıştır. Taşınmazın bulunduğu köyde yapılmış … kadastro çalışması ise bulunmamaktadır.
Dosya kapsamına, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak uzman … bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın … sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen kişi yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 30/03/2017 günü oy birliği ile karar verildi.