Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/13049 E. 2017/2653 K. 30.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/13049
KARAR NO : 2017/2653
KARAR TARİHİ : 30.03.2017

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar … ve … Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı vekili 18/04/2014 tarihli dava dilekçesi ile; … köyünde 2013 yılında yapılan … tahdit çalışmasında çok uzun yıllardır müvekkilinin ve murisinin zilyetliğinde olan yaklaşık 50 dönüm miktarındaki taşınmazın … alanında bırakıldığını, bu yerin … ile ilgisinin olmadığını belirterek tahdidin iptaline ve adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne, 18/05/2015 tarihli bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfiyle gösterilen 30.057,51 m² miktarındaki dava konusu taşınmazın … sayılmayan yer olduğunun tespitine, bu kısmın … olarak sınırlandırılmasının iptaline karar verilmiş, hüküm davalı … Yönetimi ve … vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, … kadastrosuna itiraza ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 1942 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan … kadastrosu bulunmaktadır. 2013 yılında ise aplikasyon, 6831 sayılı Kanuna göre … kadastrosu ve 2/B uygulama çalışması yapılmış, davalı alan … olarak sınırlandırılmıştır.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır.
Şöyle ki; dava, zilyetliğe dayalı olarak açılan … kadastrosunun iptaline ilişkindir. 6831 sayılı Kanunun 11/2. maddesine göre, hak sahibi gerçek kişiler tarafından açılan bu tür davalarda hasım … Genel Müdürlüğüdür. Eldeki davada ise davacı gerçek kişi tarafından … Genel Müdürlüğü yanında … de husumet yöneltilmiştir. Anılan Kanunun açık düzenlemesi karşısında, … eldeki davada pasif husumet ehliyeti bulunmamaktadır. Bu nedenle, …ye yöneltilen davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken, yukarıda anılan usûl hükmünün gözardı edilmesi doğru görülmemiştir.
Diğer taraftan, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinin ikinci fıkrasında, … kadastrosuna karşı dava açma hakkı başka bir deyişle aktif dava ehliyeti sadece hak sahibi gerçek ve tüzel kişilere tanınmış olup eldeki davada davacı …’in taraf sıfatının bulunup bulunmadığı, kanundaki “hak sahipliği” kavramının şerh edilmesiyle açıklığa kavuşturulabilir.
6831 sayılı Kanunun 11. maddesinin ikinci fıkrasında, “hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım … Genel Müdürlüğü; 2. maddeye göre … sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım … ve … Genel Müdürlüğüdür.” denilmektedir. Bu maddedeki “hak sahipliği” kavramı yerleşmiş Yargıtay uygulaması ile tapulu taşınmazlarda tapu sahipliği, tapusuz yerlerde ise 3402 sayılı Kanunun 17. maddesinde öngörülen 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği bulunan gerçek ve tüzel kişiler olarak kabul edilmiştir. Başka bir ifade ile, bir taşınmaz üzerinde lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşulları gerçekleşmiş olan kişiler tarafından sınırlamaya itiraz
davalarının açılabileceğidir. Davacı gerçek kişi tarafından tapusuz taşınmaza yönelik olarak eldeki dava açıldığından lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının bulunup bulunmadığının mahkemece araştırılarak kesin bir şekilde belirlenmesi gerekir. Ancak; mahkemece davacının zilyetliğinin tespitine ilişkin olarak 26.03.2015 günü yapılan keşfe ziraat bilirkişi götürülmediğinden davacı veya miras bırakanı yararına zilyetlikle kazanma koşulları yeterince araştırılmadan karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Hükme esas alınan … bilirkişi raporunda, taşınmazın kısmen zeytin bahçesi kısmen de çamlık olarak kullanıldığı, üzerinde 40-80 yaşlarında armut ve zeytin ağaçları ile emekle yetiştirilmiş fıstıkçam ve kapalılık teşkil etmeyen 5-10 yaşlarında palamut meşesi olduğu, 15-20 yıldır sürülüp işlenmediği belirtilmişse de taşınmazın ağaç ihtiva etmeyen ve çamlık olarak kullanıldığı belirtilen bölümünde davacının kullanımı olup olmadığına ilişkin kesin ve net bir belirleme yapılmamıştır. Eksik incelemeye dayalı olarak karar verilemez.
O halde; en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile kadastro çalışmalarının yapıldığı 1982 tarihinden 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş steoroskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir Harita-Kadastro (Jeodezi ve Fotogrametri) mühendisi ile bir yüksek … mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan … (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, taşınmaz üzerindeki bitki örtüsünün ve bitki örtüsünü oluşturan unsurların sayı olarak tarif edildiği, ağaçların cinsi, yaşı, kapalılık oranı, hakim ağaç türü, kullanım durumu ve tasarruf sınırlarının detaylı olarak belirtildiği bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte krokili rapor düzenlettirilmelidir.
Böylesine yapılacak bir araştırma sonucu taşınmaz öncesinin ne olduğu, imar-ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanılıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarda açıklanan nedenlerle; davalılar … ve … Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 30/03/2017 günü oy birliği ile karar verildi.