Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/11783 E. 2015/9541 K. 16.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11783
KARAR NO : 2015/9541
KARAR TARİHİ : 16.10.2015

MAHKEMESİ : İstanbul 22. İş Mahkemesi
TARİHİ : 04/06/2015
NUMARASI : 2015/345-2015/414

Taraflar arasındaki davada İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi ile İstanbul 22. İş Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Dava, bireysel sağlık sigortası poliçesi uyarınca hak sahibine ödenen tedavi giderinin 6111 sayılı Kanun uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumundan tahsili istemine ilişkindir.
Asliye Hukuk Mahkemesince; trafik kazası geçiren dava dışı sigortalının bakım ve tedavi giderlerini ödeyen davacı şirketin, bu ödemelerini rücuan talep ettiği ve görevli mahkemenin SGK davalarına bakmakla görevli İş Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.
İş Mahkemesi tarafından ise, davanın haksız fiile dayalı rücuan tazminat davası olduğu belirtilerek görevsizlik kararı vermiştir.
Somut olayda; davacı, 6111 sayılı Kanunun 59. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesine dayanmış olup, dava sağlık sigorta sözleşmesi nedeniyle trafik kazası sonucu yaralanan sigortalı için ödenen tedavi giderlerinin davalı kurumdan rücuan tazminine ilişkindir.
TTK m.1472’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 E. – 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir.17.01.1972 gün ve 1970/2 E., 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44 üncü maddesine (TBK m.52) de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.03.1944 tarihli ve 37 E. – 9 K. Kararına göre de “Sigortacının sigorta poliçesinden münbais olmayıp kanundan aldığı bir salâhiyete istinaden ve haksız fiil sebebiyle alacaklı yerine kaim olarak hareket ettiği dâvada hukuk mahkemesine başvurması gerekir.”
Buna göre, sigorta şirketinin sigortalısının halefi olarak açtığı davanın haksız fiilden kaynaklandığı ve yargılama görevinin Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği anlaşılmaktadır. Buna göre uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 16/10/2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.