YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11315
KARAR NO : 2016/177
KARAR TARİHİ : 12.01.2016
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 18. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/12/2014
NUMARASI : 2012/180 – 2014/379
DAVACI : A.. Y.. Ö..
DAVALILAR : Üsküdar Tapu Müdürlüğüne izafeten Hazine – Ş.. Ö.. ve Ark.
FER’İ MÜDAHİL : A.. Sigorta A.Ş.
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 04/12/2014 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili Av. Y.. A.. tarafından istenilmekle, tayin olunan 17/11/2015 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden A.. Y.. Ö.. vekili Av. Y.. A.. ile diğer taraftan Üsküdar Tapu Müdürlüğü vekili Av. S.. S.. geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkili tarafından satın alınan ancak satış işleminde kullanılan vekâletnamelerin sahte nüfus cüzdanı kullanılarak düzenlenmiş olması nedeniyle Üsküdar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/337 E. – 2012/15 K. sayılı ilâmıyla tapusunun iptaline karar verilen Çengelköy mahallesi 996 ada 16 parsel sayılı 1009 m² yüzölçümündeki arsa niteliğindeki taşınmazın alımı sırasında ödediği 500.000.-TL, tapu harcı 15000.-TL, 74,00.-TL döner sermaye, 29700,00.-TL tapu iptali ve tescil davası ilâm harcı, 3550,00.-TL mahkemece takdir edilen vekalet ücreti, 460,00.-TL yargılama gideri olmak üzere toplam 548.748.-TL’nin alım tarihi olan 20/11/2006 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faiziyle davalılardan müştereken alınarak davacıya verilmesini dava etmiştir.
Davalı Hazine, zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmadığı, üçüncü kişinin hukuka aykırı eylemi ile illiyet bağının kesildiği ve Hazinenin sorumlu tutulamayacağı iddiasıyla davanın reddini savunmuştur.
Davacı vekili 29/03/2013 tarihli dilekçesiyle nisbî ıslah harcını yatırmak suretiyle talep edilen tazminat miktarını 1410,934.-TL’ye yükseltmiş, 22/05/2014 tarihli duruşmada Hazine dışındaki davalılar yönünden davayı atiye bıraktıklarını bildirmiştir.
Mahkemece; davalılar F.. Z.., A.. A.. ve Ş.. Ö.. yönünden açılan davanın atiye bırakılmasına, davalı Hazine yönünden açılan davanın, sahte nüfus cüzdanını kullanarak vekâlet tanzim ettiren üçüncü kişinin bu eylemi ile illiyet bağının kesildiği gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili Av. Y.. A.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, sahte vekâletname ile işlem yapılması nedeniyle, tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi üzerine uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; dava konusu taşınmaz R.. E.. adına tapu sicilinde kayıtlı iken R.. S.. tarafından sahte vekâletnameler ile mirasçıları adına 15.09.2006 tarihinde intikal yaptırılıp S.. F..’na satıldığı, daha sonra yine sahte nüfus cüzdanı ile alınan vekâletnameler kullanılarak Ş.. Ö.. tarafından Av. A.. M..’e verilen vekâlet ile S.. F..’na yönelik tapu iptali ve tescil davası açıldığı, davalı S..’in davayı kabul ettiği, Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/272 E. – 2006/243 K. sayılı ilâmıyla taşınmazın mirasçılar adına tesciline karar verildiği, kararın 15.11.2006 tarihinde kesinleştiği, kesinleşmeden sonra Ş.. Ö..’nün yine sahte nüfus cüzdanı ile alınan vekâletnameler ile 20.11.2006 tarihinde R.. E.. mirasçıları adına hükmen tescil yaptırdığı, hemen ardından taşınmazı aynı sahte vekâletnameler ile eldeki dosyanın davacısı A.. Y.. Ö..’e sattığı; sahte nüfus cüzdanı ile alınan sahte vekâletnameler ile taşınmazının satıldığını öğrenen R.. E.. mirasçıları tarafından A.. Y..’a husumet yöneltilerek tapu iptali ve tescil davacı açıldığı, Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/01/2012 gün ve 2009/337 E. – 2012/15 K. sayılı ilâmıyla “mahkeme kararında davacılar vekili olan avukat adına düzenlenen vekâletnamenin sahte nüfus cüzdanları kullanılarak sahte olarak düzenlendiğinden bu mahkeme kararıyla yapılan tescil işlemenin yolsuz tescil olduğu gibi mahkeme kararının tescil edildiği gün satış işlemi yapan Ş.. Ö..’ye ait vekâletnameler ile aynı kişinin davalı A.. Y.. Ö..’e yaptığı satışta kullandığı vekâletnamelerin de sahte olduğu, mirasçıların bütün bu satış işlemlerinin yapıldığı tarihte yurtdışında bulunmalarının sabit olduğu, davalının satış işleminde ilk el alıcı konumunda bulunması nedeniyle üçüncü kişi olmadığı” gerekçesiyle davanın kabulüne, 996 ada 16 parsel saylı taşınmazın A.. Y.. Ö.. adına olan tapu kaydının iptaliyle R.. E.. mirasçıları adına tesciline karar verildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 02/04/2012 tarihinde kesinleştiği; İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/12/2013 gün 2012/293 – 475 sayılı ilamıyla “Üsküdar 2. Noterliğinin 11/09/2006 tarih ve 2006/27069 yevmiye numaralı vekâletnamesi, Kadıköy 3. Noterliğinin 13/09/2006 tarih ve 2006/14327 yevmiye numaralı vekâletnamesi, Üsküdar 2. Noterliğinin 15/09/2006 tarih ve 27489 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde düzeltme beyanı, Kadıköy 3. Noterliğinin 14 Eylül 2006 tarih ve 14380 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde düzeltme beyanı, bu sahte vekâletnameler kullanılarak sahte vekâletlerle arsanın önce şikayetçiler adına intikal ettirilmesi ve aynı tarihte Üsküdar 1. Bölge Müdürlüğünün 9112 yevmiye numaralı resmî senedi ile diğer şüpheli S.. F..’a devri, Kadıköy 3. Noterliğinin 16 Ekim 2006 tarih ve 16342 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vekâletnamesi, Üsküdar 2. Noterliğinin 16/10/2006 tarih ve 30861 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vekâletnamesi, bu vekâletnemeler kullanılarak Av. A.. M..’i vekil tayin edilmesi, Üsküdar 2. Noterliğinin 17/11/2006 tarih ve 2006/33981 yevmiye numaralı vekâletnamesi, Kadıköy 3. Noterliğinin 20/11/2006 tarih ve 2006/18031 yevmiye numaralı vekâletnamesi, bu vekâletnameler kullanılarak arsanın yeniden şikayetçiler adına hükmen tescil ettirilmesi ve Üsküdar 1. Bölge Müdürlüğünün 11159 yevmiye numaralı resmî senedi ile şikayetçi A.. Y.. Ö..’e 500.000.-TL karşılığında satılması dikkate alındığında sürecin bütüne dahil olan ve nihai olarak dolandırma kastıyla hareket eden sanıklar Ş.. ile B…’ın atılı bu suçlara katıldığı kabul edilmiştir.” denilerek sanıklar Ş.. Ö.. ile B.. G..’in sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmıştır.
4721 sayılı TMK’nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ”Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.” hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücûu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
Dava konusu edilen olayda; tapudaki işlemin dayanağını oluşturan vekâletnamenin sahtecilik yolu ile elde edildiği ve tescilin de yolsuz olarak gerçekleştiği, kesinleşen mahkeme kararları ile sabittir. Davacının zararının kaynağı da, başından beri birleşen tüm işlemlerle birlikte sağlanan bu yolsuz tescildir ve davacının kasıtlı ya da kusurlu eylemleriyle, bu zararın gerçekleşmesine neden olduğuna ilişkin dosyada herhangi bir belirleme bulunmadığı gibi, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/293 sayılı dosyasında A.. Y.. suçtan zarar gören olarak aldatıldığı kabul edilmiştir.
Bu durumda; davacının, sahte vekâletnameye dayalı olarak satın aldığı taşınmazların, sonradan yolsuz tescil nedeniyle tapu kayıtlarının iptal edilerek gerçek maliki adına tescil edilmesi nedeniyle uğradığı zararın sadece sahte vekâletname düzenlenmesi ile değil, bu sahte vekâletnamenin tapuda yapılan tescil işlemine dayanak olarak alınmasıyla ortaya çıktığı muhakkak olup, bu durumda, davacının zararı ile tapuda yapılan işlem arasında uygun illiyet bağının kesildiğinden söz edilemez Yargıtay HGK 2007/4-422 – 2007/536 sayılı kararı da benzer niteliktedir. Davacının zararı, tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklanmakta olup, dava konusu olayda, Devletin sorumluluğuna ilişkin uygun illiyet bağı ve TMK’nın 1007. maddesi uyarınca kusursuz sorumluluk ilkelerine dayanak olarak zararın tazminine ilişkin koşullar oluşmuştur.
Hemen belirtilmelidir ki, Medenî Kanunun 1007. maddesinde sözü edilen zarar gerçek zarar olup, burada gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idi ise, aynı durumun yeniden tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. – 2003/125 K., 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. – 2010/427 K., 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. – 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
Dava konusu taşınmaz mal arsa niteliğinde olup, bedelinin zararın oluştuğu değerlendirme tarihi olan, tapu iptaline ilişkin kararın kesinleştiği, 02/04/2012 gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur.
Bu nedenle, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde re’sen emsal celbi yoluna gidilmesi ve taşınmazın niteliğine uygun olarak oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması ve değerlendirme tarihi olan 2012 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle davacı vekili Av. Y.. A..’ın temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100,00.-TL vekâlet ücretinin davalı Hazineden alınarak davacı A.. Y.. Ö..’e verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK’nın 297/1-ç ve aynı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilâma karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istek halinde iadesine 12/01/2016 günü oy birliği ile karar verildi.