Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2015/10226 E. 2015/11271 K. 16.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10226
KARAR NO : 2015/11271
KARAR TARİHİ : 16.11.2015

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Milas 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/12/2013
NUMARASI : 2013/355 – 2013/219
DAVACI : H.. K..
DAVALI : Orman Yönetimi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı H.. K.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı H.. K.. 19.06.2012 tarihli dava dilekçesi ile, M.. ilçesi, B.. köyü, E.. mevkiinde 173 nolu kadastro parselinin doğusunda bulunan taşınmazın 1950 yılında babası M.. K.. tarafından N.. M.. isimli şahıstan satın alındığını, daha sonra kendisine intikal ettiğini, 1979 yılından beri de kendisinin kullandığını, daha sonra Orman Yönetimi tarafından taşınmazın orman olduğu gerekçesiyle kendilerine kullandırılmadığını, içinde 98 adet zeytin ağacı ve 20-25 adet badem ağacının bulunduğunu, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesi, olmadığı takdirde üzerindeki ağaçların kendisine ait olduğunun tespiti ile 2/B yasasından faydalandırılarak, taşınmazın içindeki ağaçlarla birlikte satın almasına karar verilmesi istemi ile dava açmıştır.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; dava konusu edilen 173 parsel sayılı taşınmazın doğusunun devlet ormanı olup, kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde bulunduğunu, 1966 yılında kesinleşmiş orman kadastrosunun ilânından itibaren 10 yıllık hak düşürücü itiraz süresinin geçtiğini, ayrıca davacının işbu davaya konu ettiği devlet ormanını işgal eyleminden dolayı yapılan yargılamada; Milas 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/.. E. sayılı kesinleşmiş kararı ile mahkumiyet kararı aldığını, taşınmazın devlet ormanı olduğunun sabit olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tescili istenilen taşınmazın tapuya kayıtlı olmayıp, Milas 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/.. E. sayılı davasına konu olduğu konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, taşınmazın 1965 yılında yapılıp 1966 yılında kesinleşen orman sınırları içerisinde kaldığı ve devlet ormanı olduğu, 10 yıllık hak düşürücü sürede de tahdide itirazda bulunulmadığı ve tahdidin kesinleştiği, bu nedenle davacının tescil talebinin yerinde olmadığı, ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde 2/B uygulaması yapılmadığından, bu yöne ilişkin terditli talebin kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen orman sınırları içinde kalan taşınmazın davacı adına tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1966 yılında kesinleşen orman kadastrosu, 1979 yılında yapılan 2/B çalışması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu ise 06.09.1963 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece, keşif yapılmaksızın taşınmazın Milas 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/.. E. sayılı dosyasına konu yerle aynı yer olduğu, kesinleşen orman kadastrosunda orman sayılan yerlerde kaldığı ve tahdidin iptali için on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, 2/B çalışması da yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Davacı tarafça dayanılan Milas 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/920 sayılı dosyasında H.. K.. hakkında orman alanını işgal ve faydalanma suçundan yargılama yapıldığı, keşif ve bilirkişi incelemeleri sonunda sanığın B.. köyü, E.. mevkiinde bulunan ve 1965 yılında yapılıp 1966 yılında kesinleşen orman tahdit sınırları içerisinde kalan toplam 11.285 m2 taşınmazda bulunan zeytin ağaçlarından faydalanmak, bakım ve imarlarını yapmak suretiyle işgal ve faydalanma suçlarını işlediği, sanığın bu yerin kendisine babasından kaldığını savunmasına karşın bilirkişi raporuna göre devlet ormanı olduğu ve tapusu bulunmadığı belirlenen yerin zilyetlikle ve başka bir yolla özel mülkiyete ve mirasa konu olamayacağı belirtilmek suretiyle 20.03.2012 günlü karar ile sanığın 6831 sayılı Kanunun 93/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği ve kararın 16.04.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, hukukumuzda 6098 sayılı Borçlar Kanununun 74. maddesinde (eski BK 53. madde) düzenlenmiş olup, hukuk hâkimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Ancak, hukuk hâkiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır, davacı da 12/12/2013 günlü celsede ceza mahkumiyetine konu yer ile şimdiki davanın konusunun aynı yer olduğunu ve kendisine ait 173 sayılı parselin doğusunda kaldığını bildirmiştir. Ancak davacının 2/B çalışmasına yönelik de bir talebi olup, mahkemece taşınmazın bulunduğu yerde 2/B çalışması yapılmadığı gerekçesine dayanılmış ise de; dairenin 12/03/2015 günlü geri çevirme kararı üzerine dosyaya getirtilen belgelerden, davacıya ait 173 sayılı parselin doğu sınırında P IV numaralı 2/B poligonu bulunduğu, 2018-2019 OS noktaları ile sınır olan bu yerin çalışma tutanaklarında davacının babası Mestan Karan işgalindeki tarla olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Mahkemece bu konularda araştırma yapılmamış, taşınmazın aynına ilişkin davada, mahallinde keşif yapılmaksızın karar verilmiştir.
O halde; mahkemece çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde yapıldığı anlaşılan orman kadastrosu, 2/B uygulaması, sulh ceza mahkemesi krokisi, varsa Ek- 4 kullanım kadastro çalışmalarına ilişkin tüm çalışma ve ilân tutanakları ile haritaları getirtilmeli, daha sonra bir orman yüksek mühendisi, bir harita mühendisi ve bir fen elemanı bilirkişi yardımıyla yeniden yapılacak keşif ve incelemede bu belgeler yöntemince uygulanmalı, dava edilen yer krokisinde ve paftasında işaretlettirilmeli, kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde kalan bir yer sözkonusu ise, böyle taşınmazların, 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılması yönündeki davaların dinlenemeyeceği, 2/B uygulamasıyla orman sınırları dışına çıkarma işlemi sadece Hazine adına olabileceğinden, gerçek kişilerin 2/B uygulaması yapılmasını istemekte hukuki yararının bulunmadığı; 2/B sahasında kalan bir yer sözkonusu ise şerhe yönelik taleplerin ancak kullanım kadastrosunda ileri sürülebileceği gözetilmeli, kesinleşmemiş bir kullanım kadastro çalışması olduğu takdirde görev konusu tartışılmalı, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 16/11/2015 günü oy birliğiyle karar verildi.