Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/9872 E. 2014/10389 K. 10.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9872
KARAR NO : 2014/10389
KARAR TARİHİ : 10.12.2014

MAHKEMESİ : Emet Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/10/2012
NUMARASI : 2007/180-2012/319

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı İ.. K.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği … Köyü, Köprübaşı mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, atalarından intikal eden taşınmazı malik sıfatıyla kullanıldığını ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece 07/12/1998 gün ve 1996/92-169 EK sayılı (davanın kabulüne 8 393,34 m2 taşınmazın davacı adına tesciline) ilişkin olarak verilen ilk karar, … Köyü Tüzelkişiliği, Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 1999/4668 E. – 4939 K. ile (çekişmeli taşınmazın krokisinde (B) harfi ile işaretli kesimi dere yatağı olup zilyetlikle edinilemeyeceğinden, bu kısım yönünden davanın reddi gerekir. Bundan ayrı, (A) harfi ile işaretli kesim yönünden ise mera uyuşmazlığı bulunduğundan bu kesim yönünden yapılan araştırma yetersizdir) nedenleri ile bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda 07.02.2000 gün ve 1999/139-2000 EK ile (davanın kısmen kabulüne, krokisinde (B) harfi ile işaretli 5319,64 m2 kısma ve (A) harfi ile işaretli 1577,70 m2 kısma yönelik davanın reddine 1496 m2 kısma yönelik davanın kabulüne ve davacı adına tesciline) karar verilmiş, Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 1999/4668 E.-4939 K. ile 2000/5112-5612 EK. sayılı bozma kararında özetle; (Dosya içeriğinden çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde arazi kadastrosu yapılıp yapılmadığının anlaşılamadığı, bundan ayrı, mahkemece bozmaya uyulduktan sonra yapılan keşifte görevlendirilen ziraat bilirkişisinin çizmiş olduğu ve karara dayanak alınan 29.12.1999 tarihli krokinin dava konusu taşınmazın red ve kabul edilen kesimleri yönünden yeterince açıklık taşımadığı gibi infaza elverişli olmadığı nedeniyle, mahkemece, çekişmeli taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak, uyma kararı verilen bozma kararı da gözönüne alınmak suretiyle çekişmeli taşınmazın zilyetlikle kazanmaya elverişli kesimleri saptanması, fen bilirkişisine keşfi izlemeye olanak veren, infaza elverişli kroki düzenletilmesi, bundan ayrı, dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede arazi kadastrosunun yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, yapılmış ise, taşınmazın ne olarak belirlendiği saptanıp, tesbit harici bırakılmış ise, kesinleşme tarihinden dava tarihine kadar davacı gerçek kişinin 20 yılılk zilyetlik süresinin dolup dolmadığı araştırılması, 20 yılılk zilyetlik süresi dolmamış ise; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bu konudaki 19.02.1997 gün 1996/8-768 E.-1997-100 K. ve 18.02.1998 gün 1998/8-15 E.-129 K. sayılı kararları Dairemizde ve Hukuk Genel Kurulunda istikrarlı ve kökleşmiş içtihat niteliğini almış olduğu gözetilerek oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi) gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak, davanın kısmen kabulü ile 29/11/1996 tarihli krokideki hali-taşlık- kumluk olarak nitelendirilen 5319,64 m2 yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın reddine, teknik bilirkişi raporunda çayırlık- mera olarak belirtilen ve (C) harfi ile gösterilen 983,75 m2 yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın 3402 sayılı Kanunun 18/2. maddesi gereğince reddine, (D) harfi ile gösterilen 135,73 m2 yüzölçümündeki taşınmazın yol olarak tescil harici bırakılmasına, geri kalan 1954,22 m2 yüzölçümündeki taşınmazın İzzet Koça adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmekle;
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26.01.2007 Tarih 2006/17007 – 2007/929 E. K. sayılı kararında özetle; “1- mahkemece öncelikle, 1937 tarih 733 sayılı vergi kaydı ile çekişmeli taşınmazların öncesinin orman niteliğinin ve hukukî durumunun belirlenmesi ve eğiminin doğru olarak hesaplanması için, yöreye ait bulunabilecek en eski tarihli memleket haritası, amenajman planı, hava fotoğrafı ile belediyede bulunan halihazır harita ve münhanili haritalar ile varsa topografya haritaları, varsa arazi kadastrosunda altlık olarak kullanılmak üzere hazırlanmış haritalar bulundukları yerden getirtilerek bir jeolog, bir orman ve bir harita mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden keşif yapılarak memleket haritası, hava fotoğrafı, amenajman planı, münhanili harita ve topografya haritası çekişmeli taşınmaza ve çevresine uygulanarak haritalardaki konumu saptanıp, taşınmazın eğimi duraksamaya yer vermeyecek biçimde hesaplatılmalı, anılan belgeler, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği, varsa arazi kadastrosunda altlık olarak kullanılmak üzere hazırlanmış harita ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, hukuken ve bilimsel olarak ve Hukuk Genel Kurulunun 15.11.2000 gün ve 2000/20-1663/1694 sayılı kararında açıklandığı gibi eğimi % 12’nin üzerinde olan toprak ve orman muhafaza karakteri taşıyan funda veya makiliklerle örtülü yerlerin orman niteliğinde ve 6831 Sayılı Yasanın 1/j bendi kapsamı dışında olduğu gözetilmeli, davacının dedesi Mehmet Koca’a ait 1937 tarih 733 sayılı vergi kaydının doğu batı ve güney sınırı orman okumakla, genişletilebilir sınırları da içerdiğinden, komşu kayıtlardan yararlanmak ve sabit sınırdan başlamak üzere yöntemince zemine uygulanıp, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3 maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamı belirlenmeli); asıl taşınmazın kapsamı orman veya ormandan açma değil ise, miktar fazlasının, sınırda bulunan eylemli ormandan açma yapmak suretiyle oluştuğu kabul edilmelidir.
Yukarıdaki yöntemle yapılan araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın evveliyatının ve fiili durumunun orman olmadığının, ancak tüm yönlerinin Devlet Ormanı ile çevrili orman içi açıklık olduğunun saptanması halinde 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi kapsamındaki yerlerden olduğu düşünülmelidir.
6831 sayılı Kanunun 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanun, madde: 17/1-2
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya Orman İdaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali).
Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR].
Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 22.02.2005 gün ve 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; bu tür yerler yasa gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına yasal olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemeyeceğinden, orman içi açıklık olduğu saptanan taşınmazın özel mülke konu olamayacağı gözetilmelidir
Orman araştırması sonucunda davaya konu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu saptandığı taktirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir.
Bu cümleden olarak, yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu taşınmazların kayıtları var ise; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisler yönünden de tapu ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği 40/100 dönüm sınırlamasının aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
2-Kabule göre ise, mahkemece 07.02.2000 gün ve 1999/139-2000 EK ile (davanın kısmen kabulüne, fen ehlinin 29/12/1999 tarihli krokisinde (B) harfi ile işaretli 5319,64 m2 kısma ve A harfi ile işaretli 1577,70 m2 kısma yönelik davanın reddine, fen ehlinin 29/12/1999 tarihli krokisinde gösterilen 1496 m2 kısma yönelik davanın kabulüne ve davacı adına tesciline) karar verildiği, kararın Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 1999/4668 E.-4939 K. İle 2000/5112-5612 EK. sayılı bozma kararı ile davacı aleyhine, Hazine lehine bozulduğu ve yerel mahkemece bozmaya uyulduğu nedeniyle, davacı kişi aleyhine, ancak, davalılar lehine olmak üzere çekişmeli taşınmazın29/12/1999 tarihli krokisinde gösterilen 1496 m2 yüzölçümündeki bölümü yönünden usulû kazanılmış hakkının bulunduğu anlaşılmış olup, mahkemece davalılar lehine usulî kazanılmış hak bulunduğu gözetilmeksizin, bilirkişinin 29/11/1996 tarihli krokisindeki 1954,22 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmesi doğru değildir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olduğu” na değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Yapılan incelemede, davanın açılmasından sonra dava konusu taşınmazın bulunduğu …. Köyünde orman kadastrosunun 2004 yılında ilân edildiği anlaşılmış olup, dava aynı zamanda orman kadastrosuna itiraza dönüşmüştür. 6831 sayılı Orman Kanunun 11. maddesinde, orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilânının, ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmünde olduğu, tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemeye müracaat edebilecekleri belirtildiğinden, davaya bakmak görevinin Kadastro mahkemesine ait olduğu, görev hususunun, kamu düzenine ilişkin dava şartlarından olduğu ve yargılamanın her aşamasında re’sen gözönüne alınması gerektiğinden, mahkemece tapu iptal ve tescil istemine ilişkin dava, dosyadaki tüm belgelerin fotokopileri alınıp geçici dosya oluşturularak, elde tutulması, orman kadastrosuna itiraz yönünden tefrik kararı verildikten sonra davaya bakmakta mahkemenin görevsizliğine ve dava dosyasının görevli kadastro mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/12/2014 günü oy birliği ile karar verildi.