Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/9293 E. 2014/10100 K. 03.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9293
KARAR NO : 2014/10100
KARAR TARİHİ : 03.12.2014

MAHKEMESİ : Mut Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/10/2012
NUMARASI : 2012/563-2012/373

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı D.. D.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Tapuda davalı D.. D.. adına kayıtlı… Köyü 319 parsel sayılı 15919,73 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 5304 sayılı Kanunun 6. maddesi ile değişik 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesine göre yapılan kadastro haritalarının yeniden düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzenlemelerin yapılması işleminde 101 ada 515 parsel numarası ile 15919,92 m² yüzölçümüyle ve malik hanesi “tapu kütüğünde olduğu gibi” şeklinde tespit edilmiştir.
Orman Yönetimi, taşınmazın evveliyatının kısmen orman sayılan yerlerden olduğu ve orman kadastrosunca da tespit görüp kesinleştiği iddiasıyla, 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan tespitin 2617,38 m²’lik bölümünün iptali ve orman niteliğiyle tescili istemiyle dava açmıştır.
Kadastro Mahkemesince; davacı Orman Yönetiminin 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan çalışmaların iptali yönündeki talebin kabulüne, orman kadastrosu kesinleştikten sonra gerekli tescil işlemi yapılmamış olması nedeniyle 22/2-a maddesi uyarınca yapılan işlemin gerçek durumu yansıtmadığı anlaşılmakla, 101 ada 515 parsel üzerinde yapılan uygulamanın iptaline, davacı Orman Yönetimi tescil istemi yönünden mahkemenin görevsizliğine, talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Mut Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hükmün temiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, dava dosyası, tapu iptali ve tescil davası yönünden Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne, …. Köyü eski 319 parsel sayılı taşınmazın tapusunun kısmen iptaliyle 28/05/2012 tarihli fen bilirkişi rapor ve eki krokisinde (A) harfiyle işaretli 1253,47 m² ve (B) harfiyle işaretli 1364,30 m² toplam 2617,77 m²’lik bölümün ifrazıyla orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı D.. D.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinde önce 30/05/2006 tarihinde askı ilânı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın (A) ve (B) harfiyle işaretli bölümlerinin kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir. Şöyle ki; çekişmeli 319 parsel sayılı taşınmaz, 1617 sayılı Kanunun 20. maddesi gereğince 50 dönüm miktar fazlası olarak Hazine adına tespit edilmiş; davacılar D.. D.. ve Orman Yönetimi tarafından kadastro tespitine itiraz edilmiş, Kadastro Mahkemesinin 20/09/1993 gün ve 1993/62 – 126 sayılı kararı ile Orman Yönetiminin davasının reddine, davacı Döndü Demir’in davasının kabulüne, 319 sayılı parselin kadastro tespitinin iptaliyle D.D.. adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Orman Yönetimi ve davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 30/03/1995 gün ve 1994/6072-3737 sayılı ilâmıyla onanarak kesinleşmiştir.
Çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğuna ilişkin karar, 6100 sayılı H.M.K.’nun 303. ( 1086 sayılı H.U.M.K.’nun 237.) maddesi gereğince taraflar arasında kesin hüküm niteliğindedir. Mahkemece kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı D.. D..’in temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/12/2014 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY

Mahkemece, çekişmeli taşınmazın, kısmen kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Şöyle ki; davacı Orman Yönetimi, kesinleşmiş tahdide dayalı olarak dava açtığına göre kural olarak: sorunun kesinleşmiş tahdit harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenmesi zorunludur. Orman kadastro komisyonlarının, sınırlandırma sırasında kesinleşmiş mahkeme kararlarını dikkate alması, bunlara riayet etmesi gerektiği hususu kuşkusuzdur. Dikkate alınmadığı, görülmediği ya da uygulanması unutulduğu takdirde, ilgililerin buna karşı kanunun öngördüğü süreler içerisinde tahdide itiraz davası açmak sureti ile kesin hüküm deliline dayanarak tahdidin iptalini sağlamaları mümkündür. H.G.K.’nun 20/03/1996 gün ve 1995/20-1086 – 174 sayılı kararında da belirtildiği gibi, kesin hükmün varlığı tahdidin kendiliğinden geçersiz olması sonucunu doğurmaz. Başka bir anlatımla, kesin hüküm, davalılar tarafından 6831 sayılı Kanunun 11. maddesindeki hak düşürücü sürelerde açacakları orman kadastrosuna itiraz davasında gözönünde bulundurulabilir. Bu nedenlerle; çekişmeli taşınmazın kısmen kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin yerel mahkeme kararı usûl ve kanunlara uygun olmakla onanması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyoruz.