YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/906
KARAR NO : 2014/3051
KARAR TARİHİ : 17.03.2014
MAHKEMESİ : Tarsus 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/04/2013
NUMARASI : 2012/331 – 2013/217
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı M.. T.. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Çamlıyayla İlçesi,… Mahallesinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1981 yılında orman kadastrosu ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması yapılmıştır. Genel arazi kadastrosu 1958 yılında yapılmış, davalı taşınmaz tesbit dışı bırakılmıştır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın eğimi %20-25 olup, toprak muhafaza karakteri taşınması nedeniyle zilyetlikle kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin gerekçesi bu konudaki mevzuat hükümleri ve Yargıtay uygulamasının yanlış yorumlanması nedeniyle doğru değildir. 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesine göre toprak muhafaza karakteri taşımayan makilik- fundalık ile örtülü yerler orman sayılmazlar. Bu maddenin karşıt kavramından, toprak muhafaza karakteri taşıyan yüksek eğimli fundalık ve makilik alanlar orman sayılacağından bu tür yerler zilyetlikle kazanılamaz. Salt eğiminin yüksek olması bir yerin kazanılmasına engel değildir. Yüksek eğimle birlikte söz konusu yerin eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında fundalık ve çalılık olması gerekir. Oysa ki, somut olayda, çekişmeli taşınmazın eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki niteliği belirlenmediği için tek başına eğiminin yüksek olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Bu nedenle;
Mahkemece, kesinleşmiş orman tahdit haritası, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun
45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; kesinleşmiş tahdit haritası ve orijinal-renkli renkli fotokopi memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve tahdit haritasının ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı belirlenmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar (gerçek kişiler) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, (murisler) yönünden de aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itarazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 17/03/2014 günü oy birliği ile karar verildi.