YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/902
KARAR NO : 2014/3234
KARAR TARİHİ : 18.03.2014
MAHKEMESİ : Bergama 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/09/2012
NUMARASI : 2011/47-2012/298
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 11/09/2012 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 30/04/2014 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacılar A.. Ç.. ve arkadaşları vekili Av. A… Ö.. ve davalı Orman Yönetimi vekili Ö.. S.. B.. ile karşı taraftan davalı Hazine vekili Av. G.. Ş.. geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar M… Ç.. mirasçıları M.. Ç.. ve arkadaşları vekili 02.05.2006 günlü dilekçeyle, … Köyü, Köy.. Mevkiinde bulunan ve mirasçılar arasındaki taksim sonucunda Ağustos 1964 tarih ve 52 sıra numarasında müvekkillerinin murisleri M…Ç… adına tapuya kaydedilen 50.000 m² (beş hektar) yüzölçümündeki taşınmazın, orman sınırı dışında bırakılan 9218,44 m² yüzölçümündeki bölümü hakkında 103 ada 13 parsel sayısı ile müvekkilleri adına tutanak düzenlendiği, geriye kalan bölümünün ise yörede 1941 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidinde palamutluk olması nedeniyle tahdit dışında bırakıldığı halde, 2003 yılında 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre genel kadastroya esas olmak üzere yapılan aplikasyon ve orman kadastrosunda, devletleştirilen orman alanı olduğundan 1190 numaralı orman sınır noktasından hareketle tesis edilen 1 ilâ 12 numaralı orman sınır noktalarından oluşan orman sınır hattı ile Kocaorman Devlet Ormanı olarak sınırlandırılarak 103 ada 35 parsel sayısı ile tutanak düzenlendiği iddiasıyla Ağustos 1964 tarih 52 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında olmasına rağmen, Devlet Orman olarak sınırlandırılan bölümün orman kadastrosu ile tapu kaydının iptali ve müvekkilleri adına tapuya tescili ile davalı Orman Yönetimi tarafından dava konusu bölümden kesilen ağaçlar nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00.-TL maddi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı Orman Yönetimi, Kadastro Mahkemesinin 2004/32 – 2004/76 sayılı kararı, eylemli orman olması ve 4785 sayılı Kanun uyarınca devletleştirilen yerlerin istisnalarından bulunmadığı savunmasıyla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi ve Hazine tarafından yararlarına red edilen tazminat davası da gözetilerek nispi avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğine değinilerek, davacı gerçek kişiler vekili tarafından da eksik inceleme ve araştırma nedeniyle temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil ile tazminat istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman tahdidi 1942 yılında yapılıp kesinleşmiştir. Daha sonra 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre 2003 yılında yapılıp genel arazi kadastrosu sonuçları ile birlikte 30.12.2003 ilâ 28.01.2004 tarihlerinde ilân edilen, aplikasyon, devletleştirilen orman alanlarının kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2/B
uygulaması vardır. Bu çalışmada orman olarak sınırlandırılan Kocaorman Devlet Ormanı 35 hektar 8883,99 m² yüzölçümünde Devlet Ormanı olarak Şubat 1946 tarih 39 sıra numaralı tapu kaydı da esas alınmak suretiyle tesbiti itirazsız kesinleşmekle tapuya kayıt edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın Ağustos 1964 tarih 52 sıra sayılı tapu kaydının dayanağı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.07.1961 tarih 1960/791-895 sayılı kararından önce doğal yollardan orman olduğu, halen yüksek eğimli makilik alan olduğundan eylemli orman niteliğinde bulunduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki; hükme esas alınan bilirkişi raporlarında 3116 ve 3402 sayılı Kanunlara göre yapılan orman kadastro sınırları ayrı ayrı gösterilmemiş, dayanılan tapu kaydı ve dayanağı kroki uygulanmak suretiyle tapu kaydının kapsamı belirlenmemiştir. Eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; mahkemece, 3116 sayılı Kanuna yapılan orman kadastrosu ile 3402 sayılı Kanuna göre yapılan aplikasyon ve orman kadastrosuna ait tutanak ve haritalar, en eski tarihli memleket haritası ile hava fotoğrafı ve 1960’lı veya 1970’li yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritaları, davanın dayandığı tapu kaydının tüm revizyonları ile tesciline dayanak oluşturan krokisi, komşu parsellerin dayanağı kayıt ve belgeler dosya arasına getirtildikten sonra, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte, 05.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren Orman Kadastro Teknik İzahnamesinin 36. maddesinde yazılı “Orman sınır nokta ve hatlarının arza uygulanmasında; tutanaklardan, orman kadastro haritalarından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon ve röper nokta ve krokilerinden yararlanılır. Sınırlama tutanakları, ölçü değerleri ve orman kadastro haritaları ile zemindeki durum arasında çelişki olduğunda, tutanaktaki kararlar ile orman sınır noktası ve hatlarının yazılı tarifleri esas alınmak suretiyle ölçü, harita ve zemin kontrolü yapılarak gerçek duruma uygun olanı uygulanır” hükmü ile 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin “Teknik İşler” başlıklı Sekizinci Bölümünde yazılı esaslar göz önünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası ve eski tarihli memleket haritaları üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde, yukarıda anılan Yönetmelik ve Teknik İzahnamede yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmeli, yapılan keşifte ayrıca dayanılan tapu kaydı ve tescil krokisi, komşu taşınmazların dayanağı belgeler ile birlikte dava konusu taşınmaz ve revizyon gördüğü 103 ada 13 parsele uygulanmak suretiyle 1962 tarih 52 sıra sayılı tapu kaydının kapsamının belirlendiğini gösterir fen bilirkişisinden rapor alınmalı, oluşacak sonuca göre bir karar verilirken, dayanak tapu kaydının dayanağı asliye hukuk mahkemesi kararında Orman Yönetiminin taraf olmadığı ve 103 ada 2, 3 ve 12 parsellere ilişkin kesinleşen hükümde gözönünde bulundurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
– 3 –
2014/902 – 3234
Davanın tapu iptal ve tescil ile kesinlen ağaçlar nedeniyle istenen tazminat davası olması nedeniyle, davanın reddi halinde davalılar yararına takdir edilecek vekâlet ücretinin taşınmazın değeri ile tazminat miktarına göre nisbi olarak hesaplanması ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesi uyarınca ret sebebi ortak olduğundan tek ücrete hükmedilmesi gerekirken, maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi de doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ile, davalılar Orman Yönetimi ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle A.A.Ü.T.’ne göre duruşma itibariyle hesaplanan 990.-TL vekâlet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, yine 990.- TL vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalılar Hazine ve Orman Yönetimine verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/03/2014 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Dava konusu 103 ada 35 parsel 23.02.1946 tarih 101 cilt, 83 sayfa, 39 sıra sayılı tapu kaydı ile tescil krokisinin 162 nolu Orman Kadastro Komisyonunca zemine aplikesi ile oluşturulan harita ve evrek-ı müsbiteleri dayanak alınmak suretiyle “Koca Devlet Ormanı” niteliğiyle tesbit edilmiş ve itirazsız kesinleşerek tescil edilmiştir.
Davacılar tarafından, kadastro sırasında adlarına tesbit ve tescil edilen 103 ada 13 parsel sayılı taşınmaza revizyon gören Ağustos 1964 tarih 52 sıra sayılı tapu kaydına dayanılarak, dava edilen bölümün orman kadastrosu dışında kaldığı iddiasıyla tapu iptal ve tescil davası açılmıştır.
Dosya kapsamına göre, yörede 1942 tarihinde 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve tescil krokisi bulunmakta olup, aynı Kanunun 13. maddesi uyarınca tapu kütüğüne tescil edilmiştir. Daha sonra 2003 yılında aplikasyon, devletleştirilen ormanların kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde çalışması bulunmaktadır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın dava konusu edilen bölümünün 1958 tarihli memleket haritasında ormanlık alan olarak gözüktüğü, zeminde görülün dip kütüklürinin 40 yaşlı kızılçam ağaçlarına ait olduğunun belirlendiği, eylemli durumu ve arazinin % 20 – 25 eğimli, makilik alanlardan olduğu ve davacıların dayandığı tapu kaydının oluşum tarihinden önce orman niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacıların dayandığı Ağustos 1964 tarih 52 sıra sayılı tapu kaydı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.07.1961 gün 1960/731-895 sayılı kararı ile oluşmuş ise de, bu davada Orman Yönetimi taraf değildir. Ayrıca, gerekçeli karar içerğine göre davada orman araştırması da yapılmamıştır. Bu nedenle, davacıların dayandığı mahkeme hükmü, Orman Yönetimi yönünden kesin hüküm oluşturmamaktadır. Ayrıca 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosunun, 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılıp kesinleştiği dikkate alındığında bu işlem sırasında orman sınırı dışında kalan taşınmazın orman olup olmadığı ve hukuki durumu, kesinleşmiş orman kadastrosu harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenemez. Bu nedenle, dava edilen taşınmaz bölümünün orman sayılan yerlerden olup olmadığının 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi gözetilmek suretiyle usûlünce yapılacak araştırma ile belirlenmesi gerekir.
Mahkemece, taşınmaz başında 05.04.2007, 30.05.2008 ve 08.07.2009 tarihlerinde 3 defa keşif yapılmış, teknik bilgisine başvurulan uzman orman bilirkişi kurulunca, dava edilen taşınmaz bölümünün 1942 yılında yapılan orman kadastrosu sınırları dışında kaldığı belirlendikten sonra, 1958 tarihli memleket haritasında yer yer yeşil renkli ibreli ağaç sembollü alanda kaldığı, öncesi ve eylemli durum itibariyle orman sayılan yerlerden olduğu belirlenmiştir.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz bölümünün öncesinin ve eylemli durumunun orman sayılan yerlerden ve eğiminin % 25 olduğu, orman kadastrosunun 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 yılından önce kesinleştiği, davacıların dayandığı Ağustos 1964 tarih 52 sıra sayılı tapu kaydının tesciline ilişkin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.07.1961 gün 1960/731 – 895 sayılı kararının Orman Yönetimi yönünden kesin hüküm oluşturmadığı gözönüne alınarak eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmaz bölümünün orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiğine göre, usûl ve kanunlara uygun yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesiyle, Dairemiz çoğunluğunun değişik gerekçelerle kararın bozulması yönündeki düşüncelerine katılamıyorum.