Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/8457 E. 2015/8655 K. 07.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8457
KARAR NO : 2015/8655
KARAR TARİHİ : 07.10.2015

MAHKEMESİ : Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar vekili ve davalı … vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Yörede 1978 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında çekişmeli … köyü 127 parsel sayılı 903 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak … ve … adına tespit edilmiştir.
Tesbite …, … ve … itiraz etmiş; tapulama komisyonu, 14.08.1978 tarihinde Hazinenin itirazının reddine, şahısların itirazının kabulü ile taşınmazın tamamı 6900 pay kabul edilerek 392 payın … oğlu … ve 3372 payın … oğlu … (müşterek mülkiyet) ve 3136 payın … namı diğer … çocukları …, …, …, …, …, … ve … (verasette iştirak halinde) adına tapuya tesciline karar vermiştir.
Davacı …, tapulama mahkemesine çekişmeli 127 nolu parselin devletin hüküm ve tasarrufu altında olan … olduğu iddiası ile dava açmıştır.
Mahkemece davanın reddi yönünde verilen karar, …nin temyizi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 29/03/1994 tarih ve 1994/2433-3338 sayılı kararı ile “Kadastro komisyon kararının davacı Hazineye 23/10/1978 tarihinde tebliğ edildiği, 30 günlük dava açma süresinin 22/11/1978 mesai bitiminde sona erdiği ve yasal süre geçtikten sonra 27/11/1978 tarihinde itirazda bulunulduğu ve komisyon kararının kesinleşmiş olduğundan davaya bakma görevinin kadastro mahkemesinde olmadığı bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi gereğine” değinilerek bozulmuştur.
… Kadastro Mahkemesince bozma kararına uyularak dava dosyası görevsizlik kararı ile Asliye hukuk mahkemesine gönderilmiş, Asliye Hukuk Mahkemesinin, davanın reddine dair verdiği karar 20. Hukuk Dairesinin 27.02.2001 tarih 2001/625-1740 sayılı kararı ile “Davanın tapulama mahkemesinde tapulama tespitine itiraz davası olarak açıldığı, ancak, tapulama komisyon kararının kesinleşmemesi nedeniyle yargılamaya asliye hukuk mahkemesince devam edildiği, yargılamanın devamı sırasında 08.10.1979 tarihinde yörede orman tahdidi ile 2. madde uygulamasına başlandığı anlaşıldığı ve bu durumda davanın tahdide itiraz davasına dönüştüğü ve 6831 sayılı Kanunun değişik 11. madde hükmü gözetilerek tahdit ve tespite itiraz davasında uyuşmazlığın çözümünde kadastro mahkemesinin görevli olacağı”na değinilerek bozulmuştur.
Asliye hukuk mahkemesince bozmaya uyularak dava dosyası kadastro mahkemesine gönderilmiş ve mahkemece davanın reddine, 127 nolu parselin komisyon kararının iptaline ve bilirkişi raporundaki payları oranında davalılar adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı …, dahili davalı … ve davalı … tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 22/05/2007 tarih ve 2007/5939-6622 sayılı kararı ile; ”Mahkemece yeniden yapılacak keşifte, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman planı çekişmeli taşınmazla birlikte çevre araziye de uygulanarak taşınmazın öncesi belirlenmeli, orman olmadığının saptanması halinde zilyetlikle kazanilabilecek yerlerden olup olmadığı konusunda ziraat bilirkişiden rapor alınmalı, mahalli bilirkişi ve tanık dinlenmeli, Tapulama Komisyon kararı kişiler açısından kesinleştiğine göre zilyetlikle kazanılacak yerlerden ise komisyon kararında belirtildiği şekilde kişiler adına tescile karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine ve dava konusu … köyü 127 sayılı parselin komisyon kararında belirtildiği şekilde tarla niteliği ile davalılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı … tarafından temyiz edilmekle bu kez Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 20/11/2009 tarih 2009/14616-17167 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ”Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmediği, karara dayanak alınan bilirkişi raporunun, çekişmeli taşınmazın orman olup olmadığını ve hukuki durumunu belirlemeye yeterli ve kanaat verici olmadığı gibi, taşınmazın orman olmadığı kabul edilse dahi zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları araştırılmadığı, ziraat bilirkişi, taşınmaz başında mahalli bilirkişi ve tanık dinlenmediği, 1991 yılında yapılan keşifteki tanık ve bilirkişi beyanlarına dayanıldığı belirtilerek yeniden orman araştırması ve zilyetlik araştırması yapılması” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, …’nin davasının kabulü ile; … ili, … ilçesi, … köyü köy civarı mevkiindeki 127 parsel sayılı 903,00 m2 yüzölçümlü taşınmazın kadastro tespit ve komisyon kararının iptali ile … adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, bir kısım davalılar vekili ile davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman sınırlamasına ve kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden sonra 12.03.1981 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşmeyen orman kadastrosu bulunmaktadır.
1) … davaya dahil edilmiş olup; yönetimin taşınmazın orman niteliğinde olduğu iddiası ile açılan bir davası bulunmadığı gibi, … tarafından açılan davaya 3402 sayılı Kanunun 26/D maddesine uygun bir katılımı da bulunmadığından, dahili davalı …nin temyiz dilekçesinin REDDİNE, yatırdığı temyiz harcının istek halinde iadesine,
2) Bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda çekişmeli 127 parselin orman sayılmayan yerlerden olmakla birlikte, davalı gerçek kişiler yararına taşınmaz üzerinde zilyetlik koşulları bulunmadığı belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen “Kadastro işlemi ile oluşan tesbit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen “Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalılar aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken, hükmedilmesi doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
Bu sebeplerle, hükmün 3. bendinin kaldırılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halide iadesine 07/10/2015 günü oy birliği ile karar verildi.