Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/8339 E. 2015/1015 K. 26.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8339
KARAR NO : 2015/1015
KARAR TARİHİ : 26.02.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı …, 22.08.2007 tarihinde kadastro mahkemesinde açtığı dava ile; … İlçesi, … Köyünde bulunan 545 ada 1 parsel sayılı taşınmazın … olarak tespit edildiğini, oysa taşınmazın evvelinde Hasan Yeşil’e ait iken ölümü ile mirasçılarına geçtiğini, kırk yıl kadar önce satın aldığını ve 60-70 yıllık meyve bahçesi olduğunu, önceki maliklere ait 04.04.1951 tarih 21 numaralı tapu ve 1936 tarih 620 tahrir nolu vergi kaydı ve satış senedi olduğunu ileri sürerek, tespitin iptali ve adına tescili istemiyle dava açmış; kadastro mahkemesince yapılan keşif sonucu dava edilen taşınmazın … Köyü sınırları içerisindeki Yılanlıkaya Devlet Ormanı içerisinde kaldığı, bu alanın kadastro çalışmaları sırasında 545 ada 1 parsel numarası verilerek tapuya tescil edildiği, kadastro çalışmaları sırasında dava konusu taşınmaz için kadastro tutanağı düzenlenmediği, 3402 sayılı Kanunun 22/son maddesi gereği tutanak düzenlenmeden taşınmazın tapu kütüğüne aktarıldığı gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar verilmiş ve kararın kesinleşmesi ile dava asliye hukuk mahkemesine gelmiştir.
Asliye hukuk mahkemesi ise, dava konusu taşınmazın tamamının … parseli içerisinde kaldığı, taşınmaz yönünden … kadastrosunun 12.06.1992 tarihinde kesinleştiği, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca, davacı tarafça kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu Kuzca Köyünde 12.06.1992 tarihinde kesinleşen … kadastrosu bulunmaktadır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve gerekçeli karar, davacı vekili olduğu karar başlığında yazılı olan Avukat …’a tebliğ edilmiştir. Tebliğden itibaren süresi içinde davacı asil tarafından hüküm temyiz edilmiş olup, davacı asil temyiz dilekçesinde, kadastro mahkemesinde verilen görevsizlik kararı ile asliye hukuk mahkemesine gelen dosyada duruşma gününü bildirir tebligatın kendisine değil vekili olduğu kabul edilen Avukat …’a yapıldığını, oysa kendisi tarafından bu avukata verilmiş bir vekâletnamenin olmadığını, dolayısı ile tebliğin usulsüz olduğunu, kendisinin duruşma gününden haberdar olmaması sebebi ile delillerini bildiremediğini ve savunma hakkını kullanamadığını belirtmiştir.
İncelenen dosya kapsamına göre, davacı tarafından davanın 22.08.2007 tarihinde kadastro mahkemesinde açıldığı, kadastro mahkemesinde yapılan yargılama sırasında 19.10.2007 tarihli 1. celsede Avukat …’ın davacı vekili olduğunu söyleyerek duruşmaya katıldığı, vekâletname ibraz etmemesi nedeni ile kendisine vekâletname ibraz etmesi için gelecek celseye kadar süre verildiği, ancak sonraki celselerde avukatın vekâletname ibraz etmediği, duruşmalara da katılmadığı, kadastro mahkemesince verilen davanın reddi kararının
davacı vekili olduğu kabul edilen avukatına tebliğ edildiği, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay tarafından incelenerek hükmün bozulmasına karar verildiği, bozma kararından sonra davacı asile tebligat yapıldığı ve duruşmalara davacı asilin katıldığı, kadastro mahkemesince görevsizlik kararı verildiği, davacı asilin talebi ile dosyanın genel mahkemeye gönderildiği, ancak genel mahkemede duruşma gününü bildirir tebligatın davacı asilin vekili olduğu kabul edilen avukata yapıldığı anlaşılmış olup, dosya içerisinde usûlünce dosyaya sunulmuş bir vekâletname olmadığından, duruşma zabıtlarından da davacı vekilinin vekâletname ibraz ettiğine dair bir ifadeye yer verilmediğinden, davacı vekili olduğu mahkemece kabul edilerek tebliğ yapılan Avukat …’ın davacı asili temsil yetkisi bulunmamakta olup, bu sebeple vekile yapılan tebliğler geçersizdir. Mahkemece davacı …’e tebligat yapılarak duruşma günü verilmesi, davacının delillerini bildirmesi ve davasını ispatlaması için imkân verilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı …’in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 26/02/2015 günü oy birliği ile karar verildi.