Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/8229 E. 2014/8722 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8229
KARAR NO : 2014/8722
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

MAHKEMESİ : Of Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 17/05/2013
NUMARASI : 2011/224-2013/127

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında T.Köyü 111 ada 25 parsel sayılı 7905,25 m² yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalılar adına tesbit edilmiştir.
Davacı Orman Yönetimi, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiası ile dava açmış; mahkemece davanın reddine, 111 ada 25 parsel sayılı taşınmazın tesbit gibi davalılar adına tesciline karar verilmiş; davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2011/1080-5272 sayı ve 02/05/2011 tarihli kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Çekişmeli taşınmazın kuzeyinde ve doğusunda bulunan dereden sonra gelen 114 ada 12, 13 ve 30 sayılı parsellere ait kadastro tesbit tutanakları getirtilmemiş, davalıların dayandığı tapu kayıtları tüm geldi ve gitti kayıtları ile birlikte getirtilerek mahallinde uygulanmamış, dayanılan tapu kayıtlarının kadastro sırasında dava dışı başka parsellere revizyon görüp görmediği araştırılmamıştır. Dava konusu parsel, memleket haritasında yeşil orman alanı içinde gözüktüğü ve orman bilirkişi tarafından üzerinde lokal olarak ağaçlık alanlar bulunduğu belirtildiği halde, bunda ne kastedildiği bilirkişiye açıklattırılmamıştır. Mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmazın kuzeyinde ve doğusunda bulunan dereden sonra gelen 114 ada 12, 13 ve 30 sayılı parsellere ait kadastro tesbit tutanakları eğer itirazlı iseler dava dosyaları ile davalıların dayandığı 08.10.1992 tarih 22 ve 23 nolu tapu kayıtları tüm geldi ve gitti kayıtları ile birlikte getirtilerek kadastro sırasında revizyon görüp görmediği araştırılmalı, revizyon görmüş ise revizyon gördüğü kadastro parsellerine ait kadastro tesbit tutanakları getirtilmeli ve bu tapu kaydına dayanılan ve çekişmeli taşınmaza komşu olan taşınmazlara ilişkin açılmış bulunan başkaca dava bulunup bulunmadığı araştırılarak varsa bu dava dosyaları tesbit edilerek getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraatçı bilirkişi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır. Orman bilirkişiler tarafından düzenlenen 13.7.2010 tarihli raporda taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 1/F ve 1/G maddesi kapsamında olan yerlerden olduğu ve taşınmaz üzerindeki lokal olarak ağaçlık alanların bulunduğu bildirilmiş olup, 6831 sayılı Kanunun 1/G maddesine göre orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaçcıklarla örtülü yerler orman sayılmaz. Bu maddeye göre, sahipli araziden kasıt tapulu arazidir. Çekişmeli 111 ada 25 parsel sayılı taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak tesbit edilmiş olup, 6831 sayılı Kanunun 1/G maddesi kapsamında değerlendirilmesi için davalıların dava sırasında dayandığı 08.10.1992 tarih 22 ve 23 nolu tapu kayıtları dava konusu taşınmaza uymalıdır. Dayanılan 08.10.1992 tarih 22 ve 23 nolu tapu kayıtları sabit sınırlı olmayıp, yüzölçümleri 2757 m² ve 1838 m² olduğu halde, çekişmeli parselin yüzölçümü 7905,25 m²’dir. Bu tapu kayıtlarının başka parsellere revizyon görüp görmediği bilinmemektedir. 3402 sayılı Kanunun 20. maddesi gereğince dayanak tapu kaydı değişebilir sınırları içerdiğinden; tapu kayıtları yöntemince zemine uygulanıp, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3 maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamı belirlenmeli; miktar fazlasının ormandan açma yapılarak kazanıldığı kabul edilmeli; çekişmeli taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 1/G maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği belirlenmeli ve bilirkişi raporunda taşınmaz üzerinde lokal olarak bulunduğu bildirilen ağaçlık alandan ne kastedildiği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilip, oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.” denilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu, tapu kayıt miktarından fazla olan kısım için zilyetlikle kazanma şartlarının oluştuğu gerekçesi ile davanın reddine, dava konusu taşınmazın tesbit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu, 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmıştır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazı kapsadığı anlaşılan tapu kayıtları sabit hudutlu olmasa da, yapılan tespitler dikkate alındığında miktar fazlasının olağanüstü zamanaşımı zilyetliği yoluyla iktisabının mümkün olduğu, taşınmazın hududundaki dere boyunda bulunan ağaçlık alanın dava konusu taşınmaz ile birlikte 150 yıldan fazla bir zamandan beri davalılar ile ceddinin malik sıfatıyla, nizasız ve fasılasız zilyetliğinde bulunduğu ve dere boyunda bulunan ağaçlık alanın orman kabilinden yerlerden olmadığı ve tapu miktar fazlası kısım için davalı kişiler yararına olağanüstü zamanaşımı ile kazanma koşulları oluştuğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki, mahkemece yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; Yargıtay bozma kararı sonrası fen bilirkişi tarafından düzenlenen krokide tapu kaydının sabit sınırlı olduğu kabul edilerek, tapu kaydının sınırları çizilmiş ve taşınmazla birlikte geniş bir çevreyi kapsadığı, 111 ada 25 sayılı parselin içinde kalan ve ağaçlık vasfında olan alan yeşil renkli (A) harfi ile gösterilen alanın 757,00 m² olduğu belirtilmiştir.3402 sayılı Kanunun 20/B maddesi uyarınca harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıtlarda bu sınırlar içinde kalan yerlerin kayıt sahibi tarafından kullanılmaması hâlinde, kullanılmayan bölümlerin kayıt kapsamında olduğu düşünülemez. Bu durumda, dava konusu taşınmaz içerisinde kalan 13.11.2012 tarihli fen bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen alanın en eski memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman ağaç sembolü ile gösterilen alanda kaldığı, bu alanın eylemli halinin dere kenarındaki ağaçlık alanlardan oluştuğu, davalı kişilerin burada kullanımlarının olmadığı, geleneksel olarak dere boylarında korunan ağaç türlerinin oluşturduğu sıra ağaçlar olduğu dikkate alındığında tapu kaydının niteliğine uygun olarak kullanılmayan taşınmazın içerisindeki (A) harfli kısmın, 3402 sayılı Kanunun 20/B maddesi gereğince hak sahibi adına tescil edilemeyeceği gözönünde bulundurularak bu kısmın orman vasfıyla tesciline karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme sonucu taşınmazın tamamının davalılar adına tesciline karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı Orman Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 23/10/2014 günü oy birliği ile karar verildi.