Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/8227 E. 2014/9020 K. 31.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8227
KARAR NO : 2014/9020
KARAR TARİHİ : 31.10.2014

MAHKEMESİ : Dalaman(Kapatılan) Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 16/02/2012
NUMARASI : 2010/65-2012/17

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve davalılar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, sınırlarını dava dilekçesinde bildirmiş oldukları taşınmazın murislerinden intikalen kendileri zilyetliğindeki yer olduğunu, yörede 2008 yılında yapılıp 25/09/2009 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu ve aplikasyon sırasında, taşınmazın orman kadastro komisyonu tarafından orman sayılarak orman alanı içinde bırakıldığını ileri sürerek, işlemin iptali ile taşınmazın orman sınırları dışına çıkartılmasını istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne; bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 1650.73 m2’lik bölümün orman tahdidi dışında orman sayılmayan yerde kaldığı, (B) harfli 225.78 m2’lik yerin ise orman tahdidi içinde orman sayılan yerde kaldığı anlaşıldığından (A) harfli bölümün taşınmazdan ifrazı ile ayrı bir parsel numarasıyla orman tahdidi dışında olduğuna, bu bölüm açısından yapılan aplikasyon işleminin iptaline karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişiler ile davalılar Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 6831 sayılı Kanunun 11/1 maddesi gereğince 6 aylık askı ilân süresi içinde açılan orman kadastrosu ve aplikasyon işlemine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde ilk kez 1940 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1979 yılında 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde çalışmaları yapılmışsa da ilân edilmemiştir. 2006 yılında ilk tahdidin aplikasyonu ile 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B çalışmaları yapılmış; sonuçları 25/09/2009 tarihinde ilân edilmiş, temyize konu dava, 22/03/2010 tarihinde süresi içinde açılmıştır. Kadastro çalışmaları ise, 1950’li yıllarda yapılarak kesinleşmiştir. Taşınmaz bu çalışmalarda tescil harici bırakılmıştır.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Üç orman bilirkişi ve bir fen bilirkişisinden oluşan kurul tarafından çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde ilk orman kadastrosunun 1940 – 1944 yıllarında pusulalı kat’ı mesafe yöntemi ile yapıldığı; bu çalışmada çekişmeli yerin (A) harfli 1650.73 m2’lik bölümünün orman sınırları dışında, (B) harfli 225.78 m2 yerin orman sınırları içinde bırakıldığı; daha sonra 2006 yılında yapılan ve itiraza konu olan aplikasyon çalışmaları sırasında ise (A) harfli bölümün de orman sınırları içine alınıp T. Devlet Ormanı- I içinde sınırlandırıldığı açıklanmıştır. Ancak, mahkemece yörede ilk kez 1940’lı yıllarda yapılan orman kadastrosu ile itiraza konu aplikasyon çalışmalarına ait tüm tutanak ve haritalar getirtilmemiş, yöntemince uygulanmamıştır.
Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi, bir jeodezi mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak keşifte, 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B Maddesinin Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda, ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı Yönetmelikler ile Teknik İzahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmelidir. Yapılacak uygulama sonucunda taşınmaz sınırında bulunan yolun ilk orman kadastrosu sırasında ya da daha sonra yer değiştirip değiştirmediği üzerinde durulmalı, ilk orman kadastrosunda orman sınırları içinde ve dışında bırakılan bölümleri açıkça belirlenmeli, temyize konu aplikasyon çalışmaları sırasında ne olarak sınırlandırıldığı saptanmalıdır. İlk orman kadastrosu sırasında kesinleşen orman sınırları içinde kalıp aplikasyon sırasında da orman içinde bırakılan bölümlerin varlığı halinde bu bölüm hakkındaki davanın görülemeyeceği ve reddi gerektiği; her iki çalışma sırasında da orman sınırları dışında bırakılan bir bölüm varsa bu bölümün davaya konu olmadığı düşünülmelidir. Taşınmazın ilk orman kadastrosu sırasında orman sınırları dışında bırakıldığı halde, 2006 yılında yapılan çalışma sırasında orman sınırları içine alınan bir bölümünün varlığı saptandığı takdirde, çalışmayı yapan orman kadastro komisyonunun bu yolda bir yetkisinin bulunup bulunmadığı değerlendirilerek toprak yapısı, bitki örtüsü ve eski tarihli belgelerdeki konumu da gözetilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Kabule göre ise, orman kadastrosuna itiraz davalarında, taşınmaz hakkında parsel numarası verilmesi ve tescil hükmü kurulmasının mümkün olmadığının düşünülmemesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı N.. K.. ve arkadaşları ile davalılar Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 31/10/2014 günü oy birliği ile karar verildi.