Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/7709 E. 2014/10385 K. 10.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7709
KARAR NO : 2014/10385
KARAR TARİHİ : 10.12.2014

MAHKEMESİ : Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/03/2013
NUMARASI : 2012/392-2013/112

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, 13.04.2007 günlü dilekçesinde Beykoz İlçesi,…. Köyü özel ifraz sonucu oluşturulan 51 ada 3 sayılı parselin 2/B madde uygulaması ile orman niteliğini kaybetmiş olması nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu iddiası ile tapu kaydının iptalini Hazine adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, taşınmazın 1744 sayılı Kanun uygulaması ile orman rejimi dışına çıkartılmış olduğu, taşınmaza ait eski tapu kaydı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2009/17059 E. – 16925 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Dairede daha önce temyiz incelemesi yapılan Asliye (2) Hukuk Mahkemesinin 22.09.2008 tarih ve 2007/253-219 (Dairenin 06.07.2009 gün 2009/9156-11217) sayılı kararın konusu olan ve hukukî durumu temyize konu taşınmazla aynı olan …. Köyü 17 ada 2 sayılı özel parsele ait bozma kararında da açıklandığı gibi çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde halen arazi kadastrosu yapılmadığı, 3116 sayılı Kanuna göre 10.12.1940 tarihinde yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunduğu, Ziraat Bankası adına Mart 1939 tarih 1 noda kayıtlı olduğu bildirilen, orman 4785 sayılı Kanun gereğince Devletleştirilerek 743 Hektar 7600 m² yüzölçümüyle 5 paftada 55 ada 1 parsel numarasıyla ve orman cinsiyle 1946 yılında Cumhuriyet Ormanı ismiyle Hazine adına tescil edildiği, daha sonra 1744 sayılı Kanuna göre yapılan aplikasyon ve 2. madde uygulaması 07.07.1977 tarihinde ilân edilerek kesinleştiği, bu işlemlerden sonra, yörede 2896 sayılı Kanuna göre 08.11.1985 tarihinde 3302 sayılı Kanun hükümlerine göre orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması 27.02.1989 tarihinde ilânı yapılıp kesinleştiği, bundan sonra çekişmeli taşınmazın tapu kaydına 26.05.1995 tarihinde 2/B madde şerhi konulduğu, dava konusu parsele ait kayıt kadastro sonucu oluşturulan bir tapu kaydı olmayıp, zabıt kaydından, Ziraat Bankasınca ifraz edilerek oluşturulan zabıt kaydı olduğu,
Dava konusu taşınmaz ve çevresinin, öncesi Ziraat Bankasına ait tapulu araziler olduğu kabul edilse dahi, yörede 3116 sayılı Kanuna göre 1940 yılında yapılan ilk orman kadastrosunda orman sınırları içinde bırakıldığından, tapu kaydı kanunî değerini yitirmiş olduğu gibi, Ziraat Bankasına ait 743 Hektar 7600 m² yüzölçümlü orman 4785 sayılı Kanun gereğince devletleştirilerek 1946 yılında Hazine adına tescil edildiği, 1977 yılında 1744 sayılı Kanun hükümlerine göre, ancak Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılabileceği, her ne kadar 20.5.1977 tarih 12 nolu açıklama tutanağının 18. maddesinde Beykoz Tapu Muhafızlığının 21.07.1976 tarihli yazısı uyarınca tapu malikleri adına orman sınırları dışına çıkarıldığı yazılı ise de kadastro komisyonlarının mülkiyetin aidiyeti konusunda karar vermeye yetkileri bulunmadığı, kaldı ki; 1 nolu Orman Kadastro Kamisyonunca 30.11.1981 tarih düzeltme tutanağı ile Ziraat Bankası tarafından başkalarına satılan Cumhuriyet Köyü sınırları içinde bulunan taşınmazların 4785 sayılı Kanun gereğince devletleştirildiğinden tapu sahibi adına orman sınırları dışına çıkarma işlemlerinin kanunsuz bir işlem olduğuna karar verildiği, 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. maddesinde “… Bu düzeltme sonucu orman sınırı dışına çıkarılacak yer sınırlaması itirazsız kesinleşmiş tapulu arazi ise mülkiyeti tekrar tapu sahiplerine intikal eder” hükümleri mevcut ise de 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre devletleştirilen ve bedeli ödenen taşınmazların bu işlemden sonra orman rejimi dışına çıkartılması halinde gerçek malik olması nedeniyle Hazine adına çıkartılacağı ve mülkiyetinin de Hazineye ait olacağının kuşkusuz olduğu, 1744 sayılı Kanunun 2/1. maddesi gereğince nitelik kaybı nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılan yer, orman tahdidinin kesinleştiği tarihten daha önceki zamanlarda tapuya kayıtlı olsa dahi, mülkiyeti tapu sahibine intikal etmeyeceği, çünkü, 1744 sayılı Kanunun 2/2. maddesinde yazılı “ Evvelce sınırlaması yapılmış ve fakat yukarıdaki fıkra hükümlerine (aynı maddenin birinci fıkrası) uymadığı anlaşılan ….sınırlamaların düzeltilmesi sonucu orman sınırları dışına çıkartılacak yer, sınırlaması itirazsız kesinleşmiş tapulu arazi ise, mülkiyeti tekrar tapu sahiplerine intikal eder” hükmünün, sadece ilk orman kadastrosunun yapıldığı tarihinden daha önceki zamanlarda ve öncesi de orman olmayan yerler için söz konusu olacağı, taşınmazın öncesinin orman sayılan yer olması ve 1744 sayılı Kanunun 2/1. maddesi gereğince 15.10.1961 tarihinden önce nitelik kaybetmesi nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılması halinde, o yer orman sınırı içine alınmadan önce tapuda kayıtlı olsa dahi, tapu kaydı özel mülkiyete konu olmayan orman sayılan yerde oluşturulduğu için yolsuz tescil niteliğinde olacağından, yine bu tapu kaydına değer verilemeyeceği ve o yerin mülkiyeti tapu sahiplerine intikal etmeyeceği, 1744 sayılı Kanunun 2/6. maddesi gereğince çıkartılan ve 22 Temmuz 1974 tarihli Resmî Gazetede Yayımlanarak yürürlüğe giren “Orman Sınırları Dışına Çıkartılacak Yerler Hakkında Tüzük”ün 34. maddesi “Orman Kadastro ekipleri; düzenleyecekleri tutanaklarda orman sayılmaması gerektiği ve tapulu bulunduğu halde, orman sınırları içine alınmış ve sahibi tarafından itiraz edilmediği için orman sayılan yer haline dönüşmüş ve fakat 6831 sayılı Orman Kanununun değişik 2. maddesine göre orman sınırı dışına çıkarılması gerekli olan yerleri, tapu sahibi kimliğini, tapunun tarih ve numarasını yazmak suretiyle ayrı bir madde halinde belirler. Bu gibi yerler hava fotoğraflarına ve haritalarına işlenir veya yersel ölçüleri yapılır”. Yine, aynı Tüzüğün 41/2. maddesi “inceleme kurulları … esasen orman sayılmayan yerlerden olduğu neticesine vardıkları yerler hakkında 6831 sayılı Kanunun değişik 2. maddesine göre inceleme yapamazlar”. hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi sonucu, 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2/2. maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin mülkiyetinin tekrar tapu sahiplerine intikal edebilmesi için; taşınmazın öncesi orman olup da bilim ve fen bakımından nitelik kaybetmesi nedeniyle 1744 sayılı Kanunun 2. maddesinin birinci fıkrası gereğince orman reijmi dışına çıkartılan yer olması, 1744 sayılı Kanunun 2. maddesinin birinci fıkra hükümlerine uymadığı, yani aslında orman olmadığı ve tapulu bulunduğu halde, yanlışlıkla orman sınırı içine alınmış ve sahibi tarafından itiraz edilmediği için hukuken orman sayılan yer haline dönüştüğü anlaşılarak, nitelik kaybetme ya da etmeme konusunda inceleme kurulları tarafından hiçbir araştırma yapılmadan, orman sınırlarının düzeltilmesi sonucu 2. maddenin ikinci fıkrası gereğince orman sınırları dışında bırakılması, çekişmeli taşınmazı içine alan ilk orman kadastrosunun itirazsız kesinleşmiş olması, dayanılan tapu kaydı, taşınmaz orman sınırları içine alınmadan önce oluşturulmuş olması ve yüzölçümü ile geçerli olarak çekişmeli taşınmazı kapsaması, dayanılan tapu kaydının, 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanun gereği devletleştirilmemiş olması ya da Devletleştirilmiş sayılmaması, dayanılan tapu kaydının, 3116 sayılı Kanunun Muvakkat 1. maddesi ya da başka bir Kamulaştırma Kanunu gereğince kamulaştırılmış olmaması, orman sınırlamasının düzeltilmesi sonucu orman sınırı dışında bırakma işleminin 1744 sayılı Kanunun yürürlükten kalktığı 1 Ocak 1984 tarihine kadar tamamlanmış olması gerektiği, somut uyuşmazlıkta, davalının dayandığı tapu kaydı orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten önce oluşturulmuş ise de, kayıt, Ziraat Bankası tarafından ifraz edildiği, kök tapu kaydının bu yere ait olup olmadığı belli olmadığı gibi, ifraz tapu kaydının Hazine ve Orman Yönetimini bağlamayacağı, diğer taraftan, dava konusu taşınmazın öncesi orman olmaması nedeniyle 1744 sayılı Kanunun 2/2. maddesi hükmü gereğince orman sınırının düzeltilmesi sonucu orman sınırı dışına çıkarılmayıp aynı Kanunun 2/1. maddesi hükmüne göre öncesi orman olduğu, ancak, orman niteliğini kaybettiğinden orman rejimi dışına çıkartıldığından yine bu taşınmazın orman sınırları içine alınmasından önce oluşturulan bir tapu kaydı bulunsa dahi, özel mülkiyete konu olmayan ve asıl niteliği orman olan taşınmaz için oluşturulan tapu kaydı yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu ve sahibine hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağından bu tür kayıtlara 1744 sayılı Kanun uygulamasında yine değer verilemeyeceği ve 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. maddesinin 01 Ocak 1984 tarihinde yürürlüğe giren 2896 sayılı Kanun ile değiştirildiği, 3402 sayılı Kanunun ilgili fıkralarının yukarıda yazılı Anayasa Mahkemesi kararları ile 1988 ve 1989 yıllarında iptal edildiğinden kişilerin yararlanacağı bir kanun hükmü bulunmadığı, bu nedenlerle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak keşifte, 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesi hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılması, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6 – 7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmesi, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanması, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınması, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı Yönetmelikler ile Teknik İzahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmuş, dava dilekçesi Orman Yönetimine tebliğ edilmiş, Orman Yönetimi davanın reddini isteyerek davaya katılmıştır.
Mahkemece bu kez, yine davanın reddine karar verilmiş, hüküm Hazine, Orman Yönetimi ve davalılar Ş.. A.. ve Ö.. B.. vekili tarafından (gerekçeye ilişkin olarak-duruşmalı) temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 06/12/2011 tarih ve 2011/13104 E. – 14045 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: [Davalı ve karşı davacı gerçek kişiler tapuya güven ilkesi gereği şimdilik 1000,00.-TL maddî tazminatın davalı Hazineden alınarak kendilerine verilmesini istedikleri ve mahkemenin ilk kararında bu istemle ilgili hüküm kurulmadığı halde, kararı temyiz etmedikleri gibi onanmasını isteklerine, bu nedenle ilk karar davalı ve karşı davalı gerçek kişiler yönünden kesinleştiğine, ilk karara kıyasla, temyize konu karar davacı ve karşı davalı gerçek kişiler aleyhine yeni hükümler içermediğine, yörede 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarma işlemi yapıldığı yönündeki bozma kararınn kesinleşmesine göre Ö.. B.. ve Ş.. A..’ın sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, mahkemece bozma kararına uyulduğu halde, orman kadastro ve 2/B haritası bozmada tarif edilen yöntemle uygulanmamış, uzman bilirkişi tarafından çekişmeli parselin bilirkişi krokisinde kırmızı ile taranarak gösterilen 1950 m² bölümünün yörede 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içindeyken, 1977 yılında yapılan 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığı bildirilmişse de, çekişmeli parseli ilgilendiren 9 ilâ 14 numaralı orman sınırı noktalarından oluşan orman sınır hattı, Orman Yönetimi tarafından gönderilen orman kadastro ve 2/B haritası ile hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi rapor ve krokisinde birbirinden farklı olduğu halde, mahkemece bu çelişki üzerinde durulmamıştır. Bu nedenle, davacı ve karşı davalı gerçek kişiler ile Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazları yerinde olup, mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak keşifte, 2 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa göre Orman Kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B maddesinin Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yazılı esaslar göz önünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 10-15 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı yönetmelikler ile teknik izahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.] denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davacının davasının kabulü ile, 23/11/2012 tarihli Harita Mühendisi A. Ö..’ in krokili raporunda gösterildiği şekliyle Os.11-Os.12 nolu orman sınır noktalarını birleştiren hattın kuzeyinde kalan bölgenin davalılar İbrahim oğlu Ş.. A.., Mehmet oğlu Ö.. B.. ve Hasan oğlu S.. Y.. adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile M.. H..si adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen 2/B madde uygulaması kapsamındaki taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil ile karşı dava olarak, tapu sicilinin tutulması nedeniyle oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde halen arazi kadastrosu yapılmamıştır. 3116 sayılı Kanuna göre 10.12.1940 tarihinde yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Ziraat Bankası adına Mart 1939 tarih 1 noda kayıtlı olduğu bildirilen, orman 4785 sayılı Kanun gereğince devletleştirilerek 743 Hektar 7600 m² yüzölçümüyle 5 paftada 55 ada 1 parsel numarasıyla ve orman cinsiyle 1946 yılında Cumhuriyet Ormanı ismiyle Hazine adına tescil edilmiştir. Daha sonra 1744 sayılı Kanuna göre yapılan aplikasyon ve 2. madde uygulaması 07.07.1977 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Bu işlemlerden sonra, yörede 2896 sayılı Kanuna göre 08.11.1985 tarihinde 3302 sayılı Kanun hükümlerine göre orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması 27.02.1989 tarihinde ilânı yapılıp kesinleşmiş, bundan sonra çekişmeli taşınmazın tapu kaydına 26.05.1995 tarihinde 2/B madde şerhi konulmuştur.
İncelenen dosya kapsamından ve Dairenin iade kararına Tapu Müdürlüğü tarafından verilen cevabî yazıdan, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, karar tarihinden önce, 3402 sayılı Kanun gereğince arazi kadastrosu yapıldığı ve dava konusu taşınmaza 01/03/2013 tarihinde Cumhuriyet Köyü 177 ada 7, 14, 15 ve 16 parsel numarası verilerek kadastro tutanağı düzenlendiği anlaşılmaktadır. 3402 sayılı Kanunun 26/4. maddesi hükmüne göre “kadastro mahkemesinin yetkisi (görevi) her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği günde başlar.” Yine, aynı Kanunun 27/1. maddesi uyarınca da “Mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmazlara ilişkin davalar hakkında o taşınmaz için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona erer ve davalara ait dosyalar mahkemesine re’sen devrolunur.” Bu nedenle, davaya bakmak görevinin Kadastro mahkemesine ait olduğu, görev hususunun, kamu düzenine ilişkin dava şartlarından olduğu ve yargılamanın her aşamasında re’sen gözönüne alınması gerektiğinden, mahkemece davalılaran karşı davası olan tazminat istemine ilişkin dava, dosyadaki tüm belgelerin fotokopileri alınıp geçici dosya oluşturularak, elde tutulması, tapu iptali ve tescil davası yönünden tefrik kararı verildikten sonra davaya bakmakta mahkemenin görevsizliğine ve dava dosyasının görevli kadastro mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/12/2014 günü oy birliği ile karar verildi.