Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/7424 E. 2014/9208 K. 06.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7424
KARAR NO : 2014/9208
KARAR TARİHİ : 06.11.2014

MAHKEMESİ : Akçaabat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/03/2013
NUMARASI : 2008/504-2013/122

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Orman Yönetimi vekili ve davalı Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı K.Köyü Tüzel Kişiliğini temsilen Köy Muhtarı O.. A.. 22/10/2008 tarihli dava dilekçesiyle, kadastro sırasında K.Köyü, L. Mevkiinde bulunan dava konusu taşınmazın köylerine ait kadim mera olduğu, ancak, orman kadastrosu sırasında bu yerin orman sınırı içine alındığı, bu işleminin yanlış olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile mera vasfıyla özel siciline yazılması istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne, krokide (B) harfi ile gösterilen 17.609,959 m2 ve (D) harfi ile gösterilen 40932,851 m2’lik kısımların orman alanından çıkartılarak “mera ve yaylak vasfı” ile özel siciline tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Orman Yönetimi vekili tarafından krokide (B) ve (D) harfleri ile gösterilen bölümlere yönelik; davalı Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından, davada kendilerine husumet düşmeyeceği, pasif husumetin yanlış yöneltildiği, bu nedenle kararın bozulması istemiyle, temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman kadastrosuna itiraz ve tescile ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 1994 yılında 3402 sayılı Kanuna göre arazi kadastrosuna altlık oluşturulmak üzere, orman sınır tespit çalışması yapılmıştır. Davalı taşınmazların bir kısmı Devlet Ormanı olarak sınırlandırılmış, bir kısmı ise; orman dışı alanda bırakılmıştır.
Mahkemece, yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan karar verilmiştir. Şöyle ki; dava konusu taşınmazlar, Mera Kanuna göre yapılan çalışmada ise, mera olarak sınırlandırılmış olup, mera tespit çalışmalarına karşı Orman Yönetimi ve Köy Tüzel Kişiliğince itirazlarda bulunulmuş, Mera Komisyonu Köy Tüzel Kişiliğinin itirazını reddetmiş, Orman Yönetiminin itirazını ise kabul ettiği, bilirkişilerin mahkemeye sunduğu ek raporda bildirilmiştir. Bu komisyon kararları dosyada bulunmadığından ve sonrasında nasıl bir işlem yapıldığı da anlaşılamamaktadır. Dava konusu (A) ve (D) harfleri ile gösterilen bölümler mera çalışmalarında mera olarak tespit edilmiş ise, davanın hukukî yarar yokluğundan reddi, kadastro paftası ile orman tahdit haritası çakıştırılması sonucu, dava konusu krokide (D) harfi ile gösterilen taşınmazın tapuda gerçek kişiler adına kayıtlı olduğunun saptanması halinde ise, (D) harfi ile gösterilen bölüme yönelik davanın ise husumet nedeniyle reddi gerekeceğinden, yeterli araştırma yapılmadan karar verilmiştir. Dava konusu taşınmazlar, mera olarak tespit edilip, Orman Yönetiminin Mera Tespit Komisyonuna itirazı sonucu, itiraz kabul edilerek, orman sınırı içinde orman olarak bırakılmış ise; bu kez dava, tapusuz taşınmazın tescili ve mera komisyon kararına itiraz, olarak kabul edilip, Hazine davaya dahil edilerek, husumet oluşturulmalı, ondan sonra işin esasına girilmelidir.
Mahkemece, yörede 4342 sayılı Kanuna göre Mera Komisyonunun yaptığı çalışmalara ilişkin tüm belgeler, tespit, tahdit ve tahsise ilişkin tutanaklar ve kararlar ile askı ilân tutanakları ve haritaları dosyaya getirtilmemiş, kadastro paftası ile mera haritaları ve orman tahdit haritaları birbiri üzerine aktarılarak çakıştırılmamıştır. Ayrıca, komşu köylerden mahalli bilirkişi ve tanık dinlenilmediği için mera araştırması, keşifte uygulanan memleket haritalarının yapımına esas alınan hava fotoğrafları uygulanmadığı için de orman araştırması da yetersiz olup, eksik inceleme ve araştırma sonucu karar verilmiştir.
Bu nedenle; mahkemece, yöreye ait en eski tarihli ve 20 yıl önceye ait memleket haritası ve bu haritaların yapımına esas alınan hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi (bir ziraat mühendisi) ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01/06/1988 gün ve 31/13 E.K.; 14/03/1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13/06/1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03/03/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle ve kesinleşmiş orman tahdit haritası ile irtibatlı çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, yöntemince mera araştırmasının yapılması ve komşu köylerden yerel bilirkişi ve tanıkların dinlenmesi gerekir.
Dava konusu taşınmazların kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı ve kural olarak bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için; taşınmazın yetkili ve idarî merciler tarafından mera olarak tahsis edilmesi ya da taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanılagelmiş olmasına bağlıdır.
O halde; sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idarî merciler tarafından 4753 ve 5618 sayılı kanunlar uyarınca yayla tahsisi yapılıp yapılmadığı Özel İdare Müdürlüğünden; 4342 sayılı Kanun uyarınca mera (yayla) tahsisi yapılıp yapılmadığı mülkî amirlikten sorulup saptanmalı, yapılmış ve bu yönetimsel işlemler kesinleşmiş ise yayla tahsis haritası ve eki belgeler yerinden getirtilmeli, bundan sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, dava konusu taşınmazların bulunduğu köye komşu köyler halkından seçilecek yerel bilirkişi ve tanıklar ve bir uzman orman bilirkişisi, tapu fen memuru ve uzman üç ziraatçi bilirkişi, tesbit tutanağı bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde, dava konusu taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, bölgede mera tahsisi yapılmış ise mera tahsis haritasının ölçeği ile kadastro paftasının ölçeği eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi fen memuru eliyle yerine her iki harita çakıştırılmak suretiyle uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden yararlanılmalı, bu yolla dava konusu taşınmazların mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamaya meydan vermeyecek şekilde belirlenmeli, taşınmazların bulunduğu bölgede yetkili idarî merciler tarafından mera tahsisi yapılmamış ise; yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazların öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanılıp kullanılmadığı yolunda tespit tutanağı bilirkişilerinden olaylara dayalı bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile tesbit tutanağı bilirkişilerinin beyanları çeliştiği takdirde, tesbit tutanağı bilirkişileri taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımları ile tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları arasındaki çelişki duraksamasız giderilmeli, öte yandan uzman ziraatçi bilirkişiler marifetiyle taşınmazlar bizzat mahkemece görülüp gözlenmeli, taşınmazların fiziksel yapısı, meyil durumu, taş ve toprak unsurundan hangisinin galip olduğu ayrıntılı şekilde keşif tutanağına geçirilmeli, komşu taşınmazın toprak yapısı ile dava konusu taşınmazların toprak yapısı mukayese edilmeli, bu fiziksel olgular da keşif tutanağına yazılmalı, dava konusu taşınmazlara komşu taşınmazların tesbit tutanakları içeriğine göre tespitlerine bir kayıt ve belge esas alınmadığı dikkate alınarak tutanakların içeriğinde vurgulanan maddî ve hukukî olgularla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, belge esas alınmış ise sözü edilen belgelerin nizalı parsel yönünü ne biçimde ve kimin yeri olarak sınır gösterdiği incelenmeli, davalı olup olmadıkları tesbitlerinin kesinleşip kesinleşmediği incelenip irdelenmeli, özellikle uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye, uzman ziraatçi bilirkişilerden ise mahkemenin keşif tutanağına geçen gözlemini yansıtmaya, taşınmazların niteliğini belirtmeye elverişli ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı ve toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Ayrıca, 06.12.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1. maddesi ile; Trabzon İli Büyükşehir Belediyesine dönüştürülmüştür. Büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır. Aynı Kanunun geçici 1. maddesinin 13. fıkrasında 1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesinin taraf olacağı belirtilmektedir. Somut olaya gelince; davacı Kuruçam Köyünün 6360 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen ilgili maddeleri uyarınca, mahalle olarak bağlı bulunduğu Akçaabat İlçe Belediyesine katıldığı ve tüzel kişiliğinin son bulduğu, başka bir deyişle davada aktif husumet ehliyetinin kalmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, mahkemece, 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 13. fıkrası gereğince dava dışı Akçaabat İlçe Belediye Başkanlığının davaya katılımı sağlanmalı, ormanların mülkiyeti Hazine, kullanım hakkı ise Orman Genel Müdürlüğüne ait olduğundan ve bu nedenle davada Tarım ve Köyişleri Bakanlığının pasif husumet ehliyeti bulunmadığından, Hazine davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlanmalı (tescil davası yönünden de Hazinenin yasal hasım olduğu düşünülmeli), ondan sonra, usulüne uygun mera ve orman araştırması yapılarak, davanın esası hakkında bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalıların temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 06.11.2014 tarihinde oy birliği ile karar verildi.