Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/7053 E. 2014/8714 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7053
KARAR NO : 2014/8714
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

MAHKEMESİ : Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/10/2012
NUMARASI : 2011/834-2012/700

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği; D. Köyü, Z. Arkası ve Küllü Tepe mevkilerinde bulunan iki parça taşınmazın murisleri adına tapuda kayıtlı olduğunu, yörede yapılan genel arazi kadastrosu sırasında bu yerlerin kadastro harici bırakıldığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne; fen bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 10729.60 m² yüzölçümündeki taşınmaz ile (B) harfiyle gösterilen 32926.86 m² yüzölçümündeki taşınmazın muris Ali oğlu H.. Ş.. mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmiş, Hazine tarafından temyizi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26/04/ 2011 tarih ve 2011/4522 E. – 5060 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: “davacı tarafın dayandığı tapu kayıtlarının ilk oluşumundan itibaren sıra izler biçimde tüm gittileri ile birlikte getirtilerek yöntemince uygulanıp gerçekten çekişmeli yerlere ait olup olmadığı, yörede yapılan kadastro sırasında herhangi bir parsele uygulanıp uygulanmadıklarının kesin bir biçimde saptanmadığı, tarım bilirkişi raporundan taşınmazlarda ekonomik amacına uygun bir zilyetlik sürdürülüp sürdürülmediğinin tam olarak anlaşılamadığı, çekişmeli yerlerin sınırlarında orman ve orman niteliğini yitirmiş olmaları nedeniyle 2/B madde uygulaması ile orman sınırları dışına çıkartılmış bulunan taşınmazların yer aldığı, ancak, 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman içi açıklığı niteliği taşıyıp taşımadıklarının da anlaşılamadığı açıklandıktan sonra mahkemece, tapu kayıtlarının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve krokileri, dayanak tapu kaydının revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları, komşu parsel tutanak ve dayanakları, eski tarihli ve yakın tarihli memleket haritaları, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip yöntemince tapu kaydı uygulaması ve orman araştırmasının yapılması; taşınmazların orman içi açıklık olup olmadıklarının kesin olarak belirlenmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulmasına karar verilmiş; bozma sonrası Hazine, taşınmazın Hazine adına tescilini istemiş, yapılan yargılama sonucunda; davacının davasının reddine, Hazinenin tescil talebinin kabulü ile bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 10729.596 m² ve (B) harfi ile gösterilen 32926.860 m²’lik taşınmazların orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescillerine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Taşınmazların bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1966 yılında yapılmış ve 04/12/1967 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Yine, bu yerde 30/05/2005 tarihinde 60 nolu Orman Kadastro Komisyonunca 6831 sayılı Kanuna göre orman kadastrosuna başlanmış, sonuçları 10/08/2006 tarihinde iân edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece, çekişmeli (A) ve (B) harfli yerlerin orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle hüküm kurulmuşsa da yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Taşınmazlar başında yapılan keşifte, yerel bilirkişi davacılar dayanağı iki adet tapu kaydının çekişmeli yerlere ait olduğundan söz etmiş; ancak, kayıt sınırları zeminde birer birer gösterilerek fen bilirkişisi tarafından krokiye aktarılmamıştır. Bilirkişilerce bu yerler üzerinde münferit halde, ibreli ağaçlar ile maki formunda ağaçcıkların varlığından bahsedilmekle birlikte bunların sayısı, yaşı ve yoğunluk oluşturup oluşturmadıkları konusunda bir açıklama bulunmamaktadır. Yine bilirkişilerce uygulanan 1948 tarihli hava fotoğrafı ile 1956 tarihli memleket haritasında bu yerlerin birer bölümünün bağ rumuzlu alanda kaldıkları bildirilmiştir. Taşınmazların yörede 2005 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kaldıkları da belirlenmiştir.
Bu nedenle, mahkemece, dayanak tapu kayıtlarının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve varsa krokileri, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir tarım uzmanı ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3/3/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı; öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü, çevresi incelenmeli; üzerindeki ağaçların cinsi, yaşı, sayısı, dağılımı ve kapalılık oranı belirlenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; dayanak tapu kayıtları yöntemince uygulanarak fen bilirkişisinden keşfi izlemeye elverişli kroki alınmalı, taşınmazların tapular kapsamında kaldığının belirlenmesi halinde eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki orman sayılan ve sayılmayan bölümleri belirlenip üzerinde bulunan ağaçların yaşı, sayısı ve yoğunluk oluşturup oluşturmadığı üzerinde durulmalı; orman olarak görünen bölümlerinde ise tapu kaydına değer verilip verilmeyeceği tartışılmalıdır.
Bundan ayrı; Dairemizin iade kararı üzerine, tescili istenen yerin 4391.15 m²’lik bir bölümünün mahkemenin 1988/343 – 1989/266 sayılı tescil ilâmı ile oluşan komşu . sayılı parselde kaldığı anlaşıldığından, bu bölüm hakkında mükerrer tapu oluşturmayacak biçimde hüküm kurulması gereklidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 23/10/2014 günü oy birliği ile karar verildi.