YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6892
KARAR NO : 2014/10112
KARAR TARİHİ : 03.12.2014
MAHKEMESİ : Solhan Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/05/2014
NUMARASI : 2012/269-2014/51
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı İ.. E.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı İ.. E.., dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği; … Köyü, … Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Nuri Kızılırmak, taşınmazın yarısının kendisine ait olduğu iddiası ile davaya müdahil olmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne, (A) harfi ile gösterilen 5000,33 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 1/2 hissesinin davacı İ.. E.., 1/2 hissesinin müdahil davacı N.K… adlarına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14/04/2008 tarih ve 2008/2072 E. – 2008/5829 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, öncelikle kadastro paftasının orijinalinden çekilmiş fotokopisi ile çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ait olan ve komşu 364, 365, 366, 367 ve 368 nolu parsellerin bulundukları yerleri gösterir toprak tevzi haritaları ile eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, toprak tevzi haritası ile komşu ve yakın komşu 364, 365, 366, 367 ve 368 nolu parsellerin dayanağı olan tapu kayıtları mahalli bilirkişi eliyle mahalline uygulanmalı, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yeri ne olarak gösterdikleri belirlenmeli, 187 ve 239 numaralı parsellere ilişkin toprak tevzi tapuları getirtilerek 187 numaralı tevzi orman parseli ile 239 numaralı tevzi mera parselinin yeri belirlenmeli, toprak tevzi haritası usulünce uygulanarak kapsamı tam olarak belirlenmeli ve toprak tevzi haritası ile kadastro paftası çakıştırılarak çekişmeli taşınmazın kadastro paftası üzerinde yeri gösterilmeli, toprak tevzi haritasına göre konumu belirlenmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; taşınmaz içinde 20-30 adet meşe ağacı bulunduğu tespit edilmiş olup yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazdan muhtelif toprak numuneleri alınıp, ilgili kurumda incelettirilip, tarım toprağı olup olmadığı ve tarım toprağı ise, kaç yıldır, ne şekilde kullanıldığı, taşınmaz içindeki bitki örtüsü saptanıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı, belirlenip, bu yolda rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır ” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak davacı İ.. E.. yönünden dosya tefrik edilerek mahkemenin 2012/269 sayılı Esasına kaydedilmiş ve yapılan yargılama sonucu; davanın HMK’nun 150. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davacı kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1980 yılında yapılmış ve sonuçları 30.11.1982 – 14.12.1982 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece, davacı İ.. E..’in davasının HMK’nun 150. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; davacı kişi 24/02/2009 – 23/06/2009 tarihli yargılama oturumlarına geçerli bir mazereti olmaksızın katılmamış ve kendisini vekille ile de temsil ettirmemiştir. Ne var ki, aynı oturumalara davalı Hazine temsilcisi katılmış olup,mahkemece davacı kişinin mazeretsiz olarak gelmediğinden bahisle, davalı Hazine temsilcisinin davayı takip edip etmeyeceği yönünde beyanı alınmadığı gibi dava dosyasının işlemden kaldırılmasına da karar verilmediği saptanmıştır.
Bu durumda, HMK’nun 150. maddesindeki belirtilen şartlar oluşmadığına göre, mahkemece işin esasına girilerek taraf delillerinin toplanıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı İ.. E..’in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/12/2014 günü oy birliği ile karar verildi.