Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/6844 E. 2014/8421 K. 14.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6844
KARAR NO : 2014/8421
KARAR TARİHİ : 14.10.2014

MAHKEMESİ : Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/02/2013
NUMARASI : 2009/163-2013/73

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdikleri P.Köyünde bulunan taşınmazın arazi kadastrosu sırasında sehven tespit harici bırakıldığını, bu yere ait tapu kayıtlarının bulunduğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adlarına tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Dava konusu taşınmaz dava tarihinden sonra, ancak, karar tarihinden önce idari yoldan arazi niteliğiyle Hazine adına tapuya tescil edilmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne . parselin (A) harfi ile gösterilen 5948,60 m² ve (B) harfi ile gösterilen 3832,15 m²’lik toplam 9780,75 m²’lik kısmının tapu kaydının iptali ile davacılar adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili ve Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tescil davası olarak açılan dava, yargılama sırasında taşınmazın tapuya tescil edilmesi nedeniyle tapu iptali ve tesciline dönüşmüştür.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki; dosya içeriğinden, yörede 1939 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunun 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılıp kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, orman sınırı dışında kalan taşınmazın orman olup olmadığı ve hukukî durumu kesinleşmiş orman kadastro harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenemez. Çünkü, 3116 sayılı Kanunda sadece Devlet Ormanlarının kadastrosunun yapılması öngörülmüştür. Bu nedenle; 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu kesinleşen orman kadastrosu harita ve tutanaklarının uygulanması ile orman sınırı dışında kalan taşınmazların orman niteliği ve hukukî durumu saptanamayacağından, çekişmeli taşınmazın orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanunlar ile 6831 sayılı Kanunun 7. maddesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan ayrıcalıklar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tâbi tutulmuş ve iade koşulları bu Kanunda gösterilmiştir.
Öte yandan, davacı tarafından taşınmazın kendisine ait olduğu ileri sürülmüş ve dava konusu taşınmaza ait olduğu iddia edilen tapu kaydı sunulmuştur. Mahkemece davalı tarafından sunulan tapu kayıtlarının tüm geldi ve gitti kayıtları getirtilmemiş, tapu kaydının hangi parsellere revizyon gördüğü araştırılmamış ve dayanılan tapu kaydı keşifte usûlûnce uygulanmamıştır. Ayrıca, çekişmeli taşınmazın komşuları olan taşınmazlara ait kadastro tutanak suretleri ve dayanak kayıtları getirtilmemiş, dolayısı ile dosya kapsamından tapu kaydının dava konusu taşınmaza uyup uymadığı ve keşfin izlenmesi mümkün olmamıştır.
Bu nedenlerle, mahkemece; öncelikle, dayanılan tapu kayıtlarının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve krokileri ile getirtilip kadastro sırasında başka parsellere revizyon görüp görmediği araştırılarak, revizyon görmüş ise dayanılan tapu kaydının revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir fen ve bir ziraat mühendisi aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmelidir.
Taşınmazın 1939 yılında kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kaldığının anlaşılması halinde, bu kez aynı bilirkişilerce memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmalı, bu belgelerde taşınmazın ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3/3/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez davacı tarafından dayanılan tapu kaydı yerel bilirkişi eliyle (harita ve krokisi veya tevzi yahut iskan haritası) mahallinde uygulanmalı, sınır denetimi yapılmalı, dayanılan tapu kaydının mahalline uyup uymadığı tespit edilerek tapu kaydı mahalline uyuyor ise tapu kaydının kapsadığı taşınmazı gösterir fennî bilirkişi tarafından düzenlenecek denetlemeye elverişli krokili rapor alınmalı, taşınmazın orman bilirkişi raporu ve memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumu dikkate alınarak tapu kaydının 4785 ve 5658 sayılı kanunlar kapsamında hukukî değerini yitirip yitirmediği araştırılmalı, taşınmaz, tapu kaydının (harita veya krokisinin) kapsamı dışında kalmakta ise, iradî terk olgusunun oluşup oluşmadığı, taşınmazda imar ve ihya yapılıp yapılmadığı, davalı yararına zilyetlikle kazanma şartlarının oluşup oluşmadığı, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalı yanında, murisler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı araştırılmalı, ziraat bilirkişisinden dava konusu taşınmazın niteliğini belirleyici rapor alınmalı ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve bilirkişinin yetersiz raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle; davalılar Orman Yönetimi ile Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde Orman Yönetimine iadesine 14/10/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.