Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/6660 E. 2014/8093 K. 29.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6660
KARAR NO : 2014/8093
KARAR TARİHİ : 29.09.2014

MAHKEMESİ : Çarşamba Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 11/06/2013
NUMARASI : 2012/178-2013/109

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi, davalılar Hazine ve M.. A.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
10.04.2008 tarihinde yapılan kadastro sırasında T. Köyü . ada 22 parsel sayılı 7321.40 m² yüzölçümündeki taşınmaz, M.. A..’ün zilyetliğinde olduğu, taşınmaz hakkında kadastro mahkemesinde 2008/3 Esas sayılı dava dosyası bulunduğundan söz edilerek tutanak aslı, cinsi ve malik hanesi açık olarak kadastro mahkemesine gönderilmek üzere 3402 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca tespit edilmiştir.
Davacı Orman Yönetimi, 25.02.2008 tarihli dilekçe ile; Hazineyi taraf göstererek dava dilekçesine ekli krokide işaretlenen taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğunu iddia ederek, orman niteliği ile Hazine adına tapuya tescillerine karar verilmesi istemiyle kadastro mahkemesinde 2008/3 Esas sayılı davayı açmıştır.
Mahkemece, dava edilen tüm taşınmazların tutanak asılları, orman kadastrosuna itiraz dosyası ile birleştirilip taşınmazların zilyetleri davaya dahil edilmiştir. Daha sonra 124 ada 22 sayılı taşınmaza ilişkin dava ayrılarak yeni esasa kayıt edildikten sonra 11.03.2011 gün ve 2009/44 E., 2011/8 K. sayılı kararı ile Orman Yönetiminin davasının kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazın bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 2968.60 m²’lik bölümünün orman niteliğinde Hazine; (B) harfi ile gösterilen 5252.89 m²’lik bölümünün tesbit gibi davalı adına tesciline karar vermiş, Hazine ve davalı gerçek kişi tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 10.05.2012 tarih ve 2012/5302 E. – 7061 E. K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Orman Yönetiminin Hazineyi hasım göstererek dava açtığı, tefrik kararı verildikten sonra Hazinenin bu durumdan haberdar edilmediği, taraf teşkili sağlanmadan ve Hazinenin iddia ve delilleri sorulmadan kurulan hükmün yerinde olmadığı, hükme dayanak alınan orman bilirkişi raporunda 1953 çekim tarihli hava fotoğrafında ve eski tarihli memleket haritasında çekişmeli taşınmazın (A) ile işaretlenen kesiminin yeşil renkli ormanlık alanda, (B) ile işaretlenen bölümünün açık alanda göründüğü, uygulamanın yetersiz görülmesi üzerine Dairenin iade kararı gereğince yeniden aplikasyon yapıldığı, bu uygulamanın hükme esas alınan kroki ile farklı olduğu, davalı Temmuz 1317 tarih, 13 numaralı tapu kaydına tutunmuş olup, taşınmaz başında yapılan keşifte tapu kaydının davalı yerle birlikte geniş alanı kapsadığı bildirilmişse de uygulamanın yeterli olmadığı, mahkemece bu kaydın ilk oluşumundan itibaren sıra izler biçimde tüm gittileri getirtilerek kadastro sırasında başka bir parsele uygulanıp uygulanmadığının araştırılmadığı, ayrıca, bu tapu kaydının şûfa davasına konu olduğu da anlaşıldığından bu davanın ne olduğu, sonuçlarının temyize konu davaya etkisi bulunup bulunmadığnın da belli olmadığı, bu sebeplerle, mahkemece, davalının tutunduğu tapu kaydının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ile yöreye ait en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında iki orman mühendisi ve fen bilirkişi aracılığıyla Salıpazarı Kadastro Mahkemesinin 2009/119 Esas sayılı dosyası ile birlikte yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiğinin belirlenmesi; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumunun saptanması, toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresinin incelenmesi, komşu parsellerin tutanak ve dayanaklarının getirtilip uygulanması, çekişmeli yeri sınır olarak nasıl nitelendirdiklerinin araştırılması, taşınmazın orman sayılan yerlerden
olup olmadığının belirlenmesi, dayanak Aralık 1947 tarih 75 sıra nolu tapu kaydının ilk geldisi (kökü) yerel bilirkişi yardımıyla ve kadastro fen bilirkişi aracılığıyla zemine uygulanması, çekişmeli taşınmazın güney sınırında Devlet Ormanı bulunduğundan tapu kaydının kapsamının 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesine uygun olarak belirlenmesi, bilinmeyen sınırlar bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, çekişmeli taşınmazın kısmen veya tamamen orman sayılmayan yerlerden olduğunun ve taşınmazın orman sayılmayan kesimlerinin kısmen veya tamamen dayanak tapu kaydının kapsamı dışında kaldığının tespiti halinde tapu kapsamı dışında kalan kesimlerin orman bütünlüğü içinde bulunup bulunmadığı, çekişmeli taşınmaza komşu bulunan 21 sayılı parselin hükmen orman olduğu da dosya kapsamından anlaşıldığından 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi hükmü gereğince orman içi açıklığı olup olmadığının araştırılması” gereğine değinilmiştir.
Yargıtay bozma kararı sonrası yukarıdaki esasa kaydı yapılan davanın kısmen kabulüne, dava konusu taşınmazın tespitinin iptali ile, taşınmazın fen bilirkişisi H. A.’un 10/06/2013 tarihli ek raporunda, (A) harfi ile işaretli 2068,60 m² alan ile (B1) harfi ile işaretli 4204 m² ‘lik alanların ifrazı ile aynı ada son parsel numarası verilerek orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, raporda, (B2) harfi ile işaretli 1078,80 m²’lik alanın fındık bahçesi vasfıyla davalı M.. A.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi, davalı Hazine ve davalı M.. A.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman kadastrosuna ve kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesine göre yapılıp kesinleşmeyen orman kadastrosu vardır.
Dava, orman kadastrosuna ve kadastro tespitine itiraza ilişkin olup, mahkemece, her ne kadar davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, incelenen dosya kapsamına ve toplanan delillere göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir. Şöyle ki;
Kural olarak; orman içi açıklıkları zilyetlikle iktisap edilemezler. İstisna olarak tapu kaydının varlığının söz konusu olduğu hallerde orman içi açıklığından söz edilemez. Ayrıca, çekişmeli taşınmazın hudutlarında devlet karayolu, tren yolu, nehir ve ırmak gibi orman ile taşınmaz arasında ayırıcı unsurun varlığı halinde ya da bir yönden kadastro parsellerine irtibatlı olması halinde veya çekişmeli taşınmazla birlikte komşu taşınmazların bir bütün olarak yüzölçümlerinin orman içi açıklığı konumunu aşacak ölçüde olması ve kadastro parsellerine ulaşacak biçimde haritasında yol olması hallerinde de artık orman içi açıklığından söz edilemez
Somut olayda; davalı M.. A.. Temmuz 1317 tarih, 13 numaralı tapu kaydına tutunmuş olup dosya kapsamına alınan nüfus kayıt örnekleri ve tapu kayıtlarından dayanılan tapu kaydı ile davalı arasında akdi veya irsi irtibat bulunmadığı anlaşılmış, ayrıca çekişmeli taşınmazın doğu, kuzey ve güneyinin orman ile çevrili olduğu batı hududunda yer alan 124 ada 21 parsel sayılı taşınmaz hakkında davacı Orman Yönetimi tarafından açılan ve Salıpazarı Kadastro Mahkemesi’nin 2008/126 E. sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile dava konusu 124 ada 21 sayılı parselin tesbitinin iptali ile orman niteliğinde Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın Dairemizin 2010/541 E. – 5787 K. sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği tesbit edilmekle bu haliyle taşınmaz, 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olup, gerek 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinde gerekse 25.06.1970 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 31.05.1970 gün ve 531 sıra no’lu Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 33/3 ve 19.08.1974 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 25.07.1974 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 40/A ve 30.05.1984 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 30/1 ve 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/1 ve 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26/a maddesinde “… 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaçcık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıkların orman olarak sınırlandırılacağı” öngörülmüştür.
6831 sayılı Kanunun 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanun, madde: 17/1-2
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevî bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve
hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya O.. İ..nce el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 tarihli ve 5192 sayılı Yasa ile değişik hali).
Kanun metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Bu tür yerlerin 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddesi gereğince orman olarak sınırlandırılması gerekir.
Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşınmazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; orman içi açıklık ve boşluklar ile orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar, yasa gereği orman sayıldığı için, 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesinin (a) ve (j) bentleri gereğince Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması öngörülmüştür. Bu tür yerler zilyetlik yolu ile kazanılamaz ve özel mülk olarak tescil edilemez.
Mahkemece, değinilen yönler gözetilerek davacı Orman Yönetiminin orman içi açıklık niteliğinde olan taşınmaza ilişkin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle delillerin yanlış taktiri ile yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine ve davalı M.. A..’ün temyiz itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE, davacı Orman Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 29/09/2014 günü oy birliği ile karar verildi.