Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/6656 E. 2014/9688 K. 20.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6656
KARAR NO : 2014/9688
KARAR TARİHİ : 20.11.2014

MAHKEMESİ : Şile Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/04/2014
NUMARASI : 2009/127 – 2014/84

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 14.04.2009 tarihli dava dilekçesinde özetle; Ş. İlçesi, O. Köyü .. pafta .. parsel sayılı taşınmazın müvekkilinin babası Hüseyin oğlu O. U. adına kayıtlı olduğunu ve bu parsel ile orman sınırları arasında kalan tescil harici yaklaşık 1200 m²’lik alanın ise müvekkili ve ailesi tarafından tasarruf edilmekte olduğunu iddia ederek, dava konusu yerin MK 713/1 maddesi ve 3402 sayılı Kanunun 14/1 ve 17. maddeleri gereğince imar-ihya ve zilyetlik yolu ile müvekkili davacı H.. U.. adına tescil edilmesi istemiyle dava açmıştır.
Birleşen dosya davacıları Gülsüm ve H.. U.. vekili 21.07.2009 tarihli dilekçesinde özetle; Ş. İlçesi, O. Köyü .. pafta .. parsel sayılı taşınmazın müvekkilinin babası Hüseyin oğlu O. U. adına kayıtlı olduğunu ve bu parsel ile orman sınırları arasında kalan tescil harici yaklaşık 1200 m²’lik alanın ise müvekkilleri tarfından tasarruf edilmekte olduğunu, dava konusu yerin MK 713/1. maddesi ve 3402 sayılı Kanunun 14/1 ve 17. maddeleri gereğince imar-ihya ve zilyetlik yolu ile müvekkilleri Gülsüm ve H.. U.. adına tescil edilmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın ve birleşen dava dosyası davacılarının davasının kısmen kabulü, kısmen reddi ile 21/11/2013 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokisinde (O1) ile gösterilen 278,863 m2’lik miktarlı taşınmazın kadastro paftasında orman olarak görünmesi ve bu nedenle tescil harici bırakılmış olması sebebiyle dava konusu taşınmazın TMK 713/6. maddesi uyarınca Hazine adına orman vasfı ile tesciline, dava konusu taşınmazın 21/11/2013 tarihli bilirkişi raporunun ek 2-4’te sunulmuş olan krokisinde, üzerinde ev olan ve (S1) ile gösterilen 697,586 m2’lik kısmının orman tahdit sınırları dışında, orman sayılmayan ve orman kadastro haritalarında sarı renk ile gösterilen alan içinde kaldığı anlaşıldığından davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, MK’nın 713. maddesi uyarınca açılmış tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1940 yılında 3116 sayılı Kanun uyarınca yapılarak kesinleşen orman kadastrosu ile; 15.09.1982 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Ayrıca, 03.02.1992 tarihinde ilân edilerek kesinleşen sınırlaması yapılmış ormanlarda 2/B uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu 1968 yılında yapılmış olup, dava konusu taşınmaz orman olarak tescil harici bırakılmıştır.
Mahkemece, davacı ve birleşen dosya davacılarının davalarının kısmen kabulüne karar verilmişse de; dava konusu taşınmazın imar planı içinde kalıp kalmadığı, adına tescil kararı verilenler ve murisleri yönünden senetsizden adlarına tescil edilen taşınmazlar olup olmadığı ve dava konusu taşınmaz davacıların murisinden kalmış ise de; taşınmazın, mirasçılar arasında taksim edilip edilmediği, dava dışı mirasçıların bulunup bulunmadığı, taşınmazların davacılara ne şekilde geçtiği açıklığa kavuşturulmadan, mirasçılar arasında bir taksim yoksa diğer mirasçıların davaya muvafakatları alınmadan hüküm kurulmuştur.
Dava; tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir. Davacı H.ve G. U. dava dilekçelerinde dava konusu taşımazın davacılar ve davacı H.. U..’un murisi tarafından tasarruf edildiğini, dava konusu taşınmazın sınırında muris O. U.’a ait taşınmaz olduğunu ileri sürerek istekte bulunmuş, keşif sırasında dinlenen mahallî bilirkişiler ise dava konusu taşınmazın davacı Halil’in babası O. U.’a ait olduğunu, sonradan taşınmazı davacı Halil ile birlikte dava dışı İ.. U..’un kullandığını belirtmişlerdir. Dava konusu taşınmazın davacı H.. U..’un miras bırakanı O. U.’dan kaldığı bilirkişi ve tanıklar tarafından ifade edilmişse de, mirasçılar arasında taksim hakkında bir açıklama yapılmamış, davacı G. U.’un muris O. U. ile arasındaki irsî ilişkinin niteliği saptanmamış, dosyaya muris Osman’ın mirasçılık belgesi de getirilmemiştir. Ancak, davacı H.. U..’a ait nüfus kaydından, davacıdan başka mirasçıların bulunduğu anlaşıldığına ve ölüm tarihi itibariyle tereke elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi bulunduğuna göre, davada yer almayan diğer mirasçıların yöntemine uygun bir biçimde muvafakatları (olurları) alınmak suretiyle davaya katılmalarının sağlanması veya TMK’nun 640. maddesi uyarınca miras ortaklığına bir temsilci atanarak onun huzuru ile yargılamaya devam edilmesi, dava koşulu bu şekilde yerine getirildikten sonra uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, bu husus yerine getirilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Tüm bu sebeplerle; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde imar planı yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa hangi tarihte kesinleştiği ve dava konusu taşınmazın imar planı içinde kalıp kalmadığı hususları ile davacılar ve murisleri adına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yeralan kısıtlamalar açısından araştırma yapılmalı ve yukarıda belirtilen şekilde dava koşulu usûlünce yerine getirilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Ayrıca, 06.12.2012 tarihli ve 28489 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddenin 13. fıkrasında “1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur” hükmünün aynı Kanunun 36/1-a maddesi gereğince ilk mahallî idareler genel seçiminde (yani 30 Mart 2014 tarihinde) yürürlüğe girmiş olduğuna göre; karar tarihi olan 16.04.2014 tarihinden önce davalı köy tüzel kişiliğinin taraf sıfatı kalmamış olup, bu köyün bağlı olduğu belediye başkanlığının davaya dahil edilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden hüküm kurulmuştur.
Kabule göre de; davacı H.. U.. aynı taşınmazın yalnız kendi adına, birleşen dosya davacıları H.ve G. U. taşınmazın kendileri adına tescilini istediklerine göre, hüküm kurulurken, hangi davacının davasının kabul ve reddedildiği ve taşınmazın davacılar adına hangi pay oranında tescil edileceğinin hükme yazılmamış olması ve orman vasfı ile tesciline karar verilen (O1) ile gösterilen kısmın kesinleşen orman sınırları içerisinde kalmakta olup, bu kısmın tapuda kayıtlı olup olmadığı araştırılmadan, tapuda kayıtlı ise mükerrer tescil oluşturacak şekilde tescil kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 20/11/2014 günü oy birliği ile karar verildi.