YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6586
KARAR NO : 2014/10398
KARAR TARİHİ : 10.12.2014
MAHKEMESİ : Akçakoca Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 28/01/2014
NUMARASI : 2013/4 – 2014/11
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, … Köyü 195 ada 12 parsel numaralı 297 m2 yüzölçümlü taşınmaz, arsa niteliğinde Ağustos 1989 tarih 27 nolu tapu kaydı nedeniyle davalı adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine, taşınmazın Mart 1984 tarih 31 numaralı tapu kapsamında, kesinleşen 2/B madde sahası olduğu iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine ve dava konusu parselin tesbit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 06.04.2010 gün ve 679 – 4551 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “1) Davalının tutunduğu ve kadastro tesbitlerine esas alınan tapu kayıtlarının geldisi olan Eylül 1315 tarih 27 numaralı tapu kaydının ilk oluşumundaki yüzölçümü: 919 m2 tarla niteliğinde, sınırları: Doğusu – Güneyi: Yol, Batısı: Kenditarlası, Kuzeyi: Sahil-i Bahr-i Siyah (Karadeniz sahili) okumakta olup, tapu kaydının miktarının, davacılar Ş. K..ve P. D.. tarafından Tapu Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü,….Köyü Tüzel Kişiliği ve sınır komşuları olan gerçek kişiler hasım gösterilmek suretiyle 02.09.1985 günü Akçakoca Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan Hudut ve Mesaha Tashihi davası sonunda, 919 m²’den 24.510 m2’ye çıkartıldığı, sözü edilen kararın Y.8.H.D.ce 26.06.1989 tarihinde onanarak kesinleştiği, tapu kapsamı içinde kalan kesimde İl İdare Kurulunca 08.08.1989 gün ve 1483 sayılı kararıyla yapılan parselasyon sonucu 1 ilâ 24 sayılı parsellere ifraz edildiği, daha sonra 2006 yılında yapılan arazi kadastrosunda ise çekişmeli taşınmazın da içinde bulunduğu 104 ada 1, 202 ada1, 198 ada 1…4,197 ada1…..5, 196 ada 1……4, 195 ada 1…..14, 192 ada1, 193 ada 1 ve 194 ada 1 parsellere revizyon gördüğü, revizyon parsellerinin yüzölçümü yaklaşık 18.000 m2 olup, bu parsellerin kuzeyinde yeralan Akçakoca Ereğli asfaltından, kuzeyde Karadeniz sahiline kadar olan kesimi de içine alarak, fen bilirkişi S.. U.. tarafından hazırlanan 10.02.2009 tarihli krokide mavi renkle gösterilen tashih krokisinin kapsamından daha fazla olarak, aynı krokide turuncu renkle gösterilen miktarı kapsadığı,
2) Çekişmeli taşınmazların bulunduğu kesimin 1946 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastro çalışmalarında orman sınırı içine alındığı, daha sonra 1975 yılında 6831 sayılı Kanunun bazı maddelerini değiştiren 1744 sayılı Kanunun 2. madde uygulamaları sırasında 15.10.1961 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitiren yer olması nedeniyle P.XII poligon numarası verilerek, 2. madde sahası olarak ayrıldığı, işlemin kesinleştiği ve Mart 1984 tarih 31 numarada tapu kütüğüne tescil edildiği,
kadastro çalışmaları sırasında, kesinleşen 2. madde sahasına, 200 ada 13 parsel numarası verilerek 77 H. 8000 m2 yüzölçümüyle 3402 sayılı Kanunun 22. maddesi gereğince tutanak düzenlenmeksizin tapu kütüğüne aynen aktarıldığı,
3) Mahkemece 1988/312 sayılı mesaha tashihi davasında, Hazine vekilinin Mart 1984 tarih 31 numaralı tapu kaydına dayanmadığı, tapuda satın alan davalılar ve Hazine yönünden kesin hüküm oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; maddi anlamda kesin hükmü düzenleyen H.U.MK’nun 237. maddesinin “kesin hüküm ancak konusunu oluşturan husus hakkında geçerlidir. Kesin hüküm vardır denilebilmesi için iki tarafın ve dava konusunun ve dayanılan sebebin aynı olması gerekir” şeklinde olduğu,
4) Somut olaya gelince; çekişmeli parsellerin içinde bulunduğu alana ilişkin açılan mesaha tashihi davasında, taşınmazların 1946 yılında kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı ve bilahare orman niteliğinin yitirilmesi nedeniyle 2. madde poligonu içinde bırakıldığı halde, Orman Yönetimi ve Hazineye husumet yöneltilmeden, orman incelemesi dahi yapılmadan verilen karar sonunda, kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerler tapu kapsamına dahil edilmek suretiyle tapunun sınırları ve miktarının düzeltildiği, Hazine vekilinin Karayolları Genel Müdürlüğü ile Tapu Müdürlüğünü temsilen davada yeraldığı, orman kadastrosuna itiraz sürelerinin geçirildiği, taşınmazın Mart 1984 tarih 31 numaralı 2. madde tapusu kapsamında kaldığı, mesaha tashihi kararının orman tahdidini iptal eden bir karar niteliğinde olmadığı ve Hazine yönünden kesin hüküm olmayacağı, ( H.G.K.’nın 04.03.1992 gün ve1992/14 – 610 ve 15, 23.02.2005 gün ve 2005/21 – 66 ve 93 ve 17.11.2008 gün ve 2008/11 – 743 ve 737 sayılı kararları)
Hazine tarafından bu konular açıklanarak, çekişmeli taşınmazların kesinleşen 2. madde alanında kalması nedeni ile davalı gerçek kişi adına olan tapu kaydının iptali iddiasıyla temyize konu davanın, çekişmeli taşınmazların öncesi itibarıyla orman sayılan, kamu malı niteliğinde yerlerden olduğu, özünde kamu malı olan taşınmazın bu niteliği gözönünde bulundurulmadan özel mülk olarak davalı kişiler adına yolsuz oluşturulan tapu kaydının (tescilin) hukukî dayanaktan yoksun ve yolsuz tescil durumunda olması nedeniyle iptali gerektiği konusunda açıldığı gözönünde bulundurularak mahkemece işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği”ne değinilmiştir.
Bozma kararından sonra, Orman Yönetimi, taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı iddiasıyla davaya müdahil olmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra Hazinenin davasının kabulüne, taşınmazın 2/B niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı A.. S.. ve müdahil Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle bu kez Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’nin 19/02/2013 gün 2012/10096 – 2013/1478 sayılı kararı ile ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ”1) Orman Yönetiminin temyiz itirazları bakımından; çekişmeli taşınmazın tamamının 2/B sahasında kaldığı, tahdit içinde kalan bölüm bulunmadığı gözönünde bulundurularak Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2) Davalının temyiz itirazları bakımından; 6831 sayılı Orman Kanununun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2., 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B maddesi gereğince, nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usûl ve esasların belirlenmesi amacıyla düzenlenen, 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve aynı Kanunla 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun ile 16/2/1995 tarihli ve 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış, 6831 sayılı Kanunun bazı maddelerinde de değişiklikler yapılmış, bu cümleden olarak, diğer bir çok hükmün yanı sıra, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan alanlara ilişkin tapu kaydına konulan şerhlerin silinmesi, bu alanlar için Hazine tarafından dava açılmaması, açılan davalardan vazgeçilmesi ya da davaların durdurulması, tapusunun iptaline karar verilen taşınmazların tekrar tapu sahibine iadesi gibi konular düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerin, dava konusu taşınmazın niteliğine ve durumuna göre, görülmekte olan davaya etkisinin değerlendirilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davacı Hazinenin davasından feragat etmiş sayılmasına, Düzce İli, Akçakoca İlçesi,….Köyü 195 ada 12 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3116 sayılı Kanuna göre 1946 yılında seri bazda yapılıp kesinleşen orman kadastro çalışmaları ile 1975 yılında 1744 sayılı Kanuna göre yapılıp 27.10.1975 tarihinde ilân edilerek, dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması vardır.
Eldeki dava kadastro tesbitine itiraz davasıdır. 3402 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince kadastro mahkemesi “taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî durumlarını tespit etmek suretiyle 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmakla” görevlidir. Kadastro Kanununun bu amacı doğrultusunda öncelikle çekişmeli taşınmazın mülkiyet hususunun belirlenmesi gerekir.
19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun” hükümlerinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Kanunun 2/1-b maddesi uyarınca, bu Kanun uygulamasında “2/B alanları”; 6831 sayılı Kanunun 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine veya kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan ve çıkarılacak yerleri, ifade etmektedir.
6292 sayılı Kanunun 7. maddesinde, hukuk devletinin bir gereği olarak, tapu sicilinin tutulmasından Devletin sorumlu olduğu da dikkate alınarak ve ayrıca, vatandaşların Devlete olan güveninin devamının sağlanması amacıyla, tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi konulan taşınmazların tapu kayıtlarının geçerliliği, belirtmelerin terkini ve iade edilecek taşınmazlarla ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre Kanunun 7. maddesinin: birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca “Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılır…”; birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca “Özel kanunları gereğince Devlet tarafından kişilere satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya bedelsiz olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle satılanlar ile hisseleri devredilen özel hukuk tüzel kişileri adına kayıtlı olan ancak daha sonra Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi konulan taşınmazların tapu kayıtları geçerli kabul edilir, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir,…”; birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca “Bu fıkra (yani 7. maddenin birinci fıkrasının “a” ve “b” bentleri) kapsamında kalan taşınmazların kullanıcılarının kayıt maliklerinden farklı kişiler olmaları ve kayıt maliklerinin bu fıkradan yararlanmak istemeleri hâlinde, kullanıcılar bu Kanunda belirtilen şartları taşısalar dahi doğrudan satış hakkından yararlanamazlar.”; ikinci fıkrası uyarınca, “Birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan orman sınırı dışına çıkartılacak yerlerde bulunan ve Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulması gereken taşınmazların tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulmaz ve bunlar hakkında dava açılmaz.”6292 sayılı Kanunun “Davalar” başlıklı 9. maddesinin ikinci fıkrasında da, “Bu Kanuna göre yapılacak işlemler sonuçlanıncaya kadar 2/B alanları hakkında Hazine tarafından kişiler aleyhine açılması gereken davalar açılmaz, açılmış ve devam eden davalar durdurulur. Durdurulan bu davalara konu taşınmazlar hakkında hak sahipleri veya ilgilileri tarafından bu Kanunda belirtilen süreler içinde gerekli başvuruların yapılmaması veya başvuru yapılmasına rağmen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde mahkemelerce bu davalara devam edilerek genel hükümlere göre karar verilir.” hükmü yer almaktadır.
6292 sayılı Kanunun uygulanabilmesi için taşınmazdaki mülkiyet sorununun çözülmüş olması gerekir. Her ne kadar mahkemece 6292 sayılı Kanun gereğince davacı Hazinenin feragat etmiş sayılmasına karar verilmiş ise de taraflar arasındaki mülkiyet sorunu halledilmediğinden bu şekilde karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
Bu nedenle 06/04/2010 gün ve 2010/679 – 4551 sayılı bozma kararında;tesbite dayanak alınan tapu kaydının miktarının arttırılmasına ilişkin Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/312 E. sayılı davasında verilen kararın davacı Hazine yönünden kesin hüküm oluşturmadığının belirlendiği ve bu hususun usûlî kazanılmış hak oluşturduğu göz önüne alınarak mahkemece yeniden yapılacak keşifte, tesbite dayanak alınan tapu kaydının kök kaydı olan Eylül 1315 tarih 27 numaralı tapu kaydı sabit sınırlarından başlanarak uygulanmak suretiyle yüzölçümü ile kapsadığı alan belirlenmeli,dava konusu taşınmazın dayanak tapu kaydının kapsamı içinde kalıp kalmadığı bu şekilde belirlenmeli,tapu kaydı kapsamında kalmadığı belirlenir ise 6831 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunla eklenen ek 10 maddesi gereğince,”20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı Kanun ve 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendi uygulamaları ile orman sınırları dışına çıkarılan yerler, çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceği” nazara alınmalı,tapu kaydının kapsamı içinde kaldığı belirlenir ise tapu kaydının kapsadığı alanın 4785 sayılı Kanun gereğince devletleştirilen orman olup olmadığı irdelenmeli, dosya içinde bulunan ve dayanak tapu kaydının revizyon gördüğü taşınmazlar hakkında görülüp sonuçlanmış dava dosyalarında verilen kararlar da gözönünde bulundurularak oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 10.12.2014 günü oy birliği ile karar verildi.