YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6579
KARAR NO : 2014/9814
KARAR TARİHİ : 25.11.2014
MAHKEMESİ : Hatay Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 01/04/2014
NUMARASI : 2013/7-2014/4
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, Sulh hukuk mahkemesine verdiği 16.12.2008 tarihli dava dilekçesiyle, K. Beldesi, K. mevkiindeki maliki ve zilyedi olduğu taşınmazın orman olmadığı halde, yörede yapılan orman kadastrosu sırasında orman sınırı içine alınma işleminin hatalı olduğunu ileri sürerek, orman sınırı dışına çıkarılması ve adına tescili talebiyle dava açmıştır.
Sulh hukuk Mahkemesinin 02/02/2009 tarih ve 2008/190 E. – 2009/31 K. sayılı kararıyla görevsizlik kararı verilerek, HMK.’nun 20. maddesi gereğince dava dosyası kadastro mahkemesine gönderilmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, davaya konu K. Beldesi, T. mevkiindeki bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 7603,728 m² ve (B) ile gösterilen 12594,794 m² yüzölçümündeki taşınmazın, orman sınırı dışına çıkarılmasına, (C) ile gösterilen taşınmazın orman sınırı içinde bırakılmasına karar verilmiş, hükmün davalı Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15.02.2011 tarih ve 2010/15582 E. – 2011/1147 K sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: [Her ne kadar; mahkemece, davacı gerçek kişinin davası kabul edilmiş ise de, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; yapılan incelemede, genel arazi kadastro çalışmasının 766 sayılı Kanun hükümlerine göre 1976 yılında yapıldığı ve çekişmeli taşınmazın bitişikteki Devlet Ormanları ile birlikte tesbit harici bırakıldığı gözlenmiş olup, kadastro sırasında orman niteliğindeki yerler hakkında ne gibi işlem yapılması gerektiğini gösteren 198 sayılı Genelge uyarınca ne gibi işlem yapıldığı araştırılmamıştır. Yine, 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde “orman kadastro komisyonlarınca sınırlama ve 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı “… hak sahibi gerçek ve tüzel kişilerin altı aylık askı ilân süresi içinde kadastro mahkemesinde itiraz edebileceklerinin” belirtildiği, kanun metninde geçen “hak sahibi” ya da “sahiplik” kavramından ne anlaşılması gerektiği, orman kadastrosunun yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/j ve 24. maddelerinde açıklandığı, herhangi bir belgeye dayanmayan ya da orman kadastro tutanağının düzenlendiği tarihe kadar 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı koşulları taşımayan davacı zilyetliğinin korunmaya değer, kanunda ve yönetmelikte öngörülen “hak sahibi” olma ve dolayısıyla davacı kişiye orman kadastrosuna itiraz davası açma konusunda aktif davacı olma sıfatı verip vermeyeceği hususu araştırılmamıştır.
Bu nedenle; mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 766 sayılı Kanun hükümlerine göre 1976 yılında yapılan genel arazi kadastro çalışmasında orman niteliğindeki yerler hakkında ne gibi işlem yapılaması gerektiğini gösteren o tarihte yürürlükte bulunan 228 sayılı Genelge hükümlerine göre yapılan işleme ilişkin belge ve tutanaklar, kadastro müdürlüğünden getirtilerek dosyaya eklenmeli, keza, 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde “orman kadastro komisyonlarınca sınırlama ve 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı “… hak sahibi gerçek ve tüzel kişilerin altı aylık askı ilân süresi içinde kadastro mahkemesinde itiraz edebileceklerinin” belirtildiği, kanun metninde geçen “hak sahibi” ya da “sahiplik” kavramından ne anlaşılması gerektiği, orman kadastrosunun yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/j ve 24. maddelerinde açıklandığı, herhangi bir belgeye dayanmayan ya da orman kadastro tutanağının düzenlendiği tarihe kadar 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı koşulları taşımayan davacı zilyetliğinin korunmaya değer, kanunda ve yönetmelikte öngörülen “hak sahibi” olma ve dolayısıyla davacı kişiye orman kadastrosuna itiraz davası açma konusunda aktif davacı olma sıfatı verip vermeyeceği gözönünde bulundurularak araştırma yapılmalıdır. Mahkemece, değinilen yönler gözetilmeksizin, yazılı biçimde hüküm kurulmasının usûl ve kanuna aykırı olduğu)’na değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davacının aktif davacı sıfatının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiş, bu kez dairenin 28/11/2012 gün ve 2012/5940 – 13441E. K. sayılı kararı ile ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyalan bozma kararında özetle; “Mahkemece, davacının bozma ilâmı uyarınca hak sahipliğini gösterir ve aktif davacı olma sıfatına sahip olduğunu gösteren herhangi bir belge sunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, incelenen dosya kapsamına, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporuna göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir. Şöyle ki; bölgede 228 sayılı Genelge hükümlerine göre bir işlem yapılmadığı, dosyaya sunulan uzman bilirkişi raporlarından çekişmeli taşınmazın % 2 – 4 eğimli, tarım arazisi olduğu, eski tarihli hava fotoğrafı ve memleket haritasında (A) ve (B) ile gösterilen bölümlerinin açık alanda görüldüğü, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre, davacının taşınmazı 1972 yılında satın aldığı, yaklaşık 30 yıldır zilyetliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, davacı yararına orman kadastro tutanağı düzenlendiği tarihe kadar 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, hak sahipliğini gösterir ve aktif davacı olma sıfatına sahip olduğunu gösteren herhangi bir belge sunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi, usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kısmen kabul, kısmen reddine, dava konusu H. ili Y.ilçesi K. Beldesi K.(K.) Mevkiinde yer alan fen ve orman bilirkişi heyetinin 15/09/2009 tarihli raporunda (A) harfi ile gösterdiği 7.603,728 m²’lik ve (B) harfi ile gösterdiği 12.594,794 m²’lik taşınmazların orman sınırları dışına çıkartılarak davacı M.. O.. adına tapuya tesciline, (C) harfi ile gösterdiği 4.109.403 m²’lik taşınmaz kısmına açılan davanın reddine, bu taşınmaz kısmının orman tahdit haritası kapsamı içinde bırakılmasına, karar verilmiş hüküm, davalı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1976 yılında yapılan tapulama çalışmaları ve orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması 25/08/2008 tarihinde ilân edilmiştir.
İncelenen dosya kapsamına göre dava, 6 aylık süre içinde açılan orman tahdidine itiraza ilişkindir. Kadastro mahkemesince; fen ve orman bilirkişi heyetinin 5/09/2009 tarihli raporunda (A) harfi ile gösterdiği 7.603,728 m²’lik ve (B) harfi ile gösterdiği 12.594,794 m²’lik taşınmazların orman sınırları dışına çıkartılarak davacı M.. O.. adına tapuya tesciline, (C) harfi ile gösterdiği 4.109.403 m² lik taşınmaz kısmına açılan davanın reddine, bu taşınmaz kısmının orman tahdit haritası kapsamı içinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Ne var ki; Kadastro Mahkemesinin görev ve yetkileri Kadastro Kanununun 25 ve 26. maddelerinde düzenlenmiş olup, 26. madde gereğince Kadastro Mahkemesi, 10 uncu maddeye göre kadastro komisyonu tarafından gönderilen tutanaklara ait davaları, 11 inci maddede belirtilen askı ilanı içinde açılan davaları, mahalli hukuk mahkemelerinden 27 nci madde uyarınca Kadastro Mahkemesine devredilen dava ve dosyaları, Kadastro Mahkemelerine dava açıldıktan sonra, tesbitten önceki haklara dayanarak, asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkları, inceler ve karara bağlar.” Yine, Orman Kanunun 11/1. maddesi gereğince, altı aylık askı ilan süresi içinde açılacak davalara bakmaya kadastro mahkemesi görevlidir. Dava, orman olarak sınırlandırılan yerlerin orman sayılan yerlerden olmadığı, orman olarak yapılan sınırlandırılmasının iptali istemiyle dava açıldığına göre, dava haklı bulunur ise verilecek karar, Orman sayılmayan yerin orman sınırı dışına çıkartılması ve orman kadastro haritasının bu şekilde düzeltilmesi, dava haklı bulunmaz ise davanın reddi şeklinde olmalıdır. Ayrıca, tescil isteği hakkında asliye hukuk mahkemesinin görevli olacağı düşünülerek, mahkemenin tescil istemi hakkında görevsizlik kararı vermesi gereklidir.
Anılan yönler gözetilmeden, yerel mahkemece, davanın kabulü ile 15/09/2009 tarihli raporunda (A) harfi ile gösterdiği 7.603,728 m²’lik ve (B) harfi ile gösterdiği 12.594,794 m²’lik taşınmazların orman sınırları dışına çıkartılarak davacı M.. O.. adına tapuya tesciline, (C) harfi ile gösterdiği 4.109.403 m²’lik taşınmaz kısmına açılan davanın reddine, bu taşınmaz kısmının orman tahdit haritası kapsamı içinde bırakılmasına karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer konuların incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 25/11/2014 günü oy birliği ile karar verildi.