Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/6465 E. 2014/9813 K. 25.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6465
KARAR NO : 2014/9813
KARAR TARİHİ : 25.11.2014

MAHKEMESİ : KDZ.Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/10/2013
NUMARASI : 2008/495 – 2013/225

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı gerçek kişiler vekili, 28.9.1998 tarihli dava dilekçesi ile müvekkilerinin 03.08.1972 tarih 49 numarada kayıtlı tapu kaydının maliki olduklarını, bu tapu kaydı kapsamında kalan taşınmazın orman sınırları içine alındığını, taşınmazın ormanla ilgisinin bulunmadığını iddia ederek, orman tahdidinin iptali ile taşınmazın müvekkileri adlarına tescili talebi ile dava açmışlardır.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 30.04.2008 gün ve 2008/2816 E. – 6615 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazın bulunduğu G. Köyünde 1955 yılında orman kadastrosu ve 1993 yılında aplikasyon ve 2/B madde uygulaması yapıldığı anlaşılmakta olup buna ilişkin belgeler getirtilmediği gibi, G. Köyünde genel arazi kadastrosu yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise zaman yapıldığı ve hangi tarihler arasında ilan edilerek kesinleştiği kadastro müdürlüğünden sorulmamıştır. Ayrıca, bilirkişi Orman Mühendisi Y. S. raporunda ilk orman kadastrosunun 1964 yılında yapıldığını bildirmiş olup yörede 1964 yılında orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı araştırılmamıştır. Fennî bilirkişiler A.K. ve S. G. dava konusu edilen taşınmazın .. sayılı parsel içinde kaldığını bildirdiği halde 876 sayılı parsele ilişkin tespit tutanağı ile tapu kaydı getirtilmemiştir. Ayrıca, davacılar 03.08.1972 tarih 49 numaralı tapı kaydına dayanmakta olup bu tapu kaydı da tüm tedavül kayıtları ile getirtilerek mahallinde uygulanmamiştir.
Mahkemece öncelikle:
1) Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1955 yılında yapıldığı anlaşılan orman tahdidi ve 1993 yılında yapıldığı anlaşılan aplikasyon ve 2/B madde uygulamasına ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği istenmeli, G. Köyünde 1964 yılında orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı sorularak yapılmış ise, buna ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği getirtilmeli,
2) G. Köyünde genel arazi kadastrosu yapılıp yapılmadığı yapılmış ise hangi tarihler arasında ilân edilerek kesinleştiği kadastro müdürlüğünden sorulmalı, yapılmış ise, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yeri gösterir kadastro paftasının orijinalinden çekilmiş bir fotokopisi istenmeli,
3) .. sayılı parsele ait kadastro tutanağı ile tapu kaydı ve bu parselin bulunduğu yeri gösterir kadastro paftasının bir sureti istenmeli,
4) Davacıların dayandığı 03.08.1972 tarih 49 numaralı tapu kaydı da tüm geldi ve gitti kayıtları ile birlikte tapu müdürlüğünden istenmelidir.
Kural olarak; 4785 sayılı Kanun gözetilmek suretiyle orman tahdidi yapılıp, kesinleşmişse, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş tahdit haritasının orman mühendisi marifetiyle yerine uygulanması yoluyla çözümlenir. Tüm bu belgeler geldikten sonra, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde ilk orman kadastrosunun hangi tarihte yapıldığı ve ilân edilerek kesinleştiği belirlenmeli, 6831 sayılı Kanunun 3373 sayılı Kanun ile değişik 11. maddesi gereğince tapulu gayrimenkullerde tapu sahipleri 10 yıllık süre içinde orman tahdidine itiraz davası açabileceklerinden bu hak düşürücü sürenin davacılar yönünden geçip geçmediği araştırılmalı, eğer hak düşürücü süre geçmiş ise davanın reddine karar verilmelidir.
Davacılar tapuya dayanarak 10 yıllık süre içinde dava açmış iseler; mahkemece, tapu kaydının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve krokileri, eğer yörede genel arazi kadastrosu yapılmış ise dayanılan tapu kaydının revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir harita mühendisi veya olmadığı takdirde bir tapu fen elemanından oluşacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaza ve çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı; öncesi orman olan bir yer üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, dayanak tapu kaydı yöntemince zemine uygulanıp, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3. maddeleri dikkate alınarak kapsamı belirlenmeli,.. parsel orman parseli ise ve dava konusu edilen yerin öncesi orman veya ormandan açma değilse, çekişmeli taşınmazın etrafındaki parsellerin kadastro tesbitinin kesinleşmesi suretiyle ya da hükmen belirlenen hukukî durumlarına göre orman içi açıklığı olup olmadığı üzerinde durulmalı, orman içi açıklıkların etrafındaki orman alanları ile bütünlük arz eden ve orman sayılan yerlerden olduğu, 6831 sayılı Kanunun 17. maddesi gereğince özel mülkiyete konu edilemeyecekleri düşünülmeli; ayrıca, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede daha önce yapılıp kesinleşen orman tahdidi bulunduğu anlaşıldığından orman kadastro haritası ile varsa tapulama paftası ölçekleri denkleştirilip birbiri üzerine aplike edilerek değişik açı ve uzaklıklarda olan, en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktası görülecek biçimde dava konusu taşınmazın ve komşu taşınmazın orman tahdit hattına göre konumu belirlenmeli ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman tahdidine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1964 yılında yapılan ancak ilân edilmediği için kesinleşmeyen orman kadastrosu, daha sonra 03.06.1995 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması ile 1984 yılında yapılan genel arazi kadastro çalışmaları bulunmaktadır.
Mahkemece bozma kararına uyulmuşsa da bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Şöyle ki; mahkemece, keşif yapılmadan dosyanın orman bilirkişiye yemini karşılığında tevdi edilip dosya üzerinde rapor alınarak karar verilmiş olduğu anlaşıldığından yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Bu nedenle Dairemizin 30.04.2008 gün ve 2008/2816 E. – 6615 K. sayılı kararında açıklandığı gibi araştırma yapılarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 25.11.2014 günü oy birliği ile karar verildi.