Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/6452 E. 2014/10213 K. 04.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6452
KARAR NO : 2014/10213
KARAR TARİHİ : 04.12.2014

MAHKEMESİ : Yalova 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/05/2013
NUMARASI : 2012/478-2013/357

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı E.. E.. kayyımı Y.. Ç.. vekili Hazine avukatlığı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

1964 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında … İlçesi, … Mevkii 2151 parsel sayılı 2540 m2 ve 2188 parsel sayılı 1940 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar, belgesizden tarla niteliği ile E. K.. adına tesbit edilmiş olup, halen de adına tapuda kayıtlıdır.
Davacı Orman Yönetimi, çekişmeli taşınmazların öncesi itibarıyla orman olup, kısmen kesinleşen tahdit içinde kaldığı, tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tapuya tescili ve elatmanın önlenmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne; 2151 sayılı parselin (A) harfli bölümünün (194 m2); 2188 sayılı parselin (B) harfli bölümünün (1122 m2) tapusunun iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline, davalının elatmasının önlenmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı kayyımı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 09/05/2012 gün ve 2012/1261-6899 sayılı kararı ile krokide 2151 nolu parselin (A) harfi ile gösterilen bölümü ile 2188 nolu parselin (B) harfi ile gösterilen bölümlerine yönelik onanmış, 2151 nolu parselin (B) ve 2188 nolu parselin (A) harfleri ile gösterilen bölümlerine yönelik ise bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece kesinleşen orman kadastro haritası uygulamasına dayalı araştırma ve inceleme sonucu çekişmeli taşınmazın orman kadastro sınırları dışında kaldığı belirlenerek yazılı şekilde karar verilmişse de yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; uzman bilirkişi raporundan taşınmazın tamamında eğimin % 35 civarında ve orman ağacı kaplı olması nedeniyle eylemli orman niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
Kural olarak; tahdidin kesinleştiği yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanmasıyla çözümlenir ise de; bu sınırlandırmada 4785 sayılı Kanun hükümlerinin nazara alınmış olması halinde sağlıklı çözüme ulaşılır. Zira, 3116 sayılı Kanun sadece Devlet Ormanlarını belirlemiş olup, bu Kanuna göre, 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritaları, orman olarak sınırlandırılan alanların bu niteliğini kesinleştirmekle birlikte orman sınırları dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukukî durumunu saptamakta yetersiz kalır. Bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanunlar hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tabi tutulmuştur.
O halde, mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, ziraat uzmanına taşınmazın bitki örtüsü, toprak yapısı, üzerindeki ağaçların sayısı, yaşı, taşınmazdaki dağılımı, kapalılık oranını gösteren bilimsel verilere dayalı rapor hazırlattırılmalı, bundan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, dava konusu … İlçesi, … Mevkiinde kain 2151 nolu parselin (A) harfi ile gösterilen 194.85 m2’lik kısmı ile 2188 nolu parselin krokide (B) harfi ile gösterilen 1122.62 m2’lik kısmı hakkındaki kararın kesinleştiği anlaşıldığından bu kısımlar yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
A- Davalı Arif kızı E. K.. adına tapuda kayıtlı bulunan … İli, … İlçesi, … Mevkiinde kain 2151 nolu parselin bilirkişiler tarafından 19/03/2013 tarihli rapor ve krokide (B) harfleri ile gösterilen 2345.15 m2’lik kısmın ve 2188 nolu parselin (C) harfi ile gösterilen 817.38 m2’lik kısmının tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya tescillerine, bu kısımlara davalıların elatmalarının önlenmesine karar verilmiş, hüküm davalı E.. E.. kayyımı Y.. Ç.. vekili Hazine avukatlığı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, öncesi itibarıyla orman olan ve kesinleşen tahdit içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali, tescil ve elatmanın önlenmesi niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1944 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 1945 yılında kesinleşen orman kadastrosu, 1950 yılında 5653 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan makiye ayırma, 1965 yılında arazi kadastrosu, 3302 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan ve 22.02.1991 tarihinde ilân edilen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
İncelenen dosya kapsamına göre, bozmaya uyulmasına rağmen, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 4785 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce yapılmıştır. Mahkemece dava konusu taşınmazın eski tarihli memleket haritası ve bu haritanın yapımına esas alınan hava fotoğrafları incelenmeden, sadece eylemli durumuna göre karar verilmiştir. Tesbit tarihi itibarıyla orman olmayan bir yerin üzerinde, sonradan orman bitki örtüsü yetişmesi, o yerin orman olduğunu göstermez.
O halde, mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmesi hava fotoğraflarının stereoskop aleti vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, taşınmaz üzerindeki bitki örtüsünün niteliği ile ağaçların cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranını belirler yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, bundan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Aynı zamanda; Türk Medenî Kanununun 683. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı bulunan malik, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde yararlanma, kullanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Yine, aynı hüküm uyarınca, haksız bir elatma varsa, anılan hüküm, malike her türlü haksız elatmanın önlenmesini isteme yetkisi de tanımıştır. Somut olayda, davanın açıldığı tarihte dava konusu taşınmaz davalı adına tapuda kayıtlıdır. Davalı, dava tarihinden önce taşınmaz üzerinde tapu kaydına dayanarak tasarruf ettiğinden, davalının dava konusu taşınmaza haksız bir elatmasından söz edilemeyeceğinden mahkemece, davalının müdahalesinin men’ine karar verilmiş olması da usûl ve kanuna aykırıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 04/12/2014 günü oy birliği ile karar verildi.