Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/6385 E. 2014/10071 K. 02.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6385
KARAR NO : 2014/10071
KARAR TARİHİ : 02.12.2014

MAHKEMESİ : Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/03/2012
NUMARASI : 2009/515 – 2012/335

Taraflar arasındaki tapu siciline tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 30.03.2012 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili Av. K.. U.. tarafından istenilmekle, tayin olunan 17.09.2013 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden gelmedi, diğer taraftan Hazine vekili Av. D.G.. geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği … Kasabası, … Mahallesi,…Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece fen bilirkişi raporundaki (A) harfli 2046.61 m2 yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle, Dairenin 25.06.2009 gün 2009/8670 – 10718 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “…mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli olmadığı, öncelikle yörede 1984 yılında yapılan orman kadastro çalışmasına ilişkin işe başlama, çalışma, askı ilân ve iş bitirme tutanakları ile çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ilişkin orman tahdit haritası ilgili yerlerden getirtilmeli, daha sonra bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden keşif yapılmalı, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, taşınmazın niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, en eski tarihli hava fotoğrafı, memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 – 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenerek kesin olarak belirlenmesi, ayrıca taşınmazın eski ve yeni niteliği konusunda jeoloji mühendisinden de ayrıntılı rapor alınması, keşif sırasında taşınmazı çeşitli yönlerinden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak dava dosyası içine konulması, davanın açıldığı tarihten önce ya da sonra Hazine yetkilileri tarafından hazırlanan idari tahkikat ve haksız işgal (ecrimisil) tutanakları varsa bu tutanaklar da yerine uygulanıp tutanaklarda ismi yazılı kişiler tanık sıfatıyla dinlenilmesi, 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden de yapılması, dava konusu taşınmazın 5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesi uyarınca sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda ziraat mühendisinden rapor alınması…” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, orman kadastrosunun kesinleşmesi suretiyle orman dışında bırakıldığı tarih ile dava tarihi arasında 20 yıllık zilyetlik süresinin davacı yararına gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 6831 sayılı Kanuna göre 26.10.1984 tarihinde yapılıp 26.04.1985 – 26.04.1986 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ile 2896 sayılı Kanunla değişik 2/B madde çalışması bulunmaktadır. Daha sonra 30.09.1987 tarihinde yapılıp 24.11.1988 – 24.05.1989 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen aplikasyon, evvelce sınırlaması yapılmamış ormanlarda orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B uygulaması vardır.
Genel arazi kadastrosu işlemi ise 1960 yılında yapılmış ve kesinleşmiş, çekişmeli taşınmaz taşlık ve nitelik olduğu gerekçesiyle mülga 766 sayılı Kanun uyarınca tescil harici bırakılmıştır. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece, orman ve zilyedlik araştırmasına ilişkin bozma kararına uyularak karar verilmiş ise de, bozma kararı gerekleri tam olarak yerine getirilmemiş ve delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür.
Şöyle ki; mahkemece, taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosunun 25.05.1989 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın hem eski tarihli (1962) hem de 1989 tarihli memleket haritasında yeşil alanda kaldığı, orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten, dava tarihi olan 22.05.2006 tarihine kadar zilyedlikle kazanma koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa, yörede yapılan ilk orman kadastrosu 27.04.1986 tarihinde kesinleşmiş olup, taşınmaz bu çalışmada orman sınırı dışında bırakılmış, sonradan 1988 yılında yapılan çalışmada da durumunda bir değişiklik olmamıştır.
Bunun yanı sıra, bozma kararından sonra hazırlanan raporda çekişmeli taşınmaz, 1963 ve 1989 tarihli memleket haritasında yeşil alanda gösterilmiş, dairenin geri çevirme kararı ile dava tarihine en yakın tarihli memleket haritası kullanılarak ek rapor hazırlanması istenmiş, bunun üzerine dosyaya getirtilen ek raporda bu kez dava tarihinden de sonra hazırlanmış ve uyuşmazlığın çözümüne etkisi olmayan 2011 tarihli memleket haritası kullanıldığı anlaşılmış, orman bilirkişi raporunda taşınmazın eğimi % 10, ziraat uzmanı raporunda ise % 13-15 olarak gösterildiği halde bu çelişkiler giderilmeden ve gerçek eğim durumu belirlenmeden karar verilmiştir. Ayrıca, çekişmeli taşınmaza yakın komşu durumunda olan 1299 sayılı parsel Veli Uyar adına; 2254, 2246 ve 2247 sayılı parseller M.U.. adına mahkeme kararı ile tescil edilmiş olup, son üçü Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleşmiş, mahkemece bu dava dosyalarından da yararlanılmadığı gibi, daha önce temyiz incelemesi yapılan Dairenin 21.10.2014 gün 2014/6384-8295 ve 21.10.2014 gün 2014/6383-8593 sayılı kararları ile bozma kararı verilen aynı mahkemenin 2010/21 E.-2012/337 K sayılı ve 2010/22 E. – 2012/338 K sayılı davalarına konu taşınmazların da aynı yerde ve birbirlerine komşu oldukları halde bu dosyalardan da yararlanılmamıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar – ihya olarak kabul edilemez) ve imar – ihyanın tamamlandığı tarihten, davanın açıldığı güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülen taşınmazların, Kadastro Kanunun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar – ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ve dava tarihinden 15 – 20 yıl önce çekilen hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen orijinal renkli memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
O halde; mahkemece üç uzman orman bilirkişi, bir ziraat uzmanı, bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak keşifte, yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ve dava tarihinden 15 – 20 yıl önce çekilmiş steroskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, özellikle yeni tarihli haritadaki yeşil rengin halen üzerinde mevcut bitki örtüsünden kaynaklanıp kaynaklanmadığı belirlenmeli, gerektiğinde komşu parsellere ait kesinleşen ve derdest bulunan dava dosyaları da getirtilmeli, teraslama öncesi gerçek eğim durumu eğim ölçer ve münhanili haritalar ile bilimsel metodlarla saptanmalı, halen çalılık, kayalık ve yüksek eğimli bölümler varsa ölçülerek ayrılmalı, taşınmazın bulunduğu yerde 1/25000, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planı bulunup bulunmadığı araştırılmalı, varsa imar planına alındığı tarihe kadar bulunan zilyedliğe değer verileceği gözetilerek elde edilecek tüm delillere göre karar verilmelidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz duruşmasında temyiz eden davacı taraf, kendisini vekil ile temsil ettirmediğinden yararına vekalet ücretine takdirine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 02/12/2014 günü oy birliği ile karar verildi.