YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6381
KARAR NO : 2014/9935
KARAR TARİHİ : 27.11.2014
MAHKEMESİ : Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/11/2013
NUMARASI : 2013/21-2013/603
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Tapuda davalı adına kayıtlı olan eski A. Köyü 492 sayılı 3835 m2 yüzölçümündeki parsel, 5304 sayılı Kanunun 6. maddesi ile değişik 3402 sayılı Kanunun 22. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi hükmüne göre yapılan kadastro haritalarının yeniden düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin yapılması işleminde, … ada .. parsel sayısı 3987.9 m2 yüzölçümü ve yeni haritası ile malik hanesi “Tapu kütüğünde olduğu gibi” şeklinde tesbit edilmiş, 3402 sayılı Kanunun 11. maddesine göre 23.02.2011 ilâ 24.03.2011 tarihleri arasında ilân edildiği tutanak arkasına yazılmıştır.
Davacı Orman Yönetimi, 23.03.2011 tarihinde, parselin yörede yapılıp kesinleşen orman tahdidinde kısmen tahdit sınırları içinde bırakıldığını belirterek, bu bölümün tespitinin iptali ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescili istemiyle kadastro mahkemesinde dava açmıştır.
Mahkemece, çekişmeli parselin yenileme kadastrosunun yapıldığı, bu çalışmanın teknik çalışmalar ile sınırlı olduğu, yenileme kadastrosu nedeniyle tapu siciline geçmiş ya da geçmemiş mülkiyete ilişkin hakların inceleme konusu yapılamayacağı, yenilemede ilk kadastroda belirlenen sınırlara uyulacağı, ayrıca kadastro müdürlüğünün cevap yazısı gereğince .. ada .. sayılı parselle ilgili tutanağın itirazsız kesinleşerek tutanak ve eklerinin tapu müdürlüğüne devredilmiş olduğu gerekçesiyle 3402 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddeleri gereğince mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştikten sonra dosyanın görevli ve yetkili Antalya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hükmün temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dava dosyası asliye hukuk mahkemesine aktarılmıştır. Asliye hukuk mahkemesince Orman Mühendisi bilirkişi H. M.in 21.10.2013 tarihli raporuna göre, taşınmazın tamamının ilk orman tahdidinde orman sınırı içinde kalacak şekilde sınırlandırıldığı, O. ve H. Y.’ın bu sınırlandırmaya itirazı üzerine Antalya Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.11.1942 tarih ve 464/27 sayılı karar ile orman sayılmayan yer olarak orman sınırları dışında bırakıldığı, fen bilirkişi raporunda 2128,94 m2’lik kesimin kesinleşen orman kadastro haritasına göre orman sınırları içinde kaldığı bildirilmiş ise de orman kadastro tutanaklarındaki tarifler dikkate alınmadan arazideki gerçek duruma uymayan haritaya göre bu raporun düzenlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Yörede 3116 sayılı Kanuna göre 1940 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 1981 yılında ilk tahdidin aplikasyonu ile 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde, sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ve bu yerlerde 2. madde uygulaması yapılmış, itirazların incelemesi henüz yapılmadan 2896 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi üzerine çalışma sonuçları 11/12/1985 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki; mahkemece yörede ilk kez 1940 yılında yapıldığı anlaşılan orman kadastosu ile daha sonra 1981 yılında yapılan çalışmaya ait harita ve tutanakların tamamı getirtilerek uygulanmamış; çekişmeli yerin ilk orman kadastrosu ile 1981 yılındaki çalışmaya göre konumunu ayrı renklerde gösterir ortak rapor ve kroki alınmamıştır. Dosya kapsamından; yörede 1940 yılında ilk kez orman kadastrosu yapıldığı, yerel bilirkişi anlatımları ile dosyamızda davalı olarak yer alan R.. Y..’ın amcası oldukları anlaşılan Osman ve Hasan Yılmaz tarafından 13/11/1940 tarihinde Antalya Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/11/1942 tarih ve 464/27 sayılı dosyasında onbir adet tapu kaydına dayanılarak orman kadastrosuna itiraz ve el atmanın önlenmesi davasının açıldığı anlaşılmaktadır. Bu kararla 9, 10, 11, 19, 20, 21, 23, 24 ve 30 numaralı tapular kapsamında kaldığı kabul edilen bir kısım yerler orman sınırları dışına çıkartılmış; 14 ve 22 numaralı tapu kayıtları kapsamında kalan yerler ise orman sınırları içinde bırakılmıştır. Anılan mahkeme kararı 1981 yılında yapılan aplikasyon çalışmasında nazara alınmış; “ek aplikasyon tutanağı“ başlıklı 20/08/1981 tarihli tutanağın 35. sayfasında mahkeme kararı uygulanarak 37 ve 38. sayfalarda mahkeme kararı ile orman sınırları dışına çıkartılan yerler belirtildikten sonra 8, 9 ve 10. bentlerde bu karar kapsamında olmasına rağmen bir kısım yerlerin orman olduğundan bahisle orman sınırları içinde bırakılmıştır. Orman bilirkişisi tarafından çekişmeli yerin 1940 orman kadastrosunda tamamen orman sınırları içinde bırakıldığı, orman kadastrosuna itiraz davasının kapsamında olup yine tamamının bu karar gereğince orman sınırları dışına çıkartılarak kesinleştiği bildirilmişse de mahkeme kararına konu yer ile çekişmeli yerin irtibatını duraksama yaratmayacak biçimde krokisinde göstermemiş, aplikasyon tutanağının 8, 9 ve 10. bentlerine göre orman sınırları içinde bırakılan bölümlerle ilgisi olup olmadığı üzerinde de durulmamıştır. Bu rapor; fen bilirkişisinin, taşınmazın bir bölümünün kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı yolundaki raporla da çelişkili olup mahkemece çelişki giderilmemiştir. İlk orman kadastrosu ile aplikasyon tutanaklarındaki sabit ve değişmez hudutlar nazara alınarak orman sınırları kesin bir biçimde belirlenmemiştir. Aplikasyon tutanaklarında, bu yerdeki orman sınırının “su arkı“nı izleyerek belirlendiği görülmektedir. Fen bilirkişi krokisinde bu su arkı çekişmeli parselin güney sınırını belirler şekilde gösterilmişse de taşınmazın 1962 yılı basımı memleket haritasındaki konumuna göre taşınmazı ortadan ikiye böler şekilde bir dere ya da su arkının bulunduğu gözlenmektedir. Memleket haritasındaki dere ile orman kadastro tutanaklarında sözü geçen su arkının aynı yer olup olmadığı üzerinde durulmadığından orman kadastro tutanaklarının yöntemince uygulanıp uygulanmadığı, orman sınırının doğru belirlenip belirlenmediği yönünde de duraksama oluşmuştur.
Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden yapılacak keşifte, 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve açıklayıcı kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde, yukarıda yazılı yönetmelikler ile teknik izahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmeli, tutanaklarda sözü edilen “su arkı“nın yeri yerel bilirkişi anlatımları ve eski tarihli belgelerdeki görünüme göre kesin olarak belirlenmeli, Antalya Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/11/1942 tarih ve 464/27 sayılı kararına konu yerler ile aplikasyon tutanağının 8, 9 ve 10. bentlerine konu orman sınırları içinde kalan yerlerin neresi olduğu saptanıp davaya konu taşınmaz ile ilgisi araştırılmalı, ortak raporda bunların her biri gösterilmelidir.
Yörede ilk orman kadastrosu 1940 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmış ve 4785 sayılı Kanun nazara alınmamıştır. 3116 sayılı Kanun sadece hangi taşınmazların Devlet Ormanı sayılacağını göstermiş ve Devlet Ormanlarının kadastrosunun yapılacağını öngörmüştür. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiştir. 4785 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce mevcut bulunan tapu kayıtları da bu kanunun yürürlüğe girmesi ile hukukî değerini yitirmiş bulunmaktadır. Özde özel mülkiyete konu olamayacak yerler hakkında yanlışlık ve hata ile sicil oluşturulması bu yerlerin kamu malı olma niteliğini değiştirmez. Açıklanan nedenlerle, 4785 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce oluşan tapu kayıtları nazara alınarak oluşturulan mahkeme kararının kesin hüküm niteliği taşıyıp taşımayacağı da tartışılmalıdır.
Tutanak örneğinden, yörede 1981 yılında çalışma yapan orman kadastro komisyonunun herhangi bir nedenle orman sınırları dışında bırakılmış ormanları orman sınırları içine alma yetkisinin de olduğu anlaşıldığından çekişmeli yerin aplikasyon tutanağının 8, 9 ve 10. bentlerine konu yerlerle ilgisi olup olmadığı da değerlendirilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/11/2014 günü oy birliği ile karar verildi.