YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/633
KARAR NO : 2014/2839
KARAR TARİHİ : 06.03.2014
MAHKEMESİ : İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/04/2013
NUMARASI : 2009/468-2013/223
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı H.. Ç.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Buca İlçesi, B… Köyünde bulunan yaklaşık 4.000 m²’lik taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Mahkemece; dava konusu taşınmazın tespitte cebel ve çalılık olarak tescil dışı bırakıldığı, bu vasıfları nedeniyle kullanımla kazanılabilecek yerlerden olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05/06/2009 tarih ve 2009/7310 – 9297 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: “3402 sayılı Kadastro Kanunun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar – ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tespit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar – ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tespit tarihinden 15 – 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
Somut olayda; mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi; çevre taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilmeden, keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeden; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmadan; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeden; çekişmeli taşınmazın toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeden karar verilmiştir.
O halde; dava konusu taşınmazın orman sayılmayan ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile M.K.’nın 713. maddesine dayanılarak açılan davalarda dava tarihinden, kadastro tespitine itiraz davalarında ise tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla, yeniden yapılacak keşifte, taşınmazın niteliği ve kullanım durumunun araştırılması, orman sayılmayan ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun saptanması halinde zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığının araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713/1. maddesi hükmüne göre taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1948 yılında orman kadastrosu yapılmış, dava konusu yer orman sınırları dışında yer almıştır. 1964 yılında yapılan arazi kadastrosunda ise fundalık ve çalılık olduğu gerekçesiyle tespit dışı bırakılmıştır.
Mahkemece, davacıya gönderilen ecrimisil ihbarnamesinde işgal veya tasarrufun başlangıç tarihinin 01.01.1990 olarak belirtildiği, davacının itirazı üzerine bu tarihin 25.09.1998 olarak düzeltildiği, Milli Emlak Müdürlüğü tarafından da taşınmazın 1990’dan beri işgalli olduğunun yazıldığı, bu nedenle 1990 ile dava tarihi dikkate alındığında, 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir.
Şöyle ki; ecrimisil dosyasının incelenmesinde; işgal ve faydalanmanın başladığı tarihin 01.01.1990 olarak belirtildiği, davacının itirazı üzerine bu tarihin 25.09.1998 olarak düzeltildiği, davacı tarafından ecrimisil bedelinin 04.10.2008’de yatırıldığı, davacının ecrimisile itiraz dilekçesinde; dava konusu taşınmazın 1960’lı yıllarda yapılan kadastro çalışmalarında cebel olarak tespit dışı bırakıldığı, bu tarihten itibaren murisi tarafından imar ve ihya edilip daha sonra kullanımının kendisine geçtiği, taşınmaza fuzulî işgalci olarak değil de malik sıfatıyla zilyet olduğunu ileri sürdüğü, hükme esas alınan raporlarda çekişmeli taşınmaz üzerinde 30 yaşlarında dikili zeytin ağacı bulunduğu ve dava konusu yerin davacıya babasından kaldığının mahalli bilirkişiler tarafından da doğrulandığı anlaşılmakla, mahkemece davacı yönünden eklemeli zilyetlik koşulları ve dosyadaki diğer tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddedilmesi usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı H.. Ç..’in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 06.03.2014 gününde oy birliği ile karar verildi.