Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/6148 E. 2014/9309 K. 10.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6148
KARAR NO : 2014/9309
KARAR TARİHİ : 10.11.2014

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı … Yönetimi vekili, Fatsa, …Köyü 569 sayılı parselin ifrazından oluşan 1001 ada 9 parsel sayılı 301 m² yüzölçümündeki taşınmazın orman niteliğinde olduğu halde, davalılar adına tapuda kayıtlı olduğunu bildirerek, tapu kayıtlarının iptalini ve orman niteliğiyle Hazine adına tescilini istemiş, Hazine aynı iddia ile davaya müdahil olmuştur.
Çekişmeli 1001 ada 9 parsel sayılı taşınmaz arsa vasfıyla … adına tapuda kayıtlı olup, tapu imar uygulaması sonucu oluşmuştur. Mahkemece, her ne kadar yörede kesinleşmiş orman kadastrosu var ise de, taşınmazların fındık bahçesi niteliğinde olduğu, eski tarihli hava fotoğraflarında fındık bahçesi ile orman alanlarının karıştırılması sonucu taşınmazların yanlışlıkla orman kadastro sınırı içinde bırakıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmekle hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24/01/2013 gün ve 2012/8505 E. – 2013/210 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, çekişmeli taşınmazın 1956 tarihli hava fotoğraflarında ve 1959 tarihli memleket haritasında fındıklık niteliğinde olduğu halde, 1982 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sırasında eski tarihli resmî belgelerin yanlış yorumlanması ve fındık ağaçları ile meşe ağacının karıştırılması sonucu orman kadastro sınırı içinde bırakıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür.
Şöyle ki; bir yerde kesinleşen orman kadastro çalışması varsa, o yerin orman olup olmadığı, kesinleşen orman kadastro haritasının uygulanması sonucu anlaşılır.
Bundan ayrı; çekişmeli taşınmazın ifrazen geldiği 569 sayılı parselin önceki malikleri …ve … tarafından Orman Yönetimi aleyhine açılan kadastro mahkemesinin 1988/4 (bozmadan sonra 1990/259) sayılı orman kadastrosuna itiraz davası sonunda 569 parselin (A) harfi ile işaretli 18240 m2 bölümünün orman kadastro sınırı içinde kaldığı belirlenmiştir. Bu karar, taraflar yönünden kesin hüküm teşkil eder. Mahkemece de taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırı içinde kaldığı kabul edilmekle birlikte, tekrar eski tarihli resmî belgelere göre inceleme yapılmak ve bu belgeler yorumlanmak suretiyle karar verilmiş, orman kadastrosuna itiraz sürelerinin geçtiği ve orman sınırının kesinleştiği, 569 sayılı parselin de kısmen orman sınırı içinde kaldığına ilişkin kesin hüküm bulunduğu düşünülmemiştir.
O halde; mahkemece yapılacak iş, kadastro mahkemesinin kesinleşen dosyasında bulunan krokiyi, çekişmeli taşınmazın ifrazdan önceki ve sonraki paftalarını ve kesinleşen orman kadastro haritasını birbiri üzerine aplike etmek ve taşınmazın geniş çevresi içinde en az 7 – 8 orman sınır noktası görülecek şekilde uygulama yapmak suretiyle taşınmazın hangi bölümlerinin orman kadastro sınırı içinde kaldığını belirlemek ve bu bölümlere ilişkin davanın kabulüne karar vermekten ibarettir.” denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne, 1001 ada 9 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, karar verilmiş, hüküm davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1978 yılında 6831 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve aynı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulaması bulunmaktadır.
Çekişmeli 1001 ada 9 parsel sayılı taşınmaz, 569 parsel sayılı taşınmazda yapılan imar uygulamasıyla oluşmuştur.
Dosya kapsamı, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi uyarınca; “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dâhil, yargılama giderine hükmolunmaz” ve 17. maddesi ile eklenen geçici 11. maddesine göre “bu kanunun 36/A maddesi hükmü henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dahil yargılama giderleri için de uygulanır” hükümleri uyarınca davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil yargılama giderlerine hükmolunması, hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün 2, 3, 4 ve 5 fıkralarının hükümden çıkartılmasına ve bunun yerine 2 numaralı fıkra olarak ”2- 3402 sayılı Kanuna 6099 sayılı Kanun ile eklenen 36/A maddesi ile geçici 11. maddesine göre, davacı … İdaresi ve asli müdahil Hazinenin yaptığı tüm yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına ve aynı yasa hükmü gereğince davacı … İdaresi ve asli müdahil Hazine yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına” ibarelerinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla …M.K.’nun 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/11/2014 günü oy birliği ile karar verildi.