YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6068
KARAR NO : 2014/7272
KARAR TARİHİ : 08.09.2014
MAHKEMESİ : Silifke 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/12/2011
NUMARASI : 2008/4-2011/616
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi müdahil davacı H.. Ö.. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 1990 yılında yapılan kadastro sırasında O. Köyü, .parsel sayılı 2396,99 m² yüzölçümündeki taşınmazın Ali oğlu O. Ö.’ın senetsizden mülkü olup, 20 yılı aşkın bir zamandan beri nizasız fasılasız malik sıfatıyla zilyet ve tasarrufunda iken 1966 yılında oğlu H.. Ö..’a kayıtsız ve şartsız hibe ettiği ve taşınmazın hibe tarihinden bu yana zilyet ve tasarrufunda bulunduğu ve H.. Ö..’ın iş bu parsele tapu almak için Asliye Hukuk Mahkemesinin 1989/124 Esas sayılı dosyasında tapu tescil davası açtığından söz edilerek kargir ev ve arsası niteliğiyle malik hanesi açık bırakılarak tutanak aslı 3402 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince 19/10/1990 Tarihli yazı ekinde kadastro mahkemesine gönderilmiş, ancak tutanak aslının gönderildiği kadastro mahkemesinde tutanak aslı kaybolmuştur.
Davacı Hazine 02/01/2008 havale tarihli dilekçesiyle; dava konusu O.Köyü 1677 sayılı taşınmazın Hazine adına tespitinin yapılmasının ardından, H.. Ö.. isimli şahıs tarafından tescil davası açıldığı için söz konusu taşınmazın Hazine adına tescilinin gerçekleşmediği, H.. Ö.. isimli şahsın davayı takip etmemesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırıldığı ve sonrasında açılmamış sayılma kararı verildiği ve 1677 sayılı taşınmazın tapu kütüğünde malik hanesinin boş olduğu ve tapu müdürlüğü ile yapılan yazışmalarda taşınmazın Hazine adına tescil işleminin yerine getirilmediğini belirterek taşınmazın Kadastro Kanununun 18. maddesi gereğince Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Müdahil davacı H.. Ö.. vekili 27.04.2009 tarihli harçlı dilekçesiyle, müvekkili tarafından daha önce açılan ve açılmamış sayılma kararı ile sonuçlanan davaların niza olmadığı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla dava konusu taşınmazı edinme koşullarının müvekkili yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre müvekkili adına tescili istemiyle davaya katılmıştır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın üzerinde köklü kayalıklar ve maki türlerinin bulunduğu, genel görünüm itibariyle taşlık ve kayalık olup, zilyetlikle kazanılamayacak yer görüntüsünde olduğu, çekişmeli taşınmazın keletelik arazi olduğu, doğal yapısında taşlık, kayalık ve çalılık alanların bulunduğu, toprağın bunlar arasında dar ve küçük boyutlarda cepler halinde bulunduğu, taşınmazın üzerinde herhangi bir imar ve ihya çalışmasının yapılmadığı ve doğal hali ile bulunduğu, içindeki taşlık ve kayalık alanların temizlenmediği, dar kelete alanlarından açığa çıkan kaya parçalarının bir kısmının kenarlara atıldığı, üzerinde ev yapılmakla imar ve ihya edildiğinden bahsedilemeyeceği gerekçeleriyle müdahil davacı gerçek kişinin davasının reddine, davacı Hazinenin davası yönünden ise dava konusu taşınmazın denize yakın oluşu ve ondan ekonomik yarar sağlanması mümkün bulunduğu gerekçesiyle kabulüne ve dava konusu O.K. 1677 parsel sayılı taşınmazın 2486,65 m² yüzölçümü ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm müdahil davacı H.. Ö.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1987 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 31.08.1966 tarihinde yapılmış ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir. 01.03.1991 tarihinde ise ek arazi kadastrosu yapılmıştır.
Mahkemece işin esasına girilerek karar verilmiş ise de, mahkemenin bu uygulaması usûl ve kanuna uygun değildir. Şöyle ki; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 26. maddesi hükmünde bir taşınmaz hakkında kadastro tutanağının düzenlenmesi ile Kadastro Mahkemesinin görevinin başlayacağı, 27. maddesi hükmünde de, mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan veya henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında o taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevinin sona ereceği, dava dosyalarının re’sen Kadastro Mahkemesine devrolunacağı açıklanmış, Kadastro Hâkiminin devredilen bu dava dosyaları ile beşinci madde gereğince müdür tarafından gönderilen kadastro tutanaklarını birleştirerek 11. maddede yazılı şekle uygun olarak askı ilânını yaptıracağı, ilân süresi bitmeden duruşmaya başlanamayacağı, henüz kesinleşmemiş olan davalara, kaldıkları noktadan bu kanunda öngörülen esas ve usûl dairesinde devam olunacağı belirtilmiştir. Bu olguların kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle istek olmasa bile, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Toplanan delillerden kadastro tespitinin yapıldığı tarihte, davaya konu ..parsel sayılı taşınmazın Silifke Asliye Hukuk Mahkemesinin 1989/124 esas numaralı dosyasında davalı olması sebebiyle malik hanesi açık bırakılarak tespitinin yapıldığı, Silifke Kadastro Müdürlüğünce tutanak aslının 19/10/1990 tarih ve K33070-261/3152 sayılı üst yazı ekinde Silifke Kadastro Mahkemesine gönderildiği, Asliye Hukuk Mahkemesince 1989/124 esas sayıl dosyada açılmamış sayılma kararı verildiği ve aktarılması gereken bu dosyanın Kadastro Mahkemesine aktarılmadığı ve Kadastro Mahkemesine gönderilen tutanak asılının ise kaybolduğu ve bulunamadığı, tutanak suretinin ise Kadastro Müdürlüğünde bulunduğu, Dairenin iade kararı ile dosyaya getirtilen belgelerden anlaşılmıştır.
Dava konusu 1677 sayılı taşınmaz davalı olduğu gerekçesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 5. maddesi hükmü uyarınca malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Hal böyle olunca somut olayda aynı Kanunun 30. maddesi hükmünün uygulanacağı kuşkusuzdur. Bir başka anlatımla gerçek malikin Kadastro Mahkemesince belirlenmesi zorunludur.
Kadastro Mahkemesinin görevi kadastro tutanağının düzenlendiği tarihte başlar. Herhangi bir şekilde bu tutanak aslının kaybolması veya yanması gibi hallerde eldeki mevcut bilgi ve belgelere dayanılarak tutanağın usûlünce ihya edilmesi ve gerekli ilânların yaptırılması, ilân süresi içerisinde açılacak davaların eldeki mevcut dava ile birleştirilerek yargılamanın yürütülmesi gereklidir.
Olayımızda dava konusu taşınmaza ilişkin 12/10/1990 tarihinde 1677 parsel sayısı ve 2396,99 m² yüzölçümüyle kargir ev ve arsası niteliğiyle malik hanesi açık kadastro tutanağı düzenlenmiş, ancak Kadastro Mahkemesine gönderilen tutanak aslı kaybolmuştur. Buna göre, Asliye Hukuk mahkemesindeki derdest dava nedeniyle kadastro tutanağı kesinleşmeyen . parsel sayılı taşınmaz hakkında açılan işbu davada kadastro mahkemesi görevli bulunmaktadır. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen incelenmesi gerekir.
Mahkemece belirtilen yön gözönünde bulundurularak dava hakkında mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın görevli Kadastro Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı H.. Ö.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/09/2014 günü oy birliği ile karar verildi.