Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/6046 E. 2014/10162 K. 03.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6046
KARAR NO : 2014/10162
KARAR TARİHİ : 03.12.2014

MAHKEMESİ : Çerkeş Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/01/2013
NUMARASI : 2008/180 – 2013/12

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı N.. Ü.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı 15.09.2008 tarihli dilekçesinde özetle; .. ili, …ilçesi,.. köyünde kain 160 ada 17 sayılı parselde kayıtlı taşınmazın babası A. Ü..’nın nizasız fasılasız uzun yıllardır zilyetliğinde iken ölümüyle mirasçılarına kaldığını, taşınmaza 1986’dan beri zilyet olduğunu, vergilerini ödediğini, ancak yapılan kadastro çalışmalarında taşınmazın Hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile A. Ü..mirasçıları adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Yargılama sırasında dava konusu yapılan taşınmazın aynı yerde 127 ada 921 parsel sayılı orman parseli içinde kaldığı, mahkemece davalının herhangi bir tapu kaydına dayanmadığı, zilyetlik ve vergi kaydına dayandığı, zilyetliğe dayanarak kadastro askı süresi olan 29.12.1992 tarihinden 28.1.1993 tarihine kadar iş bu davayı kadastro mahkemesinde açması gerektiği, askı ilânından sonra 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesi uyarınca tapuya dayanılarak ve 10 yıllık süre içinde tapu iptal ve tescil davası açılabileceği gibi ayrıca taşınmazın güney ve batı sınırının orman olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Yörede 3402 sayılı Kanunun 7. maddesi uyarınca yapılan ve 18.11.2005 – 20.12.2005 tarihleri arasında ilân edilen kadastro çalışmaları bulunmaktadır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; davacı dava dilekçesinde, 160 ada 17 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptalini istemişse de, bilirkişi raporunda dava konusu yerin orman parseli olan 127 ada 921 parsel sınırları içinde kaldığı belirtildiğinden davacıya dava konusu yer açıklattırılarak dava konusu yere ilişkin tapu kaydı ile yörede yapılan orman sınırlandırılmasına ilişkin orman tahdit evrakları getirtilmeden dava konusu yer ve konumu belirlenmeden, mahkeme kararından önce Anayasa Mahkemesi tarafından 22.05.2013 tarih ve 2012/108 E. – 2013/64 K. sayılı ilâm ile 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun, 5/11/2003 tarihli ve 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümlelerinin Anayasanın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptallerine karar verildiği, kararın 13.01.2014 günü itibariyle yürürlüğe girdiği ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve mahkemenin ret kararından sonra 26/2/2014 tarihli ve 6527 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1.3.2014 tarih ve 28928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girdiği ve 6527 sayılı Kanunla, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinin somut davayı ilgilendiren birinci fıkrası, “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilân edilir. Bu ilân ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” şeklinde değiştirildiği dikkate alınmadan, 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesine göre orman olarak kesinleşen taşınmazın tapusunun iptali isteminin 10 yıllık süre içinde tapuya dayalı olarak açılabileceği, davacının ise, zilyetliğe dayalı dava açtığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.
Oysa getirilen bu yeni düzenlemeye göre, tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık süre içerisinde tapuya dayalı olsun veya olmasın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açılabilecektir.
O halde; mahkemece öncelikle davacıya dava dilekçesi açıklattırılmalı dava konusu yer belirlenmeli, dava konusu yere ilişkin tapu kaydı, kadastro tutanağı, orman kadastro evrakları getirtildikten sonra, dava tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık süre aşıldıktan sonra açılmışsa, davanın süreden reddine karar verilmeli, davanın on yıllık süre içinde açıldığı belirlendiği takdirde bu yerle ilgili delillerin toplanarak Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinde 6527 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin usûlî kazanılmış hakkın istisnalarından olup derdest davalarda da uygulanması gerektiğinden, orman kadastrosuna itiraz davalarının 10 yıl içinde zilyetliğe dayalı olarak açılabileceği nazara alınarak tapu kaydı koşulu aranmaksızın işin esasının incelenip çekişmeli taşınmazın öncesinin orman olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi için mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir.
Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785, 5658 ve 6831 sayılı kanunlar hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Kanun ile sadece hangi nitelikteki taşınmazların devlet ormanı sayılacağını göstermiş ve devlet ormanlarının kadastrosunun yapılmasını öngörmüştür. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tâbi tutulmuş ve iadenin koşulları aynı yasada gösterilmiştir.
Mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacının temyiz itirazının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/12/2014 günü oy birliği ile karar verildi.