YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6
KARAR NO : 2014/2238
KARAR TARİHİ : 20.02.2014
MAHKEMESİ : Osmaniye Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 24/04/2013
NUMARASI : 2009/75 – 2013/16
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar H.. H.., Orman Yönetimi ve DSİ tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdikleri .. Mahallesi .. Mevkiinde bulunan toplam üç parça taşınmazlarının tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır.
Davalı H.. H.., 25.09.2006 tarihli cevap dilekçesi ile davanın reddine ve Medenî Kanunun 713/6 maddesi gereğince tescil talebinde bulunmuştur.
Mahkemece, gerçek kişilerin davasının kesin hüküm nedeniyle reddine, H.. H..nin karşı tescil talebinin kabulüne ve fen bilirkişilerin 19.04.2007 tarihli krokili raporunda (A) işaretli 4359,75 m², (B) işaretli 914,28 m² yüzölçümlü bölümlerin H.. H.. adına, (C) işaretli 2907,56 m² yüzölçümlü bölümün orman niteliği ile H.. H.. adına tapuya tesciline karar verilmiş, davacılar vekilinin eski hale getirme talebinin mahkemece kabul edilmesi nedeniyle davacı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmekle, hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 08/03/2011 tarih 2011/1369-2341 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “İddia, savunma ve tüm dosya içeriğine göre, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede, dava tarihinden sonra, 2008 yılında arazi kadastrosu yapıldığı ve davalı taşınmazın bir kısmına 2089 ada 2 parsel numarası verilerek kadastro tutanağı düzenlendiği, 3402 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince malik hanesi açık bırakılarak ve davalı olduğu belirtilerek kadastro mahkemesine devredildiği, kadastro mahkemesince 2008/498 Esas sırasına kaydedilerek yargılamaya başlanıldığı, 04.02.2009 gün 2008/498-6 sayılı karar ile dava konusu taşınmazın davalı olduğu temyize konu dosyada karar verilmesi nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin verilen kararın, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14.09.2009 gün 2009/9900 – 13153 sayılı karar ile bozulduğu anlaşılmıştır.
Zaman bakımından kadastro mahkemesinin görev ve yetkisini düzenleyen 3402 sayılı Kanunun 26. maddesine göre, mahkemenin yetki ve görevi, taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar. Kadastro mahkemesinin davayı görebilmesi için dava konusu taşınmaz hakkında tespit tutanağı düzenlenmesi ve kanunî süre içerisinde dava açılmış olması veya taşınmaz hakkında hukuk mahkemelerinde davanın devam ediyor olması ve kesinleşmemiş olması gerekir. Yine aynı Kanunun 27. maddesine göre ise, mahallî hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında o taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona erer ve davalara ait dosyalar mahkemesine re’sen devrolunur.
Kadastro hâkimi, devredilen bu dava dosyaları ile beşinci madde gereğince müdür tarafından gönderilen kadastro tutanaklarını birleştirerek 11 inci maddede yazılı şekle uygun olarak askı ilânını yaptırır. İlân süresi bitmeden duruşmaya başlanamaz. Henüz kesinleşmemiş olan davalara, kaldıkları noktadan bu Kanunda öngörülen esas ve usûl dairesinde devam olunur.
Görev kamu düzenine ilişkin olup, istek olmasa bile yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmelidir.
O halde, bütün bu maddi ve hukukî olgulara göre, dava konusu taşınmazları bir bölümü hakkında 2089 ada 2 parsel sayısı verilerek tesbit tutanağı düzenlendiğinden 3402 sayılı Kanunun 26 ve 27. maddeleri gereğince, davaya bakma görevi kadastro mahkemesine aittir. Asliye hukuk mahkemesince yapılacak iş, görevsizlik kararı verilerek dava dosyasının kadastro mahkemesine aktarılmasıdır. Kadastro mahkemesince de, davaya konu (A), (B) ve (C) işaretli taşınmazlar hakkında 2008 yılında yapılan genel arazi kadastro çalışmalarında 2089 ada 2 sayılı parsel ile birlikte dava dışı hangi parsellere tesbit gördükleri belirlenmeli, 2089 ada 2 sayılı parsel dışında tesbit gördükleri parseller varsa, bu parsellerin kadastro tutanak asılları getirtilmeli, kesinleşme işlemi yapılarak tapuya tescili yapılan taşınmazlar varsa, 3402 sayılı Kanunun 5 ve 27. maddesi ile davalı taşınmaz mal tutanaklarının kadastro mahkemesine devri hakkında yönetmeliğin 7/e maddesi gereğince temyize konu dava nedeniyle kesinleşmedikleri düşünülmelidir. Bu hususlar gözönüne alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi usûl ve kanunlara aykırı olduğu”na değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra görevsizlik kararı verilerek dosya kadastro mahkemesine gönderilmiştir. Kadastro mahkemesince, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile Osmaniye İli, Merkez İlçesi, .. Mahallesi 2089 ada 2 parsel nolu taşınmazın tesbitinin iptaline, 13/03/2013 hâkim havale tarihli fen bilirkişi raporunda (A) ve (F) harfi ile gösterili 5650.13 m2’lik kısmının bahce vasfıyla davacı karşı davalılar Ali ve M.. T..’nin her biri adına ayrı ayrı olmak üzere 1/2 hisse düşecek şekilde kayıt ve tesciline, (D) harfi ile gösterili 196.95 m2’lik kısmın olduğu gibi yol olarak bırakılmasına, (B) ve (E) harfi ile gösterilen 1095,06 m² alanın kısımlarının geniş orman parseli olan Osmaniye İli, Merkez İlçesi, … Mahallesi 2089 ada 8 nolu parsele eklenerek orman vasfı ile H.. H.. adına kayıt ve tesciline, (C) harfi ile gösterilen Osmaniye İli, Merkez İlçesi, … Mahallesi 2089 ada 8 nolu taşınmazın içerisinde kalan bölümün orman vasfı ile H.. H.. adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm, davalılar H.. H.., Orman Yönetimi ve DSİ tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili davası olarak açılmış iken, yörede kadastro çalışmaları başlayıp çekişmeli yerle ilgili kadastro tutanağı düzenlenmesi ile kadastro tesbitine itiraza dönüşmüştür.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 18.03.1993 tarihinde ilânı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu dava tarihinden sonra 2008 yılında yapılmıştır.
Davacılar tarafından daha önce H.. H.., Belediye Başkanlığı, Orman Yönetimi ve DSİ’ye karşı açılan tescil davasının, Osmaniye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/101- 2001/410 sayılı kararı ile feragat nedeniyle reddedilerek kararın kesinleştiği, daha sonra 2006 yılında davacıların yine aynı yer hakkında tescil davası açtıkları, feragat nedeniyle reddedilen Osmaniye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/101- 2001/410 sayılı dosyasını da delil olarak gösterdikleri, yargılama sırasında yörede kadastro çalışmalarının başlaması üzerine taşınmaz hakkında davalı olması nedeniyle malik hanesi açık bırakılarak 2089 ada 2 parsel numarası ile tanzim edilen tutanağın kadastro mahkemesine gönderildiği, kadastro mahkemesince tutanak ile asliye hukuk mahkemesinden görevsizlikle gelen dava dosyası birleştirilerek yargılamaya devamla hüküm kurulduğu görülmektedir. Ne var ki; mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki, davacılar ikinci kez açtıkları tescil davasında daha önce feragatla sonuçlanan dava dosyasını delil göstermelerine ve dosyadaki diğer bilgilerden de tescile konu yerin her iki dosyada da aynı yer olması muhtemel olmasına rağmen, Osmaniye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/101- 2001/410 sayılı dosyası keşif sırasında uzman ve
yerel bilirikşiler marifetiyle uygulanmak suretiyle aynı yer olup olmadığı belirlenmemiştir. Dava konusu yerin her iki dosyada da aynı olması durumunda tarafları, dava konusu ve dava sebebi aynı olan önceki kararın Hukuk Muhakemeleri Kanunun 303. maddesi gereğince kesin hüküm oluşturacağı açıktır.
O halde; mahkemece, Osmaniye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/101- 2001/410 sayılı dosyası getirtildikten sonra, mahallinde yapılacak keşifte fen bilirkişi ve yerel bilirkişiler yardımı ile yapılacak uygulama ile dava konusu yerin feragat edilen dosyadaki yer ile aynı yer olup olmadığı belirlenmeli, bu konuda fen bilirkişiden rapor alınmalı, her iki dosyada da dava konusu yerin aynı yer olduğunun belirlenmesi halinde, önceki kararın davacılar açısından kesin hüküm oluşturacağı gözönünde bulundurularak davacıların davası reddedilerek, temyize konu 2089 ada 2 sayılı parselin (A) ve (F) harfi ile gösterilen bölümlerinin, H.. H..nin talebi de gözönünde bulunduralarak, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince, belirlenen nitelikleri ile H.. H.. adına tesciline karar verilmesi gerekeceği hususları gözönünde bulundurularak oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Kabule göre de; orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesine dayanılarak 2089 ada 2 sayılı parselin (B) ve (E) bölümlerinin birbirinden ayrı yerlerde bulunması dikkate alınarak ayrı parsel numarası verilmek sureti ile orman niteliğiyle H.. H.. adına tesciline karar verilmesi gerekirken, 2089 ada 8 sayılı orman parseline eklenmesi şeklinde hüküm kurulması ve (C) harfi ile gösterilen bölüm yönünden ise çekişmeli taşınmaz kesinleşmiş tahdit sınırları içinde ve tapuda kayıtlı olduğu gözardı edilerek mükerrer sicil oluşturacak şekilde yeniden orman niteliği ile H.. H.. adına tesciline karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar H.. H.., Orman Yönetimi ve DSİ’nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 20/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.