Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/5951 E. 2014/10424 K. 11.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5951
KARAR NO : 2014/10424
KARAR TARİHİ : 11.12.2014

MAHKEMESİ : Andırın Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 23/07/2013
NUMARASI : 2011/85-2013/237

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı B.. K.. mirasçılarından İ.. K.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Kadastro sırasında …Köyü, 101 ada 7 parsel sayılı 10087,74 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla niteliğiyle davalı gerçek kişi adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine, dava konusu parselin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ile kaçak ve yitik kişilerden kalma yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmış; Orman Yönetimi ise, 03.03.2010 tarihli harçlı dilekçesiyle, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla davaya katılmıştır.
Mahkemece, davacı Hazinenin açtığı davanın reddine, katılan Orman Yönetiminin açtığı davanın ise kabulüne ve dava konusu, …Köyü, 101 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tespit tutanağının (kadastro tespitinin) iptali ile taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, davacı Hazine vekili ve davalı B. K.. tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 29/06/2011 gün ve 2011/269 – 2011/8285 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece tarafların dayandığı tapu kayıtları dosyaya getirtilmediği gibi taraflarca dayanılan tapu kayıtlarının ilk tesisinden itibaren sıra izler biçimde tüm geldi ve gittileri de getirtilmemiş ve tapu kayıtlarının başka parsellere revizyon görüp görmediği araştırılmamıştır. Keşifte davacı Hazinenin sunduğu fotokopi belge üzerinde yapılan tapu kaydı uygulaması yetersiz olduğu gibi davalı gerçek kişilerin dayandıkları tapu kaydı ise hiç uygulanmamıştır. Ayrıca, keşif sırasında yerel bilirkişi usulüne uygun olarak dinlenmediği gibi davalı gerçek kişilerin mahkemeye sundukları tanıklar adına tebligat çıkartılmamış ve tanık dinlenmemiş, komşu parsel tutanak ve dayanakları denetlenmediği için, taşınmazın niteliği, intikali ve tasarrufu hususunda hiçbir bilgi edinilmeden karar verilmiştir.
Bu nedenle, mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmaza komşu olan parsellere ait kadastro tespit tutanakları ile eğer itirazlı iseler dava dosyaları ve tespite esas tapu kayıtları ile davacı Hazine ve davalı gerçek kişilerin dayandıkları tapu kayıtları tüm geldi ve gitti kayıtları ile birlikte getirtilerek, kadastro sırasında revizyon görüp görmedikleri araştırılmalı, revizyon görmüş iseler revizyon gördüğü kadastro parsellerine ait kadastro tespit tutanakları getirtilmeli, bu tapu kaydına dayanılarak çekişmeli taşınmaza komşu olan taşınmazlara ilişkin açılmış bulunan başkaca dava bulunup bulunmadığı araştırılarak varsa bu dava dosyaları tespit edilmeli, sonrasında önceki bilirkişiler dışında seçilecek bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte dayanılan tapu kayıtlarının mahalli bilirkişi eliyle mahallinde uygulanmalı, sınır denetimi yapılmalı, dayanılan tapu kayıtlarının mahalline uyup uymadığı tespit edilerek tapu kayıtları mahalline uyuyor ise, tapu kaydının kapsadığı taşınmazları gösterir fennî bilirkişi tarafından düzenlenecek denetlemeye elverişli krokili rapor alınmalı, dayanılan tapu kayıtları çekişmeli taşınmaza uyuyor ise, tapu kayıt malikleri ile davalılar arasında akdî veya irsî irtibat bulunup bulunmadığı araştırıldıktan sonra, dosyada bulunan orman bilirkişi raporu ve rapora ekli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumu dikkate alınarak tapu kaydının 4785 ve 5658 sayılı kanunlar kapsamında hukukî değerini yitirip yitirmediği araştırılmalı, dayanılan tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli kapsamı tayin edilerek, miktar fazlasının sınırdaki ormandan açıldığını kabul olunması ve tapu kaydının miktarı ile geçerli sayılması gerektiği düşünülmeli, tapu kayıtları taşınmaza uymuyorsa bu kez, davalı gerçek kişiler yönünden zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak, yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; arazi başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, ne durumda bulunduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, imar ve ihyaya konu edilmiş ise, ihyanın hangi tarihte başladığı ve ne zaman bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalı kişi ve murisi yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3.7.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik araştırma ve incelemeye dayanarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davacı Hazinenin ve müdahil davacı Orman Yönetiminin davasının kabulüne; dava konusu Kahramanmaraş İli, Andırın İlçesi,…. Köyü 101 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tespitinin iptali ile; orman niteliğinde Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı B.. K.. mirasçılarından İ.. K.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
Mahkemece dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesi ile davacı Hazine ve asli müdahil Orman Yönetiminin davasının kabulüne karar verilmişse de delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür. Şöyle ki; mahkemece yapılan keşif sonucunda, en eski tarihli memleket haritaları ve hava fotoğrafları da incelenerek düzenlenen 09.06.2013 tarihli orman bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmiş olup, rapora ekli memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde yapılan incelemede rapor içeriğinin doğru olduğu denetlenebilmektedir.
Davalı gerçek kişi ve davacı Hazine tapu kaydına dayanmış olup, mahkemece yapılan keşifte, tarafların tapularının ugulanması sonucu davalı Hazinenin tapusunun dava konusu yere uymadığı, davalı gerçek kişinin tapu kaydının ise dava konusu taşınmazla birlikte geniş bir alanı kapsadığı belirlenmiş ve davalının zilyetliği de mahalli bilirkişi beyanları ile doğrulanmıştır. Ayrıca, dava konusu taşınmaza komşu olan 101 ada 8 ve 10 parsel sayılı taşınmazlar için Hazinenin aynı tapu kaydına dayanarak aynı iddia ile açtığı davalar; dava konusu taşınmazın davacı Hazinenin dayandığı Mart 1285 tarih 119 sayılı tapu kaydının kapsamında kalmadığı, taşınmazın kanunları uyarınca devlete kalan yerlerden olmadığı, taşınmaz üzerinde tespit tarihinde davalı A.K..yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği açıklanarak reddedilmiş ve temyiz incelemesinden de geçerek kesinleşmiştir.
Açıklanan tüm hususlar dikkate alındığında orman sayılmayan ve özel mülke konu olabilecek dava konusu taşınmaz için açılan davanın reddi ile dava konusu taşınmazın, davalı B.. K..’nın veraset ilâmında belirtilen payları oranında mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek davanın kabulüne karar verilmiş olması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı İ.. K..’nın temyiz itirazlarının kabulü ile hukmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/12/2014 günü oy birliği ile karar verildi.