Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/5757 E. 2014/9350 K. 11.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5757
KARAR NO : 2014/9350
KARAR TARİHİ : 11.11.2014

MAHKEMESİ : Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/11/2013
NUMARASI : 2011/816-2013/1659

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

K.İli, K. İlçesi, O.Köyü, K. Mevkiinde bulunan .. ada .. parsel sayılı 11778,18 m2 yüzölçümlü taşınmaz, ham toprak niteliği ile davalı Hazine adına kayıtlıdır.
Davacı vekilinin, 01.06.2011 havale tarihli dilekçesinde özetle; 118 ada 289 parselde kayıtlı taşınmazın müvekkilinin yurt dışında olduğundan 2002 yılında yapılan kadastro çalışmaları ve tespitleri sonucunda yanlışlıkla davalı Hazine adına kaydedildiği, bu taşınmazın müvekkiline ait olduğu iddiasıyla, dava konusu taşınmazın tapuda davalı Hazine adına kayıtlı olan kaydının iptali ile davacı adına tespit ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Yargılama sırasında; çekişmeli.. ada .. parselin ifrazla O. Köyü, K. Mevkiinde bulunan .. ada .. ve .. parsel sayılı taşınmazlara ayrıldığı, 118 ada 447 parsel sayılı taşınmazın malikinin C. Ç. olduğu, Kayseri 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/834 E. – 2012/44 K. sayılı kararı tapu iptali ve tescil davası sonucu bu parselin C. Ç.üzerine kaydının yapıldığı, ifraz sonucu oluşan 118 ada 448 ve 449 parsel sayılı taşınmazların malikinin Maliye Hazinesi olduğu, dava konusu yerin ifraz sonucu oluşan .. ada .. parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 2002 yılında yapılıp kesinleşen 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre orman kadastrosu yapılmış, çekişmeli parseller orman alanı dışında bırakılmıştır.
Mahkemece, jeoloğ bilirkişi raporuna göre çekişmeli taşınmazın 1956 ve 1986 tarihli hava fotoğraflarında kullanılmayan arazi niteliğinde olduğu belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkeme ve keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler ile tanık beyanlarında, dava konusu taşınmazın davacının babası tarafından kullanılırken, babasının ölümünden sonra paylaşım sonucunda dava konusu taşınmazın davacıya kaldığını ifade etmektedirler. Ayrıca, dava konusu taşınmazın bitişiğinde bulunan yine davacının babasından kalan yere ilişkin olarak C. Ç. tarafından Kayseri 4. Sulh Hukuk Mahkemesine açılan 2011/834 E. sayılı dosyanın yargılaması sonucunda, 4. Sulh Hukuk Mahkemesince, davanın kabul ile davacı gerçek kişi adına tesciline dair verilen kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06/12/2012 tarih ve 2012/4924 E. – 2012/11902 K. sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmış; yine, ziraat bilirkişisi raporunda dava konusu taşınmazın 50 yılı aşkın süredir ekilip biçilen zilyetlik ile iktisabı olanaklı olan yerlerden olduğu bildirildiği halde, davacı yararına zilyetlik ile kazanma koşullarının oluşmadığı konusunda tereddüt oluşmuş ve taşınmazın sınırında orman bulunduğu halde orman araştırılması yapılmamasıda doğru görülmemiştir.
Bu nedenle, mahkemece; 1956 ve 1980 tarihli memleket haritası, 1956 ve 1980 tarihli hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişisi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar (gerçek kişi) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/11/2014 günü oy birliği ile karar verildi.