Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/5751 E. 2014/9221 K. 07.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5751
KARAR NO : 2014/9221
KARAR TARİHİ : 07.11.2014

MAHKEMESİ : Saruhanlı Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2013
NUMARASI : 2011/297-2013/436

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı İ.. E.. vekili, 30/11/2011 havale tarihli dilekçesi ile; 1966 yılında yapılan kadastro sırasında tapulama harici bırakılan G.Beldesi 9930 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, 2006 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosu sırasında 153, 154, 155, 156, 157 ve 153 numaralı orman sınır noktaları ile çevrili .. numaralı orman iç parsel poligonu olarak orman sınırları dışında bırakıldığını ve 20 yılı aşkın süredir müvekkilinin zilyetliğinde bulunduğunu ileri sürerek, müvekkili adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne; 766 sayılı Tapulama Kanununun 2. maddesi hükmü uyarınca tesbit dışı bırakılan ve fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 07/10/2012 tarihli rapor ve eki krokisinde (A) harfiyle gösterilen 8932,03 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacı İ.. E.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Medenî Kanunun 713. maddesi uyarınca kadastro sırasında tescil harici bırakılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 166 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından 2003 yılında yapılıp 26/09/2006 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması ile 766 sayılı Kanun çerçevesinde yapılan ve 28/06/1966 tarihinde kesinleşen arazi kadastrosu vardır.
Dosya arasında bulunan bilgi ve belgeler ve özellikle bilirkişi rapor ve krokilerinden çekişmeli taşınmazın dört yönden kesinleşen orman parseli ile çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tapu kaydına dayanmayıp zilyetlik iddiasına dayanmaktadır. Çekişmeli yer, bu hali ile 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde tanımlanan orman içi açıklığı niteliğindedir
6831 sayılı Kanunun 17. maddesi orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanunun, madde: 17/1-2
Devlet Ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nev’i bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali).
Kanun metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR].
Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır.
Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01/06/1988 gün ve 31/13 E.K.; 14/03/1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03/03/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; bu tür yerler kanun gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına kanunî olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez.
Mahkemece, değinilen yönler gözetilerek davanın reddi gerekirken, dava konusu taşınmazın özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın kabulü yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılardan Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 07/11/2014 günü oy çokluğu ile karar verildi.

K A R Ş I O Y

Davacı M. İli, S. İlçesi, G. Kasabasında, B. Mevkiinde kain 8.931 metrekare yerin kendileri tarafından imar ihya edilip tarım arazisi olarak kadimden beri kullanıldığı gerekçesiyle adına tescilini talep etmiştir.
Dava konusu parselin bulunduğu yerde 1966 yılında arazi kadastrosu yapılmış, dava konusu yer tescil harici bırakılmış; 2003 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında kadimden beri tarım arazisi olarak kullanıldığından bahisle .. numaralı iç parsel olarak orman dışında bırakılmıştır.
Mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesi, orman bilirkişisi dava konusu yerin orman olmadığını, ziraatçı bilirkişi ise tarım arazisi olduğunu rapor etmiş, mahkemece zilyetlik süresi yeterli görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
İhtilaflı olan husus dava konusu yerin orman içi açıklık olup olmadığına ilişkindir. Bilindiği üzere yasa koyucu tarafından bir yerin orman olup olmadığını tespit ve ülke ormanlarını sınırlandırma yetkisi Orman Kanunu 7. maddesi uyarınca 5304 sayılı yasa çıkarılıncaya kadar mutlak olarak Orman Kadastro Komisyonlarına verilmişti. Dava konusu yerde 2003 yılında orman kadastro komisyonu tarafından orman kadastro çalışması yapılarak dava konusu parselin orman içinde kalan kadim tarım arazisi olduğu belirlenmiştir. Şayet bu komisyon burayı orman içi açıklık olarak değerlendirseydi orman içine alırdı. Nitekim komisyonun bu kararına orman idaresince de yapılmış bir itiraz yoktur.
Sayın çoğunluğun dava konusu parselin orman içi açıklık olduğu gerekçesiyle orman olarak tescil edilmesi yönündeki bozma görüşüne katılamıyorum. Zira mahkemece dava konusu parselin durum ve konumu, yapılan keşif, dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanları ve bilirkişi raporları incelenerek değerlendirilmiş eski tarihli hava fotoğrafı, memleket haritasında ve amenajman planında bu yerin açık, ağaçsız tarım arazisi olarak göründüğü saptanmış; mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarıyla da bu husus sabit olmuştur.
Dava konusu yerin, orman içi açıklık ve orman toprağı olmayan ziraat arazisi olduğu, uzun yıllardır tarım yapıldığı ve 3402 sayılı kanunun 14. maddesi uyarınca zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olduğu, bilirkişilerin raporları ve tüm dosya kapsamından ortaya çıkmaktadır. Orman arazisi içerisinde ancak kültür arazisi olmayan açıklıklar orman içi açıklıktır. 6831 Sayılı Orman Kanunun uygulanmasını göstermek amacıyla çıkarılan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 26. maddesinde devlet ormanı olarak sınırlandırılacak yerler belirlenirken a bendinde orman içi açıklık tanımlanmıştır. Buna göre, orman içindeki kültür arazileri dışında, 6831 sayılı Kanunun 17nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaççık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıklar, orman içi açıklık olarak nitelenmiş ve bir yerin orman içi açıklık sayılabilmesi için kültür arazisi olmaması ön koşul olarak konulmuştur.
Yönetmelikteki sınırlandırmaya da bakılmaksızın 17/2. maddede belirtilen orman içi açıklığın kişilerin tarım arazilerini kapsayacak şekilde geniş olarak yorumlanması, evrensel hukuk ilkelerine uygun değildir.
İncelenen dosya kapsamı, kararın dayandığı gerekçe, yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma neticesi, Mahkemece, verilen kararın ONANMASI gerektiği kanaatinde olduğumdan, hükmün BOZULMASI şeklindeki sayın çoğunluğun düşüncesine katılmıyorum.