Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/5734 E. 2014/10193 K. 04.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5734
KARAR NO : 2014/10193
KARAR TARİHİ : 04.12.2014

MAHKEMESİ : Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/10/2012
NUMARASI : 2012/125-2012/712

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Bölükçam Köyünde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Yargılama sırasında yörede orman kadastrosuna başlanması üzerine davanın aynı zamanda orman kadastrosuna itiraz davasına dönüştüğü, bu tür davaların kadastro mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği gerekçesiyle orman kadastrosuna itiraz davası tescil davasından tefrik edilip, orman kadastrosuna itiraz davası kadastro mahkemesine aktırılmış, tapu siciline tescil davası elde tutulup orman kadastrosuna itiraz davasının sonucunun beklenmesine karar verilmiştir.
Kadastro mahkemesince taşınmazın orman sınırları dışında bırakılmış olduğu gerekçesiyle davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine ilişkin verilen karar, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Orman kadastrosuna itiraz davası sonuçlandıktan sonra, tapu siciline tescil davasına devam edilerek, mahkemece, davanın kabulüne ve fen bilirkişisi M. Ö.. tarafından düzenlenen 24.02.2009 tarihli raporda sarı renkle çevrili olarak gösterilen taşınmazın, ev ve bahçe niteliğiyle 1380.20 m² yüzölçümüyle davacı M.. S.. adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Yörede, 6831 sayılı Kanuna göre yapılıp 01.03.2010 ilâ 01.09.2010 tarihleri arasında ilân edilerek, kadastro mahkemesinin 22.05.2012 gün ve 2012/17 – 16 sayılı kararı ile 13.09.2012 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde çalışması vardır.
Taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1966 yılında yapılmış ve 28/07/1967 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece, fen bilirkişisi M. Ö.. tarafından düzenlenen 24.02.2009 tarihli raporda (H1) ile işaretli olarak gösterilen 1380,20 m² bölümün orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki; hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın yüzölçümü
1380,20 m² olarak belirtildiği halde, eldeki davadan tefrik edilerek kadastro mahkemesine aktarılan ve kesinleşen orman kadastrosuna itiraz davası arasında teknik bilgisine başvurulan orman bilirkişileri Y. G.., E. C.., Ü. Y.. ve fen bilirkişisi M. Ö.. tarafından düzenlenen 07.05.2012 tarihli müşterek raporda, dava konusu taşınmaz (H1) harfi ile gösterildikten sonra, iki bölümde incelenmiş, bunlardan (H1-A)’nın yüzölçümü 27544,09 m² ve orman sınırı dışında, (H1-B)’nin yüzölçümü ise 1893,51 m² ve nitelik yitirdiği gerekçesiyle 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madesi uyarınca orman sınırı dışına çıkartılan alan olarak belirlenmiştir. Her iki bilirkişi raporunda incelemesi yapılan çekişmeli taşınmaza ilişkin geometrik şekiller aynı olduğu halde, yüzölçümlerinin farklılığı hususunda ki çelişki giderilmeden ve orman sınırı dışına çıkarılan alanda dahil edilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu ve fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmeli, fen bilirkişi ve orman bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilerek taşınmazın orman kadastro sınırları dışında ve 2/B alanında kalan bölümleri ile bunların yüzölçümleri kesin bir biçimde ve infaza elverişli olarak belirlenmelidir.
Yapılacak uygulama sonucunda 2/B alanında kaldığı, anlaşılan bölüm yönünden 6831 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunla eklenen Ek madde 10 uyarınca orman sınırları dışına çıkarılan yerler, çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceğinden, davacı adına tescil kararı verilemeyeceği gözetilmeli, bu yer hakkında 5831 sayılı Kanun hükümleri gereğince kullanım kadastrosu yapılıp yapılmadığı araştırılarak bu yönde bir çalışma yapılmışsa 2/B alanında kalan bölüm hakkında genel mahkemelerin görevli olmadığı da gözönünde bulundurulmalıdır.
Yapılacak uygulama sonucunda, tahdit dışında kaldığı belirlenen bölüm hakkında ise dava tarihinden 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bilirkişi kurulu marifetiyle, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı, taşınmaz üzerindeki ağaçların yaşları, cinsleri, aşılı iseler aşı yaşları, dağılımları belirlenmeli, fen bilirkişiden krokisinde denetime elverişli olarak göstermesi sağlanmalı, taraf tanıkları ve yerel bilirkişilerin zilyetliğin ne zaman başladığı ve nasıl sürdürüldüğü hususunda olaylara dayalı beyanları saptanmalı, taşınmazın değişik yönlerinden fotoğrafları çekilerek dosya arasına konulmalıdır. Değinilen yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 04/12/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.