YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5710
KARAR NO : 2014/7435
KARAR TARİHİ : 11.09.2014
MAHKEMESİ : Karabük Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 01/10/2013
NUMARASI : 2013/23-2013/116
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, sulh hukuk mahkemesine verdiği 21/07/2008 havale tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği T. Köyü’nde bulunan annesi D. O.’dan intikal eden taşınmazların tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre bütün mirasçılar adına payları oranında tescili istemiyle dava açmıştır.
Sulh hukuk mahkemesinin 16/01/2009 tarih ve 2008/117 E. – 2009/7 K. sayılı kararı ile, taşınmazların bulunduğu T.Köyünde kadastro çalışmalarının yapıldığı ve dava konusu yerler hakkında davalı olduğundan bahisle, malik hanesi açık şekilde 137 ada 7, 139 ada 15, 146 ada 28, 139 ada 27 parsel olarak tutanak düzenlendiği gerekçesi ile görevsizlikle dosya kadastro mahkemesine gönderilmiş; kadastro mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile Karabük İli, Y. İlçesi, T. Köyü, Y. Mevki 137 ada 7 nolu parselin Orman vasfıyla Hazine adına tespit ve tesciline, 139 ada 15 ve 146 ada 28 nolu parsellerin Yenice Kadastro Mahkemesinin 08.04.2009 tarihinde D. O. ait olarak düzenlemiş olduğu veraset ilamına göre D. O. mirasçıları adına miras payları oranında veraseten iştirak olarak tespit ve tesciline, 139 ada 27 nolu parselin tamamı 2 pay kabul edilerek 1/2’sinin Yenice Kadastro Mahkemesinin 08.04.2009 tarihinde D. O.ait olarak düzenlemiş olduğu verâset ilâmına göre D. O. mirasçıları adına miras payları oranında, diğer 1/2’sinin ise aynı tarihte Hasan ve Fatma kızı H. E.nin verâset belgesine göre mirasçıları adına veraseten iştirak olarak tespit ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından 139 ada 15, 146 ada 28 ve 139 ada 27 parsellere yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; dava genel mahkemeden kadastro mahkemesine devrolduğuna göre malik hanesi açık olarak değerlendirilen dava konusu 137 ada 7, 139 ada 15, 146 ada 28, 139 ada 27 parsel sayılı taşınmazlar yönünden mahkemece re’sen orman sayılan yerlerden olup olmadıklarının, zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olup olmadıklarının ve zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarının araştırılması gerekirken mahkemece sadece 137 ada 7 sayılı parsel yönünden orman araştırması yapılmış diğer parseller hakkında usûlünce orman araştırması yapılmamıştır. Dosya içindeki belgelerden çekişmeli taşınmazların bulunduğu köyde 1978 yılında yapılan orman tahdidi bulunduğu anlaşılmasına rağmen, hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda tahdite ilişkin yapılan aplikasyon ve uygulama da yetersizdir. Yine hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda uygulandığı belirtilen memleket haritasının tarihi belirtilmediği gibi hava fotoğrafları da getirtilerek uygulanmamıştır. Yerel bilirkişi, tesbit bilirkişi ve ziraat bilirkişi beyanlarına göre çekişmeli taşınmazların 15 ilâ 30 yıl civarında
tarımsal amaçlı kullanılmadıkları belirtildiği halde, mahkemece iradi terk olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususu da irdelenmemiştir. Adına tescil kararına verilen kişiler yönünden usûlünce 40/100 dönüm kısıtlama araştırması yapılmamıştır. Bu şekilde eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.
Mahkemece, yörede yapılıp kesinleşen tahdit ve 2/B çalışmalarına ilişkin işe başlama, çalışma, sonuçlandırma, askı ilân tutanakları ile çekişmeli taşınmazların tahdit hattına göre konumunu gösterir orijinal renkli tahdit haritası örneği ile en eski tarihli ve 1980’li yıllara ait memleket haritaları ve hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman kadastrosu kesinleştiğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle; yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların öncesinin orman sayılan yerlerden olduğunun saptanması halinde; ormanlarda sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceğinden ve ormanlardan tapu ve zilyetlikle yer kazanılamayacağından, davanın reddi gerekir. Dava konusu taşınmazların orman sayılmayan ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile kadastro tespitine itiraz davalarında, tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bilirkişi kurulu yardımıyla, dava konusu taşınmazlar ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yerler belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar, ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazların konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazların gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınmalıdır.
Yapılacak keşifte, taşınmazların öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddî olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, taşınmazlardaki kullanım durumuna göre iradi terk olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilmeli, komşu parsel kayıtları getirtilerek mahallinde uygulanmalı, dava konusu taşınmaz yönünü ne olarak okuduğu saptanmalıdır.
3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen 2. fıkrası hükümlerine göre yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları ve satın alınan kişiler yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince bütün parseller yönünden usûlünce araştırma yapılarak gerçek hak sahibi belirlenip, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, 139 ada 15, 146 ada 28, 139 ada 27 parsellere yönelik olarak BOZULMASINA 11/09/2014 günü oy birliği ile karar verildi.